18 Mayıs 2012 Cuma

ŞEMS-İ TEBRİZİ VE NİYAZ VE NİYAZSIZLIK

Niyaz: Küçüğün büyüğe selamı, saygı ve duasıdır.

Niyaz yolu: Büyük huzurunda terbiyeli olmak, ihtiyaç ve isteği yalvarma, yanıp yakılarak ve ısrar ederek istemektir.

Şems Hazretlerinin bir sohbette söyledikleri:

Fatma (Tanrı ondan hoşnut olsun) bilgin değildi ama zahide (Sofu) idi, kullukta ileri bir hatundu.
Sık-sık Peygamberden cehennemi sorar, ondan bilgi edinmek isterdi.
                                    *
Adamın biri her güreştiği pehlivana yenilirdi.
Bir Yahudi bile onu fırlatır, yere atardı.

Bir gün Allah’tan olacak ki, bir zavallıyı yere vurdu.
Bu biçarenin (Çaresiz) biriydi.

Bir tesadüfle oradan geçiyordu, ömründe hiç kimseyle dövüşmemişti.
Yalancı pehlivan, bu zavallıyı yere vurunca dayanamadı, hemen yerinden sıçradı, adamcağızın gırtlağına yapıştı.

“ Ben onu öldüreceğim” dedi.
Sordular:
“ Bu adam sana ne yaptı ki?” dediler ve ilave ettiler:

“ Sen her nerede güneş tuttunsa bütün cihan seni yendi.
O zavallı çaresiz kaldı diye onu niçin öldürüyorsun?”

“ Hayır, öldüreceğim onu “ dedi
“ Ama niçin öldürüyorsun?” dediler.

“ Ben, bütün ömrümde ancak bir adamı yere vurdum.
Onu niçin öldürmeyeyim?”

Nihayet padişaha gittiler.
Çünkü padişahın ona teveccühü (Yakınlık duyma, hoşlanma) vardı.

“ Allah aşkına, şu miskinin başını şu adamın elinden kurtar” dediler.
Padişah “ Onu bana getirin” dedi.
Adamı getirdiler.

Kendisinden yüz dinar al da onu bırak” dedi.
Pehlivan cevap verdi:
“ Bu adamın her azası bin dinar değer”

“ Bu gün kaç azası var?” dediler.
Şu cevabı verdi:
Niyaz yolundan giden adamın değeri belli olmaz

Çünkü insanoğlunda iki sıfat vardır.
Biri niyazdır ki bu sıfattan umutlan!
Bekle ki muradın çehresi sana görünsün.

İkinci sıfat da niyazsızlıktır.
Niyazsızlıktan ne umarsın (beklersin)?

Niyazın sonu nedir?
Niyazsızı bulmak.

Aranılanın sonu nedir?
Arayanı anlamak.
               *
Biri dedi ki:
“ Ben kâfirim!
Sen Müslümansın!

Müslümanlık kâfirde de vardır.
Ama bu âlemde kâfir nerede?
Ona secde edeyim.
“ Ben kâfirim” de ki sana buseler (öpücükler) vereyim.
                               *
Bunlar beni tanımıyorlar.
Şu halde bu âlemde kime tapıyorlar?

Bana burhan (Şahit, senet) göster!” diyorsun.
Benden burhan ve delil istiyorlar, burhandan Hakkı arıyorlar ama Hakk’tan burhan istemiyorlar.

Sen nasılsın?
Bu söz hoşuna gitti mi?
“ Hoşum “ diyorsan daima hoş kal!

Mertlik odur ki, başkalarını hoş etsin.

Bir adam da vardır ki kendi nefsini hoş eder.
Evet, Tanrı kulları hep kendilerini hoş edebilirler ama başkalarını hoş etmek Tanrı’nın işidir.
                                   *
Diyorlar ki:
Bize Mevlana Şemseddin’in (Tebrizi) gönül açıklığı gelmiyor.

Benden gönül açıklığı isteyen ancak bir mecusidir (Ateşe tapan)
O beni bulur ve benden gönül hoşluğu arar.

Sen o Mecusi değilsin.
Müslümansın, müminsin.

Müslüman Müslüman’ı incitmez, ayıpları örter.
Mesela bir keşiş, bir Müslüman öldürse, senin evine sığınarak,   kendisini arayanlardan kaçtığını söylese ve:

“ Ben ancak sığınacak yer olarak seni buldum.
Beni koru! Dese, ona karşı “ Müslüman, Müslüman’ı öldürse bile aman verilmez (Bağışlanmaz, koruma altına alınmaz)” demezsin, ancak onu korursun.

Ola ki, Müslümanlığa heves eder.
Sen gerçi Müslümansın fakat bu kadarcıkla yetinme, daha da Müslüman ol!

Her Müslüman’ın bir zındığı, her zındığın da bir Müslüman’ı olmak gerektir.

Müslümanlıkta ne lezzet var?
Lezzet küfürdedir (Dinsizlikte, imansızlıkta).

