19 Haziran 2012 Salı

ŞEMS-İ TEBRİZİ VE ÖNCEDEN DÜŞÜN SONUNA KADAR YAPMAYA KARAR VER


Şems Hazretlerinin bir sohbette söyledikleri:

Nice okuyucular vardır ki Kuran onlara lanet eder” buyrulmuştur.
Burada okuyucular (Tilavet edenler) kelimesi nice veya birçok manasına gelen Arapça rubbe (Öylesi var ki…) ile birlikte söylenmiştir.

Ama bu bütün okuyucular için değildir.
Şu halde başka okuyanlar, hafızlar vardır ki, bunlar Kuran okumanın uzmanıdırlar.

Allah’ın has kulları ki, Kuran’ın yediye kadar sayılan, zâhiri, bâtinî, hatta bâtının bâtını manası vardır.

Ama bu yedi mana lazım değildir.
Bunlardan her biri, halkın adet ve anlayışına göre değişir.

Halk bunlardan başkasını ve daha ötesindeki manaları da bilir.
Bu onun işidir.

Kuran’ın yedi türlü manasını veya yüz bin türlü manasını bilmek başka bir Hakk vergisidir, bir lütuftur.

Hakkı arayan onun has kulu olan kimseler, sevgiliye vaktinde nasıl nazlanır?
Bu mertebenin üstünde öyle bir mertebe daha vardır ki, en seçkin kulların mertebesidir.

Kuran’da onların bahsi geçmez ama işaret vardır.
O gibilerin, sözü geçen Kuran okuyucuları ile bir ilgileri yoktur.

Onlar ne o bölükten ne de bu bölüktendir.
Allah’ın özel ve seçkin kullarıdır onlar.

Bundan önce de onlardan bahsetmiştim.
“ Sana göre de bu mana böyledir.
Öyle değil mi?” dedim.

“ Sen zahmet etme, burada bir zorluk yoktur.
Bana, suya gitmek zor geliyor” dedi.

Kırlar karlarla örtülü.
Acaba su lazım olur mu?

Buyurdu ki:
Her ne olursa olsun insanoğlu önceden yapacağı şeyi düşünmeli ve sonuna kadar bunu yapmaya karar vermelidir.

O zaman zorluk kalmaz her şey kolaylaşır.
Bu eski bir kanundur.

Kış, evet, bahar yerine kış gelseydi:
“ Eyvah, bu ne haldir?” derdin.

Ben böyle düşünmemiştim.
Bu kanun değildir. Babadan dededen kalma âdete göre yaz mevsiminden sonra güz gelir, güzden sonra da kış.

                    ***                 
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
                    ***
KUR’AN

Yüce Allah tarafından vahiy yoluyla Arapça olarak aralıklarla Peygamberimiz Hazreti Muhammed’e indirilen
Nesilden nesile gelen, Mushaflarda yazılı,

Fatiha suresi ile başlayıp Nas suresi ile sona eren,
Okunması ile ibadet edilen ve sevap kazanılan,

323.015 harf, 77.439 kelime, 6.236 ayet ve 114 sureden oluşan mucize olan bir sözdür.
Allah sözü olduğundan hiç şüphe yoktur.

Eğrilik ve tezat mevcut değildir.
Önünden ve arkasından batıl (Temelsiz, boş) gelip başlamaz.

Dosdoğru, aziz, büyük, hâkim, şerefli, mübarek, apaçık ve Allah’tan gelen kitaptır.
Gönül gözlerini açan nuru ve burhanıdır.
(Doğru-yanlış, boş-dolu, iyi-kötü’yü delille, şahitle ispat ederek ayıran)

Allah’ın emrinden bir ruhtur (Bütünlük içinde birbiri ile uyum sağlayarak, zarardan korunan, fayda sağlayan birleşim).
Ayetleri insanın doğru seçeneklerinde ölçü ve yol göstericidir.

Öğüt alanlar, anlayanlar, bilenler, düşünenler ve aklını kullananlar için ayetleri açıklanarak izah edilmiştir.

Bir kısmı değiştirilemez, bir kısmı da yorumla değişebilen mana ile hüküm ve uygulamaları vardır.
                                                *
İnsan ve cinler bir araya gelseler benzerini meydana getiremeyecekleri bir kitaptır.
Kendinden önceki kitapları doğrular.

