10 Mayıs 2012 Perşembe

ŞEMS-İ TEBRİZİ VE ÖFKE

Şems Hazretlerinin bir sohbette söyledikleri:
Müşteriden bir pul haraç (Normal fiyatından fazla para alan) alan bakkal kavgaya tutulmuş, öfkelenmişti.

Tablaları dökülmüş, dirhemleri (Ağırlık ölçüsü) başına atılmış, halk gelip ayırıncaya kadar elli dirheme yakın bir ziyana uğramıştı.

Sonunda yaptığı işten çok üzüntü duydu ama o saatte öfkesi ona öyle galip gelmişti ki.

Bu hal şimdi senin başına gelseydi:
Hiç kimseyle tartışmadan korkmam” demiş olmana rağmen:
Aman ateş geliyor, beni içine alacak” derdin.

Gerçi bazı kimselerle tartışırım.
Onlarda bir ateş vardır.
(Tartışma terbiyesini bilen, istekli olan ile tartışılır)

O saatte, ona öyle bir ateş gelmişti ki, sana gelseydi o gün hamama girmişe dönerdin.
(Terden yıkanmış gibi olma)

Sana ne zaman öfke ateşi gelse, bil ki yüce Tanrı buyuruyor ki benim tarafımdan cefa (Eziyet, incinme) kapısını kapamaktan başka bir şey baki (Kalıcı) kalmadı.

(Öfkelendiğimiz zaman Tanrı’nın incitilmemize ve eziyet görmemize engel olmayacağını anladık)

Bir hizmet gerektir ki, o cefa (Eziyet, incinme) unutulsun.
Bağışlamayı unutmak gafleti (Dikkatsizliği) unutmak demek değildir.

Bir iş yaparken o cefaları (Eziyet, incinme)  hatırlıyorsun.
Bu öyle girdaptır (İçine çekip döndüren) ki, bu girdaptan herkes kaçar.

Ancak yüzücü kaçmaz.
O bile kendisini bu girdaptan geçmeye sakınır.

Çünkü geçeceği yol girdabın içindedir.
Ancak başkalarını da yakalar, birlikte geçerim diye suyun etrafında toplarsa, öteki sanır ki kendisini döndüren girdaptı.

Denizde ve girdabın içinde bir damar ve orada incecik bir yol da vardır ki, oradan geçilebilir.
Çünkü şüphesiz bu girdabın bir yolu olacaktır.

Şimdi sen nasıl söylüyorsun ve bana niçin diyorsun ki:
Düşmanı alt etmek tartışmaya engel olmaz, belki çok hoşuma gider, gam çekmem

Mademki gam çekmiyorsun:
Ben dünyaya tapanlara söyledim” diyorsun.
Dünyaya tapanları benim sözüme örnek getirebilirsin.

Dindar kişiler bile bu nükteler içine sığmaz.
Mademki gam çekmiyorsun.

                   ***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
                    ***
Neler öğrendik:
1.    Hakkından fazlasını almanın kavgaya neden olduğunu öğrendik.
2.    Kavga; haksızlık olduğu düşünüldüğü zaman tartışmaya götürdüğünü sonra öfke ile en yüksek seviyeye çıktığını sonra da zarar ve ziyan ile sonuçlandığını öğrendik.
3.     Kavga sonucunda haklı olsan bile zarar göreceğini bilenlerin güçlü olsalar bile kavgadan sakındığını öğrendik.
4.    Öfkenin insanın başını döndürdüğünü yani aklın baştan gittiğini öğrendik.
5.    Tanrı’nın öfkelenenlere sahip çıkmadığını öğrendik.
6.    Öfkelendiğimiz zaman kendimizi işe vermemiz, dikkatimizi başka alana kaydırmamız gerektiğini öğrendik.
7.    Öfkelenenlerin başkalarını da öfkelendirerek akıl dışı kavgaya sürüklemek istediklerini öğrendik.
8.    Başkalarını incitmekten eziyet etmekten hoşlananların üzüntü duymadıklarını öğrendik.
9.    Dünya malına taparcasına sevenlerin, rahatına düşkün olanların, kendini büyük sayanların kolayca öfkelendiklerini öğrendik.
10.                      Öfkelenenlerin söz ve davranışlarını dikkatlice incelersen onların neye ne kadar önem verdiğini anlayarak öfkenin içindeki ince yolu bulur yararlanırız.

İşte böyle yaren,
Kızgınlık oluştuğu zaman kontrolün kişiden gittiğini, aklın düşünce ve hareketlerde kontrolünün etkisiz hale geldiğini öğrendik.
Kendi dengemizi bozan, kontrolümüzü kaybettiren, sonuçta zarar ve ziyana sebep olan öfkeye hâkim olmamız ve güçlendirmemiz gerekir.

Daha geniş bilgi için RAVLİ KENDİMİZİ NASIL KONTROL EDEBİLİRİZ  i Google dan okumalısın.

Öfke kontrol bir bütünlük sağlandıktan olur.

Saklanan, gizlenen, çok değer verilen, dokunulmaz hale getirdiğine, kendisinden başkasının değiştirmesi ile kaybedeceğini sanıp istemediği, aşırı değer yüklediği adeta TABU haline getirdiği her ne ise ona saldırı olduğunu düşündüğü zaman verilen aşırı tepkidir.

Bazıları bunun farkındadır bazıları farkında değildir.
Öfkenin zararla bitmemesi için, aklımızın tekrar devreye girmesi ve kontrol edebilmesi için kendimize zaman kazandırmamız gerekiyor.

Öfke onuncu dereceye çıktığı zaman buna kızıl kuşak diyoruz.
Kızıl kuşağa çıkan saldırganlaşır.

Kişi artık kendini kontrol edemez duruma gelir.
Öfkenin kızıl kuşağa çıkmadan davranışların değiştirilmesi önerilir.

Örneğin ayakta iken oturmak, oturuyor isen uzanmak, duruyor isen yürüyüşe geçmek, yürüyüş yapıyorsan koşman, araçla kullanıyorsan durup elini yüzünü yıkamak gerekir.

Yani, kötü bir şey ağızdan çıkmadan, elden bir kaza çıkmadan kendimize zaman kazandırmamız gereklidir ve önemlidir.

Öfke hoş görüşlülüğünün eyleme çıkmış halidir.
Hoş görü kolay kazanılmayan bir bakış penceresidir.

Bilmeliyiz ki en sakin gördüğümüzün bile öfkelenebileceğini bilmeliyiz ve dikkat etmeliyiz.
Şunu biliyorum ki öfke kontrolü kolay değildir.

Allah fena insanlara çattırmasın diye dua etmeliyiz.
Âmin.
                                         *
RAVLİ

Popüler Yayınlar