13 Haziran 2012 Çarşamba

ŞEMS-İ TEBRİZİ VE TARTIŞMA BİLGİSİ VE ZITLIK

Şems Hazretlerinin bir sohbette söyledikleri:

Tartışma bilgisi öğren!
Doğrudan gerçekten usandıysan zıtlık (Hilaf) ilmi tahsil et.

Hilaf, değişik söz ve fikirlerin karşılaştırılmasıdır.
Birinin sözü yalan ise bunun tartışılmasına lüzum yoktur.

Bütün sözleri doğru ise yine ortada bir uygunsuzluk ve ayrılık olmadığı için tartışma konusu olamaz.
Daima “ Bu böyledir” dersin ve asla aksine bir iddiada bulunmazsın.

Eğer bir meselede doğruluk bulunduğu açıkça anlaşılıyorsa, bu hakikat kendi nefsinden zuhur etmez (Türemez).
Bunu sen nefsinden iddia edersin (İspata çalışırsın).

İster gerçek, ister yalan olsun, tartışma ve anlaşmanın, yersiz münakaşanın sana bir faydası olmaz.

Eğer iddia doğru ise aksine düşündüğünden dolayı Allah seni sorumlu tutar, hilaf ile uğraşan kişi isterse velilerden olsun!

                  ***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
                    ***
Neler öğrendik:
1.    Doğruluktan usananın zıtlık ilmi ile uğraşmasının gerektiğini öğrendik.
2.    Yalan bir şey hakkında her türlü konuşma olmayacağını öğrendik.
3.     Doğru olan hakkında tartışma olmayacağını öğrendik.
4.    Doğru doğrudur, doğru olduğunu ispata çalışıyorsak o bizim kendi isteğimiz olduğunu öğrendik.
5.    Sırf muhalefet olsun diye doğrunun aksine söz ve iddiada bulunulursak bir fayda elde edemeyeceğimiz gibi Tanrı tarafından sorumlu tutulduğumuzu öğrendik.

İşte böyle yaren,

Mevlana hazretlerinin de öğütlediği bir düşünce tarzıdır.
Bu çeşit zıt fikir düşünüp uçlara gittiğimiz zaman doğruyu daha kolay buluruz ve inanmada gönlümüz rahat eder.

Bu başkasıyla münakaşaya tutuşup, inanmadığımızı savunmak anlamına gelmez.

Doğru veya yanlışta kararsızlık varsa, şüphelerden kurtulmak ve kesin yargı oluşturmak, gönlün sakinleşmesi için zıt yöne gidip gelerek bir yerinde durup kabul edilmesi sağlanmalıdır.

 Doğru doğrudur tartışılmaz, kabul edilir veya edilmez.
Yanlış yanlıştır tartışılmaz, ret edilir veya edilmez.
                                        
Kişiye göre yanlış veya doğru olanın tartışıldığını, yani başka bilgilerin o konudaki kişide olan yansımasından oluşan şüphelerin kaldırılması için konuşulduğunu anladım.

İçi su dolu bir bardağın içine kaşık konulduğu zaman baktığımızda bu kaşığı kırık görürüz.
Bu bir sanıdır ve buna fiziksel yanılsama denir.

Bu kaşığa kırık demek de doğrudur çünkü kırık gözükmektedir ama kırık değildir demek de doğrudur.
Kaşığı bulunduğu ortamdan çıkarıp tekrar baktığımızda bu kaşığın kırık olmadığını görürüz ve her bakış sahibi bunu kabul eder.

Duygularımız ve hislerimiz daha önce yeterli araştırma yapmadan gerçek kabul ettiklerimiz tekrar karşımıza çıktığında şaşırırız, önce ret ederiz, yok sayarız fakat sonra ilk inandığımızdan farklı veya zıddı olsa bile kabul ederiz.

Şems Hazretleri ve Mevlana Hazretleri peşin hükümlü olmamamız gerektiğini, telkin veya yanlış bir algı yoluyla inandığımız ve doğru kabul ettiğimizin de yanlış veya yalan olabileceğini, bu ihtimalin her zaman olabileceğini kabul etmemiz ve bu fikir ve inanış değişikliğine açık olmamız gerektiğini bize öğütlemektedirler.

Genelde bunun doğrusu budur demek yerine bir kişi veya olay veya bir hikâye üzerinden anlatılmak istenenler anlatıldığından ve istenilen bir anlatım olduğundan anlatan ilgi çekmek için olduğundan başka yansıtmaktadır.

Dinleyiciler de kendinde bu anlatılan hikâyeyi çağrıştıran başka bilgilerle bunu harmanladıklarından doğru olmayan ama doğru olarak inanılan birçok tanımlar ortaya çıkmaktadır.

Kişi kendi gerçeklerini inanır ve benimser ve bunu çevresine kabul ettirmek için her türlü delil ve dayanağı çevresine yüklemeye çalışır.
Kendisinin doğru, başkalarının yanlış veya bilmediğini ısrarla iddia eder.

Televizyonda din adamlarının aynı konuda birbirinin zıttı ve birbiriyle çelişen anlatımlarına şahit oluyoruz.
Allah’ın ayetini bile doğru anlatamayan, aktaramayan, kendisinin olumsuz, çirkin, hatalı, istek ve tutumlarıyla karışmış, üstelik meşhur kişiler kendilerini gösteriyor.

Kimi de üstü örtülü, çeşitli yorumlara elverişli ifadelerle kafamızı iyice karıştırıyorlar.
Biz bunları dinleyince de eski inandıklarımızın şüphesine düşüyoruz.

Bir merdiven düşün, o merdivenin değişik basamaktaki kişilerin aynı şeye bakmalarına rağmen çok değişik şeyler anlattığını görürüz.

Böyle bir hataya düşmemek için saygın büyüklerimiz hep ilk kaynağa gitmemizi önermektedirler.
Mevlana Hazretleri bir pınarın suyu bir köy içinden geçerse o su kirlenir diye söylediğini hatırlayalım.
(Söz ne kadar halk karışırsa fikir kirlenmesine neden olur)

Yine Hazreti Mevlana’na bizi uyarmaktadır:
Söz söylendiyse bu söz kimin sözü olduğuna iyice bakmamızı, bu sözü aktaranın da kim olduğuna iyi bakmamız ve böylece seçme ve değerlendirme yapmamızı önemle istemektedir.

                                     *
RAVLİ

Popüler Yayınlar