25 Haziran 2012 Pazartesi

ŞEMS-İ TEBRİZİ VE İSTEK FAZLA OLUNCA DOĞRU SÖZLER SÖYLENMEZ.

Şems Hazretlerinin bir sohbette söyledikleri:

Bana sordular:
“ Ne iş yaparsın?
Bu âlemden haber verdiler mi?
Bunu gördün mü?”

“ Elbette gider görürüm” dedim.
Bu yola geldiğim zaman:
“ İşte senin âlemin” dediler.

Bu âlemden ne anladın?
Sana bir bilgi vermediler mi?

Yine de ki:
Siz o âleme layık değilsiniz, o hamam külhanından vazgeçiniz.
Ama burada senin bana tarif ettiğin bir ülke olduğunu gördüm.

“ Orada ne işin var, anlat bize! Dedi.

“ Bu âlemi sen biliyor musun?” dedim
“ Nasıl bilmem, sen de bilirsin” dedi.

“ Ama ben bilmiyorum” dedim.

O halde yürüyelim ki gözün, gönlün açılsın.
Burada ne bekliyoruz?

Er geç topluluk bu kabir tarafından geçer.
Şüphe yok ki dünya, etrafında ateş yanan bir kabirdir.
İçindekilerin iyi yanabilmesi için onları yumuşatırlar.

Kezervani dedi ki:
“ Allah’ın bir kulu vardır ki, başına bir hal geldiği vakit kabirler üzerine yüzüstü kapanır ve başı yerden kaldırıncaya kadar öylece kalır”

Bu kimse belaya uğradığı vakit:
“ Bu adam zayıftır, güçsüz ve biçaredir” dersin.

Ama nasıl diyebilirsin ki, bu adam, Hazreti Muhammed’e (s.a) ümmet olmaktan vazgeçti, de Nuh Peygamber’in ümmeti oldu.

Dedi ki:
“ Gerçi peygamberlere uymak vaciptir (zorunlu).”
“ Düşün bir kere” dedim.

“ Bu caiz (uygun) olur mu?
Sonra “ Benim cevabım bu değildir” dersen, sorduğun soruları düşün bir kere, benim cevabımı düşünme korkunçtur.” Dedim.

Güldün ve dedin ki:
“ Cevabını düşünüm, onun için bende bir korku belirdi”

Bunu benim hamlığıma verirsin.
Çok konuşmak isteği ancak sözü manalı ve düzgün söyleyince hoşa gider.

Çünkü istek fazla olunca söze perde olur.
Ama hep böyle oluyor.

Bir kâğıt düşün ki bir yüzü sana, öteki yüzü de sevgiliye dönüktür.
Yahut her yüzü bir başkasına çevrilmiştir.

Kâğıdın sana dönük olan yüzünü okuyabilirsin, ama asıl dosta ve sevgili tarafına dönük olan yönünü okumak gerek.

Hep pişirdiğini yeme.
Ekşimiştir, soğuktur, mideni de üşütür.
Senin için tatlılık ekşilikten daha iyidir.

“ Ah, ah, ah!” diye ağlayan hoş ağlar, ama
“ Ha, ha, ha!” diye gülen öyle gülmez.

Daha ne kadar,  “ Ha, ha, ha!” diye güleceksin?
Öyle gülmek sana göz ağrısı getirir.

Üç kere “ Haykanko kokur” söyle.
(Ah! Eyvah! Vah!
Çektiğin zaman bu ağlayıştan ötürü ilk kaynağından (Tanrı’dan) gelen merhamet kokusunu söyle).

Sana konuşmak gerekse böyle yaparsın, ama bizim o sağır kediciklerimize bunun ne faydası olur?
Halep’teki halk arasında yazacak bir şeyler, yeni bir haber yok mu?

Senin için düşünecek, üzülecek ne sebep var ki!
Orada benim yerimde, benim gibi bin tanesini bulursun.