Müjdeleyici ve uyarıcıdır.
Zalimleri, inkâr edip isyan edenleri, ilahi azap ile uyarır.

İyilik yapan, iyilikte bulunan iyi, uygun, yakışır dinin emrettiğine uygun davrananları cennetle müjdeler.
İnsanlara duyurudur, yol göstericidir.

Bilinmeyen, anlaşılmayan sıkıntılara şifadır.
Karanlıkta kalmışlara (Ne yapacağına karar veremeyenlere) aydınlığa çıkarır (Aydınlatarak doğru seçenek yaptırır).

En doğru yolu önerir.

İnsanlar için lazım olan en önemli konuları açıklayıcıdır.
Her türlü misal ile anlaşılma sağlanmıştır.

İnsanları Hakka, dosdoğru yola götürendir.
                                                  *
Kuran tamamen Allah sözüdür.
Vahiy meleği ve Peygamberimiz sadece birer vasıtadır.
                                                   *
Bütün insanlara ve zamana ait, tazeliğini ve geçerliliğini yitirmeyen bir kitaptır.
                                                    *
Kuran’ın amacı:
İnsanın dünya ve ahret mutluluğunu sağlayan rehber bir kitaptır.
İyi bir insan, iyi bir topluluk olmak için öneriler açıkça beyan edilmiştir.
                                                    *

Neler öğrendik:
1.    Kuranın değişik şekillerde okunduğunu öğrendik.
2.    Kuran’a yanlış anlam yükleyenlere Kuran’ın lanet ettiğini öğrendik.
3.    Tanrı’ya nazlanan kubbelerimin altında dediği ayrı kişilerin (Velilerin) olduğunu öğrendik.
4.    Velilerin bazı söz ve davranışları Kuran’a aykırı bile gözükse o veli ile Allah arasında olan naz niyaz ilişkisidir ve onlara özel cilveleşme olduğunu, genel bir yorum yapmanın yanlış olduğunu öğrendik.
5.    Doğru kitabı, rehber alacağımız doğru kişiyi seçmemiz, karar vermemiz, sonuna kadar da gitmemiz gerektiğini öğrendik.

İşte böyle yaren,

Sözler açık, ne yapılacağı belli, alınacak sonuç ortada iken bazı kendilerini âlim göstermek isteyenler ayetleri uzatır, kısaltır, eğer, büker, Arapça sözler katar, asıl anlamından başka anlama sokar.

Hatta ayeti dayanak gösterip kendisi hüküm koyar.
Dinlersin aklın kabul eder ama gönlün kabul etmez.

Kimi cehennemin başına oturmuş gelen gideni cehenneme sokmak için korkutur.
Yani gelişmeye açık imanı olanı bile korkutur kaçırırlar sonra da duaya başlarlar.

Sen bir güzel elbiselerini giymişsindir, temizlenmiş bir şekilde abdestini almışsındır, Tanrı huzuruna çıkacağım diye sevinç ve heyecan içinde camiye gitmişsindir.

Vaaz eden yarım yamalak bilgisiyle kafanı karıştırır, çelişkilere sürüklerlerse o ibadetinden gerekli zevki almadan dönersin ve bir soğukluk hissedersin.

Tüm bu yanlış davranışlarda ayetin, hadisin açıklamasını yapanın kendisini işin içine katmasından olur.

Allah’ımız Kuran’da böyle emretti, Peygamberimiz böyle buyurdu diyerek anlatması yeterlidir.

Babam Rahmetli Müftü Fehmi BAYRAŞA:
“ Oğlum!
Kolay ve çabuk saygınlık ve gelir elde etmek isteyen hoca olur” dedi.

Şimdi şükürler olsun ki okullardan yetişen hocalar çoğaldıkça bu yanlış azalıyor.
Anlatım ne kadar sade olursa o kadar anlayan çok olacağını bilmemiz gerekir.

Din yaşam sevinci verir.
Her kim bu sevinci anlamadıysa, anlatamıyorsa, tattırmıyorsa kendine din adamıyım demesin.
                                      *
RAVLİ

Popüler Yayınlar