31 Ağustos 2017 Perşembe

DİVAN-I KEBİR 4. CİLT 1850 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretleri ile buluşmasını anlatıyor)
                              
1850. O iki cihan güneşinin (Şems Hazretlerinin) yüzüne, sarhoş, akılsız bir halde ona daldım, baktım durdum.

O güzel, elime bir süpürge verdi;
Hadi dedi, denizden toz kopar.

Sonra da o süpürgeyi ateşledi de hadi dedi, ateşten bir süpürge getir.

Şaşırdım da tapısında (Bulunduğu yerde) secde ettim;
Dedi ki:
Secde eden olmasın, öylesine bir hoş secde et.

Ah dedim, secde eden olmadan nasıl olur secde?
Neliksiz-niteliksiz olur” dedi;
Senliksiz benliksiz

Boyuncağızımı uzattım da peki dedim, secde edenin kes başını Zülfikar’ la (Hazreti Ali’nin kılıcıyla).

Kılıcını çekti-vurdu, başım düştü önüne;
Boynumdan yüz binlerce baş bitti o zaman.

Ben kandildim sanki her başım da fitildi tıpkı;
Her taraf kıvılcımlarla doldu.

Başlarından mumlar, kandiller çıkmaya başladı;
Katar-katar doğudan batıya dek her yanı tuttu.

Mekânsızlık (Bulunduğu yerin tarif edilemeyen yer) âleminde doğu nedir, batı ne?

Kapkaranlık bir külhan, (Hamamda su ısıtılan yer) işe yarar bir hamam ancak.
                            ***   
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                            ***
Neler öğrendik;
1.    Mevlana Hazretlerinin Şems Hazretlerinin güzel yüzüne bakarken kendini kaybettiğini, başka âlemlere gittiğini öğrendik.
2.    Allah dostu karşısında kişinin benlikten, senlikten, dünya bağlarından, güvendiği her şeyden, bildiğinden, kendini kurtararak ve kendini yok edecek dereceye kadar getirerek sevdiğinde yer edinebileceğini, bunun da sevgiliye secde etmek olduğunu öğrendik.
3.    Şems Hazretlerinin kendisine gönüllü secde edenin kimliğini, kişiliğini, gönlünü, aklını, canını aldığını, ona yeniden kimlik, kişilik, yetenek, bilgi, ışık, can, gönül, akıl verdiğini öğrendik.
                           * 
İşte böyle yaren;
 Şems Hazretlerinin yaşadığı âlemin aşk âlemi olduğunu, altı yönün bulunmadığını, kolayca hiç kimsenin tarif edemediği ve ulaşamadığı bir yer, alan olduğunu Mevlana Hazretlerinden öğrendik, anladık.
                           *

RAVLİ

Popüler Yayınlar