20 Haziran 2012 Çarşamba

ŞEMS-İ TEBRİZİ VE MUSA TANRIYI GÖRDÜ MÜ?

Şems Hazretlerinin bir sohbette söyledikleri:

Sarhoşluk  (Hak sarhoşluğu) dört türlüdür, derler, sarhoşları bu dört sınıf içinde toplarlar.

Diyelim ki sen İmad’sın (Dil bilgisi ve sözlük bilgisi ile konuşan), senin davan Tanrı’yı görmek bahsidir.
Sen, koltuğunda tomruk zavallı tutsaksın.

Nasıl layık görürsün ki, bir derviş bu konudaki ayeti tefsir etsin de Musa, Tanrı’yı gördü yiyebilsin?
Yani Musa baygınlık halinde belki Tanrı’yı göremedi, ama Kuran’da “ Mutlaka göremedi” demiyor.
Yani Musa o durumda senden daha yetersizdi.
Bu hal nasıl oluyor?

Ve ben diyebilirim ki, Musa o baygınlık hali içinde Tanrı’yı gördü.

O, niçin sana gelsin, sen niçin ona gelesin.
O âlimdir, vaizdir, araştırıcıdır.

Ben ise şeyhim, olgun kişiyim.
Onun bilgisi onun için pek yetersiz bir hünerdir.

O, doğrudan doğruya Hakk’ı aramaktadır.
Sen ise tezvirde (yalandan) sahtecilikte şeyhsin.

Dünyayı isteyen, tekkeyi bekleyen, armağan kabul eden bir insansın.
Hâlbuki o bütün bunlardan el çekmiştir.

Hele şu saatte, sen İmad (gramere ve sözlüğü bağlanmış) sayılırsın.
Çünkü ondan sözler aktarıyorsun.

Sen sor ki, ben de cevap vereyim.
Hele başkaca ne söylüyorsan gel de söyle.

Ben ondan söz aktarırsam, ben, ben değilim demektir.
Şimdi söyle:
Başka neler aktarıyorsun?

Bu gün onlar ne işe yararlar?
Ne dine ne de dünyaya yarayan soğuk ve donuk şeyler.
Bir bahane uydurur “ biraz dolaşacağım” dersin.

Halvette (Baş başa) sana onlardan uzaklaşmak mı düşer yoksa onlara senden ayrılmak mı yaraşır?
Siz bindensiniz biz de sizdeniz.

Hâlbuki onlar bizden, biz de onlardan değiliz.
Allah için!
Onların saçı sakalı var, benim henüz sakalım yok.

İşte burada Mevlana bizden çekiniyordu.
Yalnız kaldığımız zaman ona iki üç gün kadar üst üste halvette buluşmak gerekli olduğunu söyledim.
Bana kesin olarak söz verirsen, bunun nasıl olacağını anlatayım, dedim.

Güneş bütün âlemi aydınlatır.
Benim ağzımdan çıkan sözler ise pek parlak görünmekle beraber, siyah perdeler altındadır.

Bu güneş, onların arkalarında kalmıştır.
Yüzleri göklere dönüktür.
Hâlbuki yerlerin de, göklerin de ışığı ondandır.

Güneşin yüzü Mevlana’ya dönüktür.
Çünkü Mevlana’nın da yüzü güneşe dönüktür.

Kuran’da ulu Tanrı:
Bizim yolumuzda savaşanlara yollarımızı gösteririz
(Ankebût suresi 69) buyrulmuştur.
İşte bu ayet, bir nükteye ( herkesin anlayacağı ince mana) işarettir.

Yukarıda sözü geçen ayetin başı ve sonu o sebepten dolayı birbiriyle ilgilidir.
Maklubtur.
(Cümleyi sonundan başına doğru okuduğun zaman da aynı anlamı veren)
(Yolumuzdan gelenlere nasıl savaşacaklarını gösteririz gibi)

Önce sorudan maksadın ne olduğunu anla da ona göre cevaba davran!
Değişik ve çok kolay sorular önce zor gibi gelir ama sonra hatırlatmaya yarar.

Senin söylediğin, “ Ondan başka ilah yoktur” sözündeki o, kimdir?
Kime işarettir?

Biri diyor ki:
Bu, o camide bir minberdir (Hutbe okunan merdivenli yer), başka biri bu sözü bu açıklıkta söylemiyor.

Hazreti Muhammed (s.a) türlü işaretli sözler söylemiştir.
Ama bu kadar çıplak ve açık konuşmamıştır.

Bu asla söylenemez de.
Çünkü sözleri anlayacak olan halktan biri de benim.

Halk içine girmiş olanlarla kaynaşmış töreler sünnet olamaz.

Eğer benden sonra benim kardeşim gelir derse, bu, nöbetleşme mertebesinde en küçüğü gelir demektir.

Bir gün nöbet sırası gelince hep sevinç, neşe ve hoşluk olur.
O gün rast (Doğru yol), hareket ve gülme günüdür.

Eğer bu gün, “ Nöbet yoktur” derlerse vazgeçelim.
Dağları taşları delip geçen bizim sözümüzdeki o çalkantıdan efendimiz nasıl yoksun olsun?

O şeyh Ebubekir (Sellebâf), sizin beş öğüdünüzü dinleseydi bir daha sizi dinlemeye takat getiremezdi.
Bir kere onun cinsinden olmak gerektir.

Bu gün pek aşağılık gördüğüm bu kimseler, bir gün gelecektir ki,   güzellikte şimşek gibi gözlerinin önünden geçecek.

Sen bu görüntü karşısında,:
“ Bize de bakınız ki, nurumuzdan biz de aydınlanalım!” diyeceksin.

Ama faydası olmayacak size:
“ Artık geri dönünüz” diyecekler.

                    ***                 
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
                    ***
Neler öğrendik:
1.    Dilbilgisine, sözlüğe bağlı kalıp işaret edilen manaya gidemeyenlerin zavallı bir söz tutsakları olduklarını öğrendik.
2.    Musa’nın normal haliyle Tanrı’yı görme kuvveti olmadığını, kendinden geçmiş bir halde iken görebileceğini öğrendik.
3.    Doğrudan doğruya Hakk’ı arayanların görebileceklerini öğrendik.
4.    Dünyalık beklentileri olanların çok perde içinde olduklarından Hakkı görmede fazla sansı olmadıklarını öğrendik.
5.    Kuran’ı kerimin anlamak sadece dilbilgisi kurallarına ve sözlüğe bağlı kalarak anlaşılamayacağını, işaret edilen manasına ulaşmak için Tanrı’yı isteyici olmamız gerektiğini öğrendik.
6.    Yalnız başına veya sırlara sahip bir dostla gizli bir yerde Tanrı’yı aramak, anlamaya çalışmanın doğru bir davranış olduğunu öğrendik.
7.    Şems Hazretlerinin sözlerinin ışık verdiğini, görmemize imkân verdiğini ancak yine de herkesin göremeyeceği perdeler olduğunu öğrendik.
8.    Yüzünü çevirmek dediğimiz ifade: Sevgiyle, saygıyla, dediğini doğru ve geçerli sayarak yönümüzü o kişiye, bakışımızı o kişinin yüzüne yöneltmiş olmamız gerektiğini öğrendik.
9.     Kuran’ı kerimde ince manalar olduğunu, ayetin sonundan başına doğru okuduğumuz zaman da ince manalar verdiğini öğrendik.
10.                      Maksadımıza göre kendimize değişik sorular sorup bunun cevabını almaya çalışmamız gerektiğini, bu anlama tekniğinin önceleri zor sonraları kolay olduğunu öğrendik.
11.                      Peygamberimiz de çıplak ve açık konuşmadığını, çeşitli işaretlerle konuştuğunu öğrendik.
12.                      Kuran’ı kerimin ve hadisi şeriflerin sözlerinin bu kadar açık olmamasının sebebinin sözlerin halkın sözlerine karışıp sıradan ve her isteğe göre değişik anlam yüklenmesinin önlenmesi olduğunu öğrendik.
13.                      Şems Hazretlerinin küçük kardeşimiz dediği, Şems Hazretleri ile sevgi ve saygı bağı ile yakınlaşmış, kaynaşmış olan yaşayan aynı cinsten olan kişilerin nöbet olarak onun sözlerini söylediğini öğrendik.
14.                      Tanrı’yı arayanın gördüğünü, lafını edenin göremediğini öğrendik.
15.                      Tanrı’nın kendisini görmek isteyen kulunu sarhoş veya kendinden geçirerek gösterdiğini öğrendik.


İşte böyle yaren,

 Bir gün nöbet sırası sana gelince hep sevinç, neşe ve hoşluk olursun,
O gün doğru yolda gidenler için hareketli olma ve gülme günüdür.

İnşallah nasip ve kolay olur da sevinç içinde yaşar ve yaşatırız.

Şems Hazretleri Türkçe konuşmuş ve vaaz etmiştir.
Şiirleri farsçadır ve kalıp içindedir.

Kelimeler özenle seçilmiş ve hep işaretlerle bizlerin nereye doğru bakmamız, oradaki inciyi görmemiz ve önemsememiz gerektiğini, alıp gizlememiz gerektiğini, görüşümüzü aydınlatarak işaret etmiştir.

Şems Hazretleri sırlara sahip ve usulünce sırlarından bizi nasiplendirmektedir.
Ne mutlu ki Şems Hazretlerini ve onun dostlarını, kardeşlerini sevenlere.
                                           *
GÜLBENK

Bismillahirrahmanirrahim.

Elhamdülillah,
Elhamdülillah,
Elhamdülillah,

El şükrü İlah.

Vakti şerif hayrola.
Hayırlar feth ola.
Şerler def ola.
Bolluk bereket ola.
Gönüller genişliği çoğala.
Kalp temiz ola.
Evlenen yavrularımıza hayırlı geçim nasip eyleye. 
Ahrete gidenlerimiz nur içinde ola.
Ruhu şad, makamı cennet ola.

Hata yapmaktan alıkoyan Sultan Divani Mehmet Çelebinin azametli bakışları üzerimizde ola.
Âşıkların kalpleri açıla, genişlete.
Pirimiz Hazreti Mevlana'nın hayat bahşeden nefesi, nazarı bizimle ola.
Hazreti Mevlana'nın mübarek nefesi ve gözü bize yakın ola.
Cenab-ı Şemsi Tebrizi'nin sırlarından nasip ola.
Hazreti Ali'nin cömertliğinin, bağışından nasibimiz ola.
Âlemlere rahmet olarak gönderilen, Hazreti Muhammedin şefaati üzerimize ola.
Hakkın yardımı ola.
Demler Safalar ziyade ola.

Dem-i Hazreti Mevlana.
Sırrı Şemsi Tebrizi.
Kerem-i hazreti İmamı Ali.
Ve şefaat-ı Muhammed in’inin ummiyy, rahmeten lil'alemiyn.
Hu! Diyelim Hu!
                                *
RAVLİ

Popüler Yayınlar