Bana şimdi Ebu Said Hayr’dan şu anlamdaki bir beyti nakletmek gerekiyor.
BEYİT:

Çok utanmaz, açık saçık insanlardı, hep böyle idiler.
Adlarını söylerler, rezil olurlar, büyüklerini de rezil ederlerdi.”

Bu yol acayip ve gizli bir yoldur.
İşte şahneler (Polisler) oturmuş size:

Yol bu yol değil, asla buradan geçmeyin “ diyorlar.

                  ***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
                    ***
Neler öğrendik:
1.    Dünyanın bir mezarlık olduğunu, herkes tarafından görüldüğünü ve bilindiğini öğrendik.
2.    Dünya mezarlığında bekleyip kalmamamız gerektiğini, gözümüzün gönlümüzün açılacağı yere gitmemiz gerektiğini öğrendik.
3.    İnsanın başına korkunç ne gelirse gelsin dininden, peygamberinden bilip, din ve peygamberini değiştirmediğini öğrendik.
4.    Son peygambere uymak uygun olduğunu öğrendik.
5.    Bir kişide istek fazla olunca bütün sözlerinin o isteği elde etmek maksadına yöneldiğinden sözlerin hakikate perde olup doğruyu söyletmeyeceğini, gizleyeceğini öğrendik.
6.    Kendimizin istediğini, beklediğimizi, görmek istediğimiz gibi tanımlama yaptığımız için çok sınırlı bazen de yanlışa düşebileceğimizi öğrendik.
7.    Dostumuzun, sevdiğimizin bizi nasıl gördüğünü, nasıl tanımlama yaptığını sormamız ve anlamamız için onların gözünden kendimize bakmamız gerektiğini öğrendik (Empati).
8.    Her insan kendi düşündüğünün ve yaptığının doğru olduğunu kabul ederek yaptığını ancak çevremize ekşilik ve soğukluk verdiğini öğrendik.
9.    Gülmeyi istemek yerine ağlayış içinde olmanın daha iyi sonuçlar verdiğini öğrendik.
10.                      Pişmanlık duymakla yapılan yanlışlığın farkına varıldığını, böylece doğru nasıl söylemek, düşünmek ve davranmak gerektiğini araştırırsın ve ilk kaynağa (Tanrı) doğru giderek doğruyu buluruz ve yaptığımız yanlışı düzeltiriz.
11.                      Şemsi Tebrizi sözlerine benzer çok söz duyarsın ama anlamadan konuşmalar olduğundan bunlar sevimli sağır hayvancık mesafesindedirler.
12.                      Utanmadan ve açıkça ben falancanın öğrencisiyim, beni falanca yetiştirdi diyerek kendilerini yüceltmek isterken aslında o büyük kimseyi rezil ettiklerini öğrendik.


İşte böyle yaren,

Dünyayı sevmek ve bağlanmak,
Yol bu yol değil, asla buradan geçmeyin

İnatçılıkla taraftarlık etmek,
Yol bu yol değil, asla buradan geçmeyin

İsteklere bağlı kalmak,
Yol bu yol değil, asla buradan geçmeyin

Sadece kendi okuyuşumuzu, anlayışımızı önemsemek,
Yol bu yol değil, asla buradan geçmeyin

Değerli bir büyüğün adını kullanarak kendimizi yüceltmeye çalışmak,
Yol bu yol değil, asla buradan geçmeyin

Benzer sözlerin aynı olduğunu sanmak,
Yol bu yol değil, asla buradan geçmeyin

İlk kaynağı aramaktan vazgeçmek,
Yol bu yol değil, asla buradan geçmeyin

Ağlamaktan vazgeçip gülmek istemek,
Yol bu yol değil, asla buradan geçmeyin

Sevdiğimiz, dostumuzun eleştirisinden kaçmak,
Yol bu yol değil, asla buradan geçmeyin
                                                 *
RAVLİ

Popüler Yayınlar