4 Mayıs 2012 Cuma

ŞEMS-İ TEBRİZİ VE SEVGİ GÖZÜYLE BAKMAK

Şems Hazretlerinin bir sohbette söyledikleri:

İki bilgin birbiriyle övünme ve tartışma yoluyla konuşuyorlardı.
Marifet sırlarından, ariflerin meclislerinden ve sohbetlerinden söz açmışlardı.

Biri diyordu ki:
“ Eşeğe binmiş olduğu halde yanıma gelmekte olan zat Tanrı’dır.
Öteki de:
“ Hayır, bana göre onun eşeği tanrı’dır “ diyordu.

Nihayet bunlar, bu sözleriyle, cebriye görüşünün çukuruna düşmüşlerdi.

Beyazid ve başkaları gibi ariflerin sözlerinden anlaşılıyor ki, onların sözlerinde başka bir mana vardır.
Bu sözlerle uğraşmak bir perdedir (Hakikati görmene engel).
Bu gidiş başka bir gidiştir.

Dediler ki:
“ Bu niçin başka bir şey olsun?”

Ben de cevabı verdim:
“ Diyelim ki, sen bizim sözümüzü dinlerken yüreğine soğukluk geldi.

İşte o, böyle bir şeye perde olur.
Onlar hulûl inancına (Allah’ın bazı varlıklara yerleşmesi inancı) yakın bir yoldadırlar.

Ruh âlemine mensup erenlerin sözleri canlara işler, heva ve heveslerle dolu olan sen nasıl anlayabilirsin?
Bu şehvet havasından bahsetmek istemiyorum.

Heva şehveti ve arzuları yok eder demiştim.
Aşk ve sevgi öyle bir şeydir ki, kımıldadığı vakit, karşısına yüz huri getirseler sana duvar kerpici gibi cansız görünür.

Ne zaman bir hikmet sözü işitir veya bir düşünceye koyulursan, o aşk ve sevgi harekete geçer.
Nihayet nur perdelerinin ışığı olan aşk,
“ Tanrı’nın nurdan yetmiş perdesi vardır” anlamındaki hadis ile işaret buyrulan kat-kat perdelerin nurudur.

Şimdi sen aşka batmış olduğun halde nurun ışığından nasıl söz açabilirsin?
Eğer söz açarsan o bütün heva olur.

O sofi imad (Dayanak olan) sarhoş olur, başını sallar.
O baş salma heva olur.

Heva nerede, Tanrı pırıltısı nerede?
Zaman-zaman bize, “ Nasılsın?” diye sor.

Ben sizin kulunuzum.
O Tanrı kulları mal bakımından bir hizmette bulunursa bir muhabbet uyanır.

Onların işleri muhabbetle gelişir.
Fakat gerçek dostun vereceği bir pul, yabancının vereceği yüz bin dinardan değerlidir.

Bu dost yardımını her kim kabul ederse, ona bağlanmış olur.
Çünkü o kapalı kapıyı dost vergisi açar.

Şeyhin bu güzel suret ve güzel sözleriyle fiil ve hareketlerine asla rıza göstermeyin!
Çünkü onların arkasında bir şey gizlidir.
Onu isteyin.

Onun iki sözü vardır.
Birini iki yüzlülükle, ötekini de dosdoğru söyler.

Ama iki yüzlülükle söylenmiş olan sözü (İlk bakışta basit ama içinde mana gizlenmiş) bütün velilerin canları, ruhları özlemekle ve bunu istemektedir.
Mevlana Şemseddin-i Tebrizi’yi bulmak ve onunla sohbet etmek arzusundadırlar.

Hâlbuki o doğru ve nifaksız sözü (Hakikati açıkça söylemek) peygamberlerin ruhları bile arzulamaktadır.
“ Keşke onun zamanında olsaydık, onun sohbetine ereydik, onun sözlerini işitseydik.” Derler.

Şimdi bari bu fırsatı kaçırmayın ve bu gözle bakmayın.
Ona öyle bir gözle bakın ki, peygamberlerin ruhları da aynı gözle bakmakta, ona hasret teraneleri ( Şarkıları) yollamaktadırlar.

Nasıl ki bir gün Harun Reşid:
“ Şu Leyla’yı getirin bir kere göreyim.
Mecnun onun aşkı ile bütün belalara düşmüş, doğudan batıya kadar onun aşk destanlarını âşıklar kendilerine örnek tutmuşlardır” dedi.

Birçok masraf e kurnazlıklarla Leyla’yı getirdiler, halifenin haletine (Kadınlar kısmına) koydular.
Halife erken, sabah mumları yaktırdı (Yüzünün örtüsünü açtırdı), onu dikkatlice gözden geçirdi.

Saatlerce başını öne eğdi, düşündü.
Kendi kendine:
“ Bir kere konuşturayım belki söz söylerken yüzündeki gözelik daha çok belirmeye başlar.” Dedi.

Harun yüzünü Leyla’ya çevirdi sordu:
“ Leyla sen misin?”
Cevap:
“ Evet, Leyla benim.
 Ama Mecnun sen değilsin.
Mecnun’un başında olan o gözler senin başında yok”

ŞİİR:
Başkalarına baktığın gözle, Leyla’yı nasıl görebilirsin?
Onu gözyaşlarınla tertemiz yıkamadıkça!

Bana Mecnun’un gözüyle bak, sevgiliye seven gözle bakmalı.
Tanrı onlar sever” buyrulmuştur.

Fakat buradaki eksiklik onların Tanrı’ya sevgi gözleriyle bakmamış olmalarındandır.
Onlar Tanrı’ya bilgi yönünden bakarlar, irfan ve felsefe yönünden bakarlar.

Ama sevgi yönünden bakmak başka bir iştir.

                   ***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
                    ***
HEVA VE HEVES
Toplumun ihtiyaç gibi gösterdiği, duygu ve hislerine hitap ederek
aklını zorladığı, istekleri ihtiyaç gibi algılayıp tüm olanaklarınla
katılmak demektir.
1.    Düşünlüktür.
2.    Tiryakiliktir.
3.     Boş ve kuru hedeflerdir.
4.    Neticesiz arzulardır.
5.    1.2.3.4, her türlü ahlaksızlığa sebeptir, kirlenme nedenidir.
6.    Mertlik ve yiğitlikten uzaklaştırır, kötülük yollarını öğretir
ve yapmanı sağlar.
7.    Akıl yoğun baskı altına alınır, zorlanır, kumanda edilir hale
düşürülür.
8.     Şehvete yol açar, bir anlık şehvet uzun üzüntüler getirir.
9.     Hesap vermeyi unutturur.
10.   Boyun eğdiren durumuna düşürür.
11.   İstediğini kolayca alamazsa vazgeçer. Avcı deyildir.
12.   Kolay veya zor seçeneğinden hareket ettirir, kolayı seçer.
13.   Doğru veya yanlış ayırımı yapmaz, hoşlanmasını önemser.
14.   Hileli tarafı gizler, çirkini güzel gösterir, zararı kar gibi
gösterir.
15.   Çirkin şeyleri sevdirerek gözünü kör, kulağını sağır eder.
16.   Hep uyanıktır, akıl uyur o uyumaz.
17.   Hak ve doğru olanı çekilmez derecede ağır kabul eder.
18.   Kötülükleri hafif ve gönül okşayıcı olarak görür.
19.   Bakışların çoğu şehvet tohumu eker.
20.   Bir anlık şehvet ise uzun üzüntüler getirir.
21.   Kendi nefsimiz istek olarak hayale taşır.
22.   Aynı cinste olduklarının verdiği cesaretle hareket eder.
23.   Gevezeliği ile sebepsiz düşman çoğaltır.

