(Mevlana
Hazretleri Tebrizli Tanrı Şems’ini anlatıyor)
4260.
Yokluk güneşini sal varlık âlemine de herkesi cennete de aldırış etmez,
cehennemden de korkmaz bir hale gelir.
Yoksullukla
(Sadece Allah’a muhtaç olduklarını söyleyerek)
övünenleri can korkusundan kurtar;
Ressamın
uğruna bütün şu resimleri, şekilleri kırıver.
Yüz
binlerce kişinin kanını dökmüş olan kahramanın canından, ölümsüz, zevalsiz (Kaybolup gitmeyen) devlet ateşiyle dumanlar çıkar.
Lütuflarındaki
bu sırları, işin ta üzerine dalıp yoklukta mahvolan, varlığından tamamıyla
geçip giden kişi anlar.
Gönlün,
o kıvılcımlı ateşte kızıl altın gibi güldüğünü gören kişi, çekinmeden,
tiksinmeden canını mahveder gider.
Hey
gidi hey, sen asıl altın, inci madenindensin;
Artık
dünyadaki kimyalara başvurmak ayıptır sana.
Toprak
beden, Tebrizli Şems yüzünden baştanbaşa bir kimya kesildi;
O
kimyanın parıltısını onların bakırına vurdur da hepsi altın olsun.
Arkadaş,
başını kaldır da altın gibi sapsarı yüzüme bak;
Can
verdim ben, ama gene de kalkana az ok at.
Şu
ciğerim, oklardan oklu kirpinin sırtına döndü;
Aşkın
ciğeri olsaydı aşkın da acırdı bana.
Ciğerden
vazgeçtim ben, ne istersen ol de;
Bu
sözden başka bir söz söylersem ağzıma vur.
***
DİVAN-I
KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR
BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
***
Neler
öğrendik;
1.
Allah’a
kendisini muhtaç olarak gören kişinin bulunduğu makamda can korkusunun
kalmayacağını öğrendik.
2.
Dünyanın
kişiyi bağlamış olduğu bağlardan kendisini kurtaran, sadece Allah’a muhtaç
olduğunun bilincine varan kişinin Allah’ın sırlarını anlayabileceğini öğrendik.
3.
Allah’ın
etkisini ve yetkisini bilen kişinin başka güç ve yetki arayışına girmeyeceğini
öğrendik.
4.
Gelişmemizin
ve değişmemizin aslında kendi aslımıza dönüş olduğunu anlamamız ve kavramamız
için Şems hazretlerinin gerçekliklerini kabul etmekle, onun nurlu yüzünü
görmekle olacağını öğrendik.
*
İşte
böyle yaren;
Başımızı
aşağı eğip yerdekileri toplamaktan vazgeçmemiz, başımızı yukarı kaldırıp Allah
için can vermişlerin yüzlerine bakmamız gerektiğini, onların yüzündeki nuru,
aydınlığı, ışıltıyı, parlaklığı görmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