10 Haziran 2012 Pazar

ŞEMS-İ TEBRİZİ VE BAŞKALARIYLA KONUŞURKEN NE İSTEDİĞİMİZİ BİLMEK


Şems Hazretlerinin bir sohbette söyledikleri:

Padişaha, altın, mülk eksikliği bir ziyan vermez.
Ancak iki şey zarar verir:

Biri, hiç kimseye bir mangır bile sektirmemek. (Para vermemek)
İkincisi de değerli mücevherlerini kendi hazinesinden bile saklamak.

Bir aralık pek yakınlarına onlardan bir ışık gelse bile sonra yine kıskançlıkla geri döner, onun kendi mangırına bile ışığı düşmez.
(İyilik yapacakmış, sevindirecekmiş gibi yaparak yakınlarına düşündürür ama yapmaz)

Padişaha bir ibrik getiren fellah’ın hikâyesi malumdur.
Fellah ibriği padişaha verir, padişah da onu astırır.
Eğer ibriği önce olduğu gibi vermiş olsaydı, padişah da onu astırmazdı.

Hazreti Muhammed’in (s.a) ışığı, bir gönüle düşerse hem seni yakar hem de kendisine inandığın üstadı.
(Yakar: Toplumun oluşturduğu kişiliğini yakıp yok eder ve sana Tanrı’nın beğeneceği yeni bir kişilik kazandırır.)

Cevher nur saçar, ister aşağısı ister yukarısı, her tarafı birden aydınlatır.

Sen kim oluyorsun ki, o Mekkeli kerem sahibi gibi olasın?
Eğer bir kimseye bir ışık görünmüş de tekrar görünmez olmuşsa onu inkâr etmez, onun imkân tarafını yakalar.
“ Bu ahengin yadigârıdır, bu bir hatıradır.” Der.

Hazret-i Mustafa’dan (s.a) hiç kimse üstün olabilir mi?
O gökteki ayı iki parçaya ayırır.

Ben Kuran’ın sadece Allah buyurmuş, Peygamberin ağzından ifade edilmiş olduğu için büyük görmüyorum.

Mademki bir kimseyi görmedin, onda nasıl tasarruf edebilirsin (Sahibiymiş gibi davranırsın)?(Onu tanımadığın için hakkında ne konuşabilirsin ki?)
Meğerki yardımı olsun sana!

Yukarıda sözü geçen fellah, ibriğin yan tarafındaki mühürü sökmüş, içindeki sırrı anlamak istemişti.
(Fellah: Çiftçi, köylü)

Çok ağır, dopdolu!
Fellah, acaba içindeki kurşun mu yoksa kalay mı, diye düşünmüştü.

İçi altındır, diye aklından bile geçirmiyordu.
Çünkü fellah idi, onun bütün tahmin ve düşüncesi aşağılık bir durumda idi.

Bu sözü yedi türlü manasıyla hatırlarım.
Bu sır değildir.

Sır bundan başkadır.
Çünkü sır, ancak yabancılar içindir.

Bak ki, söz kaç harftir?
İkinci söz birinciyi çeker ve örter.

Üçüncü söz de ikinciyi çeker ve örter.
Ama tekrar açıklamaya başlar, döner dolaşır ilk söze gelir.

Başka biri de onun eteğinden asılır.
Bu yüz bin türlü değişikliğe uğraması, renkten renge girmesi, demektir.

Sana her ne söylerlerse çabucak cevap cevabını ver.
Çünkü:
Nimet bağışlayana şükretmek vaciptir (Mecburiyettir)” buyrulmuştur.

Ruhum bundan önce hiç yükselmediği bir makama erişti.
Artık bundan daha yüce bir makam olamaz, diyordum.

O, benim ruhumda tasarruf etti, öyle yükseldi ki, ta lütuf ve rahmet kaynağına uçurdu.

Gerektir ki, orada başkaları ile konuşurken maksadının ne olduğunu bilesin.
Sana layık olan bir şeyde ne düşündüğümü anlayasın.

                  ***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
                    ***
Neler öğrendik:
1.    Hazreti Muhammed’in sözlerine, yaşamına ilgi duymak, ayrıntılarını öğrenmek isteği ile araştırmaya başlamaya  O’nun gönül ışığı düştü” tabiriyle anlatıldığını öğrendik.
2.    Peygamber efendimizin sevgisi içimize düştüğü zaman içimizde aydınlık oluşturduğunu, hem bizim hem de yakın çevremizin hakikati olduğu gibi görmemize sebep olduğunu öğrendik.
3.    Bazılarının Peygamberimizin hakikatini görüp tanımadığı halde sanki o sırları kendisine söylemiş gibi süsleyerek anlattıklarını öğrendik.
4.    Kuran’ın büyüklüğü Tanrı’dan gelmesinden olduğunu öğrendik.
5.    Peygamberimizin büyüklüğünün Tanrı’nın emin kulu olmasından olduğunu öğrendik.
6.    Peygamber efendimizin hayatını ve sözlerini öğrenmenin sırlarını bildiğimiz manasına gelmediğini, ancak Peygamber efendimiz yardım etmezse öğrenemeyeceğimizi öğrendik.
7.    İzinsiz sırrın mührünü kıranların yani açıklayanların ağır şekilde cezalandırıldıklarını öğrendik.
8.    Tahmin ve düşünceler aşağılık kişiden gelirse seviyesiz olacağını öğrendik.
9.     Sır; yabancılara, konuyla ilgili olmayanlara, değerini bilmeyenlere söylenmediğini öğrendik
10.                      Sözün şekilden şekle, renkten renge girdiğini, ilk başladığı yere geri döndüğünü öğrendik.
11.                      Söylenen söze hemen cevap vermemiz gerektiğini, geciktirirsek mananın değiştiğini öğrendik.
12.                      Bize bilgi verene teşekkür etmenin görevimiz olduğunu öğrendik.
13.                      Şükür edene nimetin artırıldığını öğrendik.

İşte böyle yaren,

Bir konuşma yaparken birçok şeyler anlatırız dinleriz.
Her söz bir müddet etrafımızda dolaşır ve geldiği yere gider.

Dikkat etmemiz gereken MAKSADIMIZDIR.
Maksadımızın farkında olursak ve bilincinde olursak bize lazım olan değerli bilgileri kalabalık sözlerin içinden alıp kendimize mal ederek yararlanırız.

Maksadımızın farkında değilsek çok değerli sözler edilse bile hiçbiri içselleşmeden unutulur gider.

Elbette ki bize layık olanı seçmemiz, almamız, içselleştirmemiz, korumamız, üretmemiz, sevdiklerimize hediye etmemiz gerekmektedir.

Şems Hazretleri bunun öneminin sır niteliğinde olduğunu ve dostların bilincinde olması gerektiğini açtığını öğrendik.

Şimdi daha iyi anlaşılsın diye örnek vereyim:

Sohbette söz güvercinlerinden bize hediye ettikleri zaman biz o güzel güvercinlere gönlümüzde yuva yaparsak, yiyecek ve su vererek bakarsak ve onlar da üreyerek birçok güvercin olacaktır.
Bu söz güvercinlerini de dostlara hediye vererek onlarında sahip olması isteriz.

Sen güvercine yuva, besleyecek gıda vermezsen o güvercin geldiği yere uçar gider.
Sana seyretmekten başka bir nasibin olmaz.

Son olarak bize layık olanları toplama, alma, sahiplenme amacında ve bilincinde olmamız gerektiğini, bunun çok önemli olduğunu öğrendik, anladık.

Şems Hazretlerinin bilinçli konuşmak için neye dikkat edeceğimizi öğrendik.
Kendisine o günden bu güne bize akıl, bilgi hediye vermesine şükran duyuyoruz, teşekkür ediyoruz, nur içinde yatsın bu güzel büyügümüz.

                                *
RAVLİ

Popüler Yayınlar