19 Mayıs 2012 Cumartesi

ŞEMS-İ TEBRİZİ VE EBUBEKR-İ SIDDIK HAZRETLERİ NASIL BİR ÖRNEKTİR.

Şems Hazretlerinin bir sohbette söyledikleri:

Peygambere, Cebrail ile de vahiy gelirdi, kalp yoluyla da.
Velilere ancak bir yoldan gelir.

Nasıl ki Hazret’i Peygamber, bu vahiy sırasında:
Aramıza, ne kitap sahibi peygamber, ne de yakın meleklerden biri sokulabilir” buyurmuştur.

Ben bu yolda söz söyleyemem.
O Ermeni diyordu ki:
“ Ne mutlu o kimseye ki hep seninle beraberdir”

Başka bir gün de başka bir kâfir diyordu ki:
“ Bu senin söylediğin söze göre, bütün bu halk ve bizler hep öküz, eşek gibi dört ayaklı hayvanlardan sayılırız”

Hazret-i Ömer’in lisanıyla söylediği gibi, denize düşen kimse yüzmek bilmezse, el ayak oynatmazsa, aslan bile olsa deniz onun kuvvetini kırar ve öldürür.
Deryanın âdeti, dirileri batırmak ve öldürmektir.

Ama boğulup öldükten sonra da onu üstüne çıkarır ve ona hamallık eder.
Şimdi önce onu öldürmesi de ve sonra da su üstüne çıkarmasında şu nükteye (Anlaşılır inceliğe) işaret vardır:

Yeryüzünde yürüyen bir ölüyü görmek isteyen varsa, Ebubekr-i Sıddık’a baksın.
Kara topraktan filizlenmiş, güzel, cana can katan bir su ile beslenmiştir.

O deniz, Allah’ın kullarından bir kuldur.
Eğer bütün bunlar senin için olağan şeyler değilse, bazıları sence olağan şeylerdendir.

Bugün, bu saate olmasa bile gelecek bir zamanda olacaktır.
Benim vücudum öyle bir kimyadır ki, bakır üzerine dökmeye hacet yoktur.

Bakırın önünde benimle beraberdir, hep altın olur.
Kimyanın kemali de böyle olmalıdır.

Allah’ın öyle kulları vardır ki, bir kimsenin iyilik tarafına yöneldiğini görünce onun iyi olacağına hükmeder.
Birini sırtında hırka, başında külah görünce de, onun yoldan çıktığına karar verirler.

Başka bir zümre de vardır ki, onlar Allah’ın celal (Ululuk) sıfatının nuru ile bakarlar.
Bedir cenginden gitmişler, renk ve kokularını kaybetmişlerdir.

O birinin hırkasını soyarsan, cehenneme yaraşır.
Cehennem ondan utanç duymaz.

Sonra aba altında gizlenmiş bir adam vardır ki, abasını çıkaracak olsan, cennete layık bir adam görürsün.

Eğer bir kimse mihrapta namaza durmuş, fakat kafası dünya işleri ile meşgul ise,  meyhanede zina eden adamın yaptığı iş onun işinden farksızdır.

Zina edenlere dosdoğru sopa atarlar.
Bunlar tövbe ederlerse:
Allah onların kötülüklerini iyi amellerle (Düşünce ve iş) değiştirir
(Furkan suresi 70)

Ama iş böyle olunca, gıybet (Arkadan söyleme, çekiştirme, dedikodu etmek) eden kimse riyazatla (Açlıkla nefsini kırsa) hafifleşerek havada uçsa bile kurtulamaz.

Eğer bir kimsede, hem iyilik libası (Örtüsü) hem de manevi olgunluk olursa o zaman nur üstünde nur olur.

                   ***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
                    ***
Neler öğrendik:
1.    Velilere vahiy geldiğini öğrendik.
2.    Manevi âleme dalınca insanın “ Ölmeden önce ölünüz” Hadisi şerifinin şartlarını yerine getirmesi gerektiğini öğrendik.
3.    Tanrı yolunda olanlarda dünya diriliği (Dünya isteklerini bağlılık) devam ettikçe üste çıkamayacaklarını öğrendik.
4.    İster kabul edim, ister kabul etmeyelim Tanrı kanunu kuvvetlidir ve erken veya geç kuvvetini görürüz.
5.    Şems Hazretlerinin yanında olanın kıymetli cevher olacağını öğrendik.
6.    İnsanların görünüşüne ve davranışına baktığımız zaman aldanabileceğimizi, ancak Allah’ın celal sıfatı nur ile bakanların doğruyu görebileceklerini öğrendik.
7.    İkiyüzlü, gösteriş için davranıp namaz kılanların tövbe ettikleri zaman kurtulabileceklerini öğrendik.
8.    Gıybet edenlerin tövbeyle, oruç tutmayla kurtuluşa eremeyeceklerini öğrendik.
9.    İyilik ve manevi olgunluk olanların üstüne nur, onunda üstüne nur yağacağını öğrendik.


İşte böyle yaren,

Ebubekr-i Sıddık hazretlerinin huyunu ve yaşam öyküsünü bilmemiz ve örnek almamız gerektiğine önemle işaret edildiğini öğrendik, anladık.
                                      *
RAVLİ

Popüler Yayınlar