(Mevlana
Hazretleri canı anlatıyor)
1470.
Bir can var, dağa da can verdi, ovaya da;
A
Tanrım, a Tanrım, kimin canı bu?
Bu
ne bahçedir, ne bahçedir bu ki cennet bile onu gördü de sarhoş oldu;
Bu
menekşe, bu süsen, bu reyhan kimin?
Gül
dalı, bülbüllerden daha fazla dile geldi;
Selvi,
bu kimin bağı-kimin bahçesi diye oynamaya koyuldu.
Yasemin,
Van gülüne söylemez misin diyor, böylesine bir nergis, kimin nergis bahçesinde
yetişmiş?
Diyor
ki:
“
Bu sözü söyledim, bu soruyu sordum da Van gülü güldü, kendimde değilim ki” dedi,
ben de bilmem kimin bu.
Güneş,
altın bir top gibi koşmada;
Şaşılacak
şey, acaba kimin çevgeninin (Topa vurulan ucu eğri
sopanın) kıvrık yeri onu koşturuyor?
İstekliler
gibi Ay da peşinde onun;
Arıklaşmış,
eriyip gitmiş;
Kime
tutulmuş acaba, kimin hayranı?
Gamlı
bulut tasalara batmış, düşüncelere dalmış;
Ateşli
bir sır, acaba kimin için ağlıyor?
Gök
elbiselere bürünmüş, gönlü aydın gökyüzü, acaba gece gündüz, kimin sarhoşu,
kimin için dönüp durmada?
Dert
bile, onun derdinden soruyor;
Bu
şaşılacak dermansız dert, kimin derdi?
***
DİVAN-I
KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR
BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
***
Neler
öğrendik;
1.
Allah’ın yarattığı can’ın kime verdiğini, bu
canın kendi canından can vererek güzellikleri yarattığını sorgulamamız
gerektiğini öğrendik.
*
İşte
böyle yaren;
Halkın
sarhoşlukla dolaşmasının hangi güzellik, hangi dertle sarhoş olduklarını düşünmemiz,
arıştırmamızın gerektiğini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