17 Mayıs 2012 Perşembe

ŞEMS-İ TEBRİZİ VE KURTULUŞ NERDEDİR


Şems Hazretlerinin bir sohbette söyledikleri:

O köşecikte kervansarayda idim.
Öteki sordu:
“ Tekkeye gelmiyor musun?

Cevap verdim.
“ Ben kendimi tekkeye layık görmüyorum” dedim ve bilmiyorum.

Tekkeyi öyle insanlar için yapmışlardır ki, onların pişmekten ve iş görmekten pervası yoktur.
Onların zamanları değerlidir.
(Halka ayıracak zamanları azdır)

Ama ona yetişemezler.
Ben onlardan değilim.

“ Peki, medreseye gelmez misin?” dediler.
Ben tartışmaya gireceklerden de değilim.

Söz arasında onları anlayabilsem de bahse ve tartışmaya girişmek bana yaraşmaz.
Çünkü kendi dilimle konuşursam bana gülerler “ Kâfirdir” derler, beni küfürle damgalarlar.

Ben garibim, garibin yeri de kervansaraydır.
                               *
Kapıyı açmak için anahtar istiyorsun.
Anahtarı hırsızlara mı vermelidir?

Hırsızlarla dostluk etmenin hoş olacağına inanıyor musun?
Kendine güvenen evi hırsızlara bırakır, mertçe ve uyanık davranır, ancak evi gözetler.

Zındıklarla yoldaşlık hoştur.
Çünkü onlar zındık olduklarını bilirler.

Muhammed Güyani, mümin kişidir.
O, kendi imanı ile doludur.

Ama bendeki feragat (Vazgeçebilmek) onda yoktur.

Eğer söz ona kalırsa, bütün ömrü boyunca ve kıyamete kadar ona yeter.
Hatta kıyamette de, sırat köprüsünde de ta Hakk’a kavuşuncaya kadar ona yeter.

Eğer bu onda kalmazsa, onun sözü kendi aslına döner.
Bu söz de kendi yerine gider.

Nasıl ki, bir adamı bekçiler yakalamışlar.
Adamcağız kendi kendine der ki:
“ Eğer beni döverlerse buna dayanamam, bir şeyimi alırlarsa iş daha berbat olur.”

Dervişten bir pul (Madeni para) almak onu öldürmek demektir.

Adamcağız bekçilere der ki:
“ Ben sizi, elli kişinin toplandığı bir meclise götüreyim.
İsteyeceğinizi onlardan isteyin.

Bekçiler de:
“ Bu adam doğru söylüyor.
Bize bu dervişten ne fayda gelir?” derler.

Sonra:
“ Gel göster o adamlar nerede?     Derler.
O ana kadar bekçilerin tutsağı olan derviş, bu sefer onları tutsak eder.

Onlarla dost olur, evinin kapısına kadar götürür.
“ Siz burada oturun, ben gideyim de onları göreyim, ama hiçbir şey konuşmayın.

Eğer ses çıkartırsanız onlar şüphelenirler, acaba ne konuşuyorlar diye ürkerler” der.
Adam içeri girer, bütün pencereleri ve kapıyı kapattıktan sonra dama çıkar, oturur.

Bakar ki hiç gitmiyorlar, aşağıda bekliyorlar, aşağıya seslenir:
“ Söylediğim adamları bulamadım”

Bekçiler kızgın:
“ Alçak adam bize yapacağını yaptın, biz de sana yapacağımızı yaparız” derler.

Adam cevap verir:
“ Artık başınızı duvara vurun.
Ben evime geldim.
İster o tarafa gidin, ister bu tarafa!”
                          *
Söz dinlemeye kabiliyetli kimse bulunmazsa, o söz geldiği yere gider, başını damdan aşağı sarkıtan o dervişinin dediği gibi olur.

Sözü dinleyen başkalarının sözünü de dinlemeye kabiliyetli olduğunu söylerse, o söz söylemekten de, dinlemekten de acizdir.

Acizlerin sözü bizim sözümüze uymaz.
Öyle istiyoruz ki bize, bilgisizlik yönünden karşılık vermesin!

Halka, kurtuluş ve müjde sözleri boş geliyor, onlara cehennemliklerin sözü daha tatlı geliyor.