Bazen Müslüman’dan hiçbir Müslümanlık nişanı ve yolu bulamazsın.
Ama zındıktan, Müslümanlık yolu bulursun.

Aranılanın son merhalesi (durağı) arayandır” demişlerdir.
Ama ondan daha yüksek bir söz söylemek gerekir.

Ancak onlar bizim konuşma tarzımızı bilmezler.
Başları döner.

                   ***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
                    ***
Neler öğrendik:
1.    Bilge kişiye yakın olup sık-sık soru sormakla öğrenileceğini öğrendik.
2.    Soruyu niyaz yolu ile sormamız gerektiğini öğrendik.
3.    Bir insan; kendisinin etkili olduğu kişiyi bulunca onu bırakmadığını, onun canını alıp kendi canı ile birleştirmedikçe kendi haline salmayacağını öğrendik.
4.    Niyaz yolundan isteyenin çok kıymetli biri olduğunu öğrendik.
5.    Dünyadan ve ahretten beklentisi olmayan kişiyi bulmamız gerektiğini öğrendik.
6.    Biz çıkarının çekiminden kurtulan kişiyi aramamız, bulduğumuz zaman da onu ve söylediklerini anlamaya çalışmamız gerektiğini öğrendik.
7.    Kendindeki yanlışları, eksiklikleri gören ve mertçe söyleyenin takdir edilerek öpülmesi gerektiğini öğrendik.
8.    Müslüman’ım diye gezenlerin çoğunun kâfir olduklarını, kâfirliklerini gizlediklerini, ikiyüzlü davrandıklarını öğrendik.
9.    Başkalarını hoş etmek Tanrı işi olduğunu, insanlardan bunu yapanların da Tanrı’nın mert insanlar defterine adını yazdığını öğrendik.
10.                     


İşte böyle yaren,

Burada şuna dikkat etmeliyiz!
Dünyalık bir şer isteyicisi olursan dilenci olursun ki ayıplanırsın, kınanırsın, dışlanırsın ve bu yolda ima etmek bile yasaklanmıştır.

Bu niyaz: Tanrıdan istemektir, Tanrı erinden isteyiştir ve dünya çıkarları ile ilgili olmaması gerekir.

Yol büyükleri bu yolda olanın dünyalık diriliklerinin tamamen gitmesini isterler ki istenilen faydaya ulaşılsın.
Öldüreceğim demenin anlamı: “ Ölmeden önce ölünüz” hadisi şerifinin uygulanmasının ifade şeklidir.

Derviş Tanrı erine bağlanınca, bağlanan kişinin diğer bağlardan kurtulmasını, serbest olmasını ve istenilen ve beğenilen kişi olması için kişiyi durduran ve geriye döndüren bağların olmamasını ister ki kısa sürede uzun mesafe alınması gerçekleşsin.

Tanrı erine bağlanmış kişi istekliye yol arkadaşlığı yapması için bu gereklidir.

Biz ararız ama işin aslı bizi ararlar.
Bu yola gönül vermek için yola çıkanları bulurlar ve yardım ederler.

Tanrı’dan niyaz yoluyla bir isteğin olduğu zaman Tanrı sevdiği bir kulunu sana kılavuzluk etsin diye gönderir.
Sen daha önce aramış ve bulmuş kişiyi bulursan arama işin bitmiştir artık ulaşmak için yolculuk başlamıştır.

Delili, şahidi, senedi Tanrı’nın bizzat kendisinden istemek gerektiğini, insanlardan bunları istemenin yanlış olduğunu öğrendik.
Yani insanların lafıyla sözüyle akıl erdirmeye, anlamaya uğraşmamak gerekiyor.

Yalvarış ahlakıyla bizzat Tanrıdan kendisini istememiz gerektiğini, doğru izlenecek yolun bu olduğunu öğrendik, anladık, sevindik.

İşte böyle yaren,

Yarım yamalak, oradan buradan, ne anlama geldiğini tam bilmeden ve anlamadan Müslümanlarını yaptıklarını taklit edip kendimizi Müslüman ve mümin sandık.

Şems Hazretleri dine imana ait derme çatma her ne öğrendiysen, her ne yaptıysan hepsini çöpe at.
Kendinin dinsiz, kâfir, ateşe, paraya, çıkara tapan biri olduğunu kabul et ve bunu açıkça söyle.
Sonra da Şems Hazretlerine ben dinsizim, imansızım diyerek sığınacak yer olarak seni buldum.
Beni koru! Dememiz ve sığınmamız gerektiğini öğrendik.

Ey yaren,
Sırlara sahip olan Şems Hazretlerinin bu davetini ve izleyeceğin yolu daha nasıl açıklayayım?

Mert olmamız, ne istediğimizi bilmemiz isteniyor, geçmişteki bilgilerinin hepsini çöpe atıp yeniden “ Beni gerçek Müslüman et, sana sığınıyorum”  dememiz gerektiğini iyice açıkladım.

Sen arayan ol ki sonra aranan olasın.
Hizmet et ki hizmet edilen olasın.
Ver ki sana da versinler.
                                    *
RAVLİ

Popüler Yayınlar