(Mevlana
Hazretleri Tebrizli Tanrı Şems’ini anlatıyor)
1150-
Aşkı yol vurunca hepimiz soyunduk, çırılçıplak olduk (Toplumun
üstümüze giydirdiği değerlerini üstümüzden attık);
O
atlı dilber gelip görününce hepimiz yaya kaldık (Değerli
olan kişi kendini gösterince diğerleri aşağısında yerimizi aldık).
O
dilber bir parçacık-bir parçacık lütfa (Karşılıksız iyiliğe)
başladı mı lütfunu uman (İyilik yapmasını isteyen,
bekleyen kişinin) kanlarla dolmuş gönül (Üzüntülerle
dolu gönlü), o ümitle (Olmasını beklemeyle)
paramparça kesildi (Darmadağın oldu).
Dilini
kes (Sus) de bu tapıda (Bu
özel alanda, yerde) baştan ayağa kulak kesil (Dinleyici
ol);
Tez
ol, çünkü kulağa takılmak için küpe de geldi işte.
Bundan
böyle bahçede bülbül, hep bizden bahseder, bizim havamızla şakır (Hiçbir şey saklamadan), çiler (Güzel sesle, neşeyle), şekerler (Tatlılıkla)
döken (Ortaya serpen) , cana canlar katan aşkı
anlatır.
Sevgilimizin
yüzünün, renginden haberi bile varsa ne diye lalelikten bahsetsin, ne diye
nesrinden, gülden söz açsın?
Yok,
eğer kıskançlık yüzünden, sevgiliyi gizleyeyim, kimse duymasın diye söylüyorsa
o vakit de gözden, gözpınarlarından bahsetmez de derenin ayağından söz açar.
Azar-azar,
yavaş-yavaş zerre (Büyür) dağ kesilir;
Dağ
da ne kadar sarp olursa olsun, üstünden yol aştıkça yok olur gider.
Önünde
yüzlerce kafdağının zerre kesildiği dağa gelince (Görünüşte
küçük fakat çok değerli büyük olanın durumuna gelince);
Sevgili,
ona gel dedi mi yola, düşer de koşa-koşa huzuruna varır.
Dağın
kulağı, onun o kutlu, gel sesini duyunca başını ayak eder dağ da evet,
geliyorum sözünü iki kere söyler.
Bunu,
devlet, ikbal bahçene and içerek söylüyorum;
Hani
o devlet bahçesi (İmkanların sağlandığı yer), o
ikbal bağı (Yüksek makama ulaşmadır) ki orada
sarhoşluk bile, bülbül, seni övsün diye gül gibi susup kalmıştır.
*
Neler
öğrendik;
1.
Görünüşte küçük olan Allah dostunun ok değerli ve sevilen olduğunu, görünüşte büyük
ve güzel olanların cansız bile olsalar onun karşısında küçücük olduklarını
görerek saygı gösterdiklerini öğrendik.
*
İşte
böyle yaren;
Aşktan
aşık olanın aşkı yaşayanın bahsedeceğini, aşık olmayanın aşkın güzelliğine
girmeden tabiatın güzelliklerini anlatacağını öğrendik, anladık.
*
RAVLİ