Bir söz ki, onda kurtuluş müjdesi vardır, onların hoşuna gitmiyor.
Hâlbuki kurtuluş doğruluktadır.

Şüphesiz ki, bize cehennemi öyle anlatıyor ki, dinleyenlerin korkudan ödleri patlasın.

                 ***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
                    ***
Neler öğrendik:
1.    Pişmekten ve iş görmekten pervası yok: İnsanın birikiminden çevresinin kendisinden yararlanması konusunda sorumluluk duyulmaması, korkmaması, çekingen olmadıklarını olduğunu öğrendik.
2.    Şems hazretlerinin bilgisi olan ama görüşü olmayanlarla tartışmaktan hoşlanmadığını öğrendik.
3.    Şems Hazretlerin garipliği seçtiğini, çünkü garip kişiye Tanrı’nın yardım edeceğini bildiğini ve inandığını öğrendik.
4.    Garipliği seçenin kişinin kimsenin işine karışmadığını, sesiz kendi halinde olarak kişiliğini yitirmeden yaşamı seçtiğini, kendine görev düştüğü zaman da üstün niteliklerini gösterip başarı ile yaptıklarını öğrendik.
5.    Feragat: (Vazgeçebilmek) onda yoktur: İsteklerden, arzulardan, rahattan, maldan, mülkten, makamdan, servetten, imkânlardan kolayca vaz geçmek her babayiğidin yapacağı bir davranış olmadığını, Şems Hazretlerinin bu özelliğinin olduğunu öğrendik.
6.    Başka birinden para almanın zor olduğunu, bunun derviş bile olsa yine de zor öğrendik.
7.    Acizlerin sözü bizim sözümüze uymaz: Çok uğraşmalarına rağmen manaya uğraşamayanların, bütünü kavrayamayanların, hakikati görmeye gücü yetmeyenin, beceremeyenin, elinden bir şey gelmeyenlerin sözünün Şems Hazretlerinin sözlerine uymadığını öğrendik.
8.    Bilgisiz olanın sanki anlamış gibi karşılık vermesinin doğru olmadığını, o kişinin hemen anlamasa bile sonra anlarım diye susmasının uygun olduğunu öğrendik.
9.    Kurtuluşun doğrulukta olduğunu ama halkın doğru sözlü kişiye değer vereceğine kendini cehenneme sürükleyen kişilere daha sıcak davrandığını öğrendik.

İşte böyle yaren,

Halk hakikatle yüzleşmekten çok korkar ve kaçar.
O kişi yalan yanlış kafasında kurduğu, hayellerle süslediği dünyasının içinde uyumaktadır.

Doğru söz kişiyi gerçeklerle yüz yüze getireceğinden sanki tatlı uykusundan ani uyandırılmışın öfkeli tepkisini verir.

Olgunlaşmak, pişmek için çok gerekli olan yüzleşme ancak doğru sözlü açıkça yüzüne anlatanla bilge kişiyle olacağını biliyoruz.

Hazreti Mevlana’nın Tanrı’ya hep:
Yarabbi beni doğru sözlü dosttan mahrum bırakma” diye dua ettiğini biliyoruz.

Büyüklerimiz doğru sözden korkup kaçmamışlardır, doğru söyleyene düşman olmamışlardır.

Tanrı’nın doğru sözlüyü sevdiğini ve kendine dost ettiğini biliyoruz.
İkiyüzlü, yalancı, lafı eğip büken, uzatan, kısaltan, başka anlamlar yükleyen, başka anlayış olsun diye çarpıtanları, anlamadığı halde anlamış gibi laf edenleri Tanrı sevmediğini biliyoruz.

Doğru sözlü olmak güçlü olmayı gerektirdiğinden yarenlerin iyice güçlenene kadar beklemelerini, sonra doğru söze susamışlara söylemelerini öneririm.

Yaren söz güvercin gibidir.
Söz sana hediye edildiği zaman yemini suyunu verirsen, barındırırsan, diğerleri ile çiftleştirirsen sende birçok yeni güvercinler olur ve başkalarına hediye edersin.

Eğer yeteri kadar ilgilenmezsen hediye gelen güvercin geldiği yere gider.

                                     *
RAVLİ

Popüler Yayınlar