Neler öğrendik:
1.    Tanrı’nın herhangi bir bedenden, bir nesneden insanlara seslenmesi olur ama o nesne Tanrı’nın kendisi olduğunu göstermeyeceğini öğrendik.
2.     Hakikatten uzak, başkalarının yönlendirmesiyle ve sözüyle konuşan ve hareket eden kişi olursak; cana hitap eden sözü, cana gıda olan davranışı, canlara işleyip hayat veren anlayışı anlayamayacağımızı öğrendik.
3.    Tanrı dostu olmayanın içinde mana barındırmayanın sözlerinin parlaklığı hoşumuza da gitse hakikati görmemize engel olacağını öğrendik.
4.    Tanrı aşkında olanın, Tanrı güzelliğinden başka diğer güzelliklerden etkilenmediğini öğrendik.
5.    Peygamber zamanında yaşamadıysak bile Tanrı erlerinin sohbetini kaçırmamamız lazım geldiğini öğrendik.


İşte böyle yaren,

Heva ve heves:
Herkes alıyor bende alayım.
Herkes yapıyor bende yapayım.
Herkes bu konuda konuşuyor bende konuşayım.
Herkes oraya gidiyor bende gideyim.

Etkilenmelere açık olan, kolayca yönlendirilebilenler bu esen havaya maddi ve manevi olanaklarını kullanarak bir parçası olmak isterler.

Hatta o kadar benimserler ki savunucuları olurlar.
Burada dikkat ederseniz başlangıçta olan seçicilik sonrasında taklitçiliğe dönüşerek sıradan bir insan davranışlarına döner.

Seçici olan verileri değerlendirerek ilk kaynağa, arınmış temiz haline ulaşıp kabul etmeye çalışır.
Kendine özgü düşünce sistemi ile süzgeçler oluşturur.
Hemen kabul etmez.

Oluşturduğu bütünlük içinde nereye koyması gerektiğini saptar.
Gereklilik değerlendirmesi yaparak ya atar, ya da başına taç eder.

Olgunluk ile olgunluğun olgunluğuna böyle seçici oldukça ulaşır.
Bu konuda dikkatli davranmazsa sıradan biri olarak yaşar ve ölür.
                                      *
Bizi olgunluğa çok süratle götüren aşktır, âşıkların bakışıdır.
Diğer önerilenlerden daha etken ve hızlı sonuç aldırandır.

Aşk, içinde sevgi ve ihtiyacı barındırır.
Sevgi ve ihtiyaç içinde ait olmayı barındırır.

Ait olma içinde bütünleşmeyi barındırır.
Bütünleşme kuvvetli olma isteğini barındırır.

Kuvvetli olma isteği hükmetme isteğini barındırır.
Hükmetme isteği sahip olma isteğini barındırır.

Sahip olma isteği beğenilen ve istenilen olmayı barındırır.
Beğenilen ve istenilen olma isteği ilgi ve sevgiyi barındırır.

İlgi ve sevgi isteği vermenin ve almanın sevincini barındırır.
Verme ve alma isteği yakınlaşmayı barındırır.

Yakınlaşma isteği beraber iş yapma isteğini barındırır.
İş yapma isteği aynı duyguyu paylaşma isteğini barındırır.

Aynı duyguyu paylaşma isteği bir olmanın sevincini barındırır.
Sevinç içinde olma isteği yaşama sevincini barındırır.

Ve böylece içi ve dışa gidiş gelişlerle ve doğru seçeneklerle Tanrı’ya ulaşılan yol bulunur.
Aşk yolu dışında şüphesiz yollar vardır ama en etken sevgi ile bakmasını önemseyenlerin, arayanların, önemle üzerinde duranların tercihidir.

Bu sırrı Tanrı erleri bir güzel açıklamışlardır ama açık etmemişlerdir.
Yani sen hazır olunca anlayabileceğin şekle getirmişlerdir.

Öğrenme yolunda olanların uygunluğunu artırmaları gereklidir.
Olgun büyüklerimiz bize ihtiyaç duyduğumuz bilgileri vermişlerdir.

Tanrı eri büyüğümüze aşkla bağlanırsak, dediklerini doğru kabul eder uygulamaya çalışırsak Tanrı izni ile görünmeden veya açıkça büyüklerimizin yardım ettiklerini gördüm, yaşadım, inandım ve size söylüyorum. 
                                  *
RAVLİ

Popüler Yayınlar