(Mevlana
Hazretleri yönsüzlüğü anlatıyor)
1400.
Sen, seni sımsıkı tutana yapış sımsıkı;
Ön
de odur, son da;
Onu
bul sen.
O,
yaycağızını bir hoşça çeker;
Oku
âşıkların gönüllerine batar yaralar.
Rebabın
şu dosdoğru sesi, ister Türk olsun, ister Rum ülkesinden, ister Arap;
Âşıksa
onun dilincedir, onun dilidir.
Yel
(Rüzgâr) feryat eder, seni, ardımdan dere
kıyısına dek gel diye çağırır.
Der
ki:
“
Suydum, yel oldum da geldim;
Susuzları
şu seraptan kurtarmaya geldim ben.
Söz
de önce su olan yeldir, yüzündeki örtüyü kaldırdı mı su olur.
Altı
yönden (Yukarı-aşağı-ön-arka-sağ-sol) dışarı, şu
ses yücelmiştir;
Yönden
kaç, Ay ışığına çık.
A
âşık pervaneden de aşağı değilsin ya;
Pervane
çekinir mi hiç ateşten?
Padişah
şehirde;
Bir
baykuş için nasıl olur da şehri bırakır, yıkık yerlere giderim?
Eşek
delirdiyse vur başına aklı başına gelinceye dek.
***
DİVAN-I
KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR
BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
***
Neler
öğrendik;
1.
Bizi ele
geçirmiş, yanında bulunduran, denetimi ve yetkisi altında olduğumuza uygunluk
sağlamamız, çelişkilerden kaçınmamız gerektiğini, işi anlayışla yapmamız
gerektiğini öğrendik.
2.
Allah’ın sevdiklerini
yaraladığını, tekrar gönüllerini aldığını, ilgisini ve sevgisini hiç
azaltmadığını öğrendik.
3.
Rebap çalgısının
sesinin her dilden olan kimsenin bir şeyler anlayacağı dilden mesajlar
verdiğini öğrendik.
4.
Suyun bile buhar
olup rüzgâr ile yolculuk ettiğini, susuz kalanlara su götürdüğünü, kişileri
serap görmekten kurtardığını öğrendik.
5.
İnsanların
tanımladığı yönlerden kişi kendini kurtarmadıkça karanlıklar içinde kalacağını,
ancak karanlıktan kendini kurtaramayacağını öğrendik.
6.
Işığın çok olduğu
yöne doğru ölüme gidercesine gibi gitmemiz gerektiğini öğrendik.
7.
Allah dostu
yakına geldiği zaman başka yere gidilmeyeceğini öğrendik.
*
İşte
böyle yaren;
Kaba
ve düşüncesiz davranışlara bulunana aklı başına gelene kadar şiddetle uğraşılması
gerektiğini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