Kutlu, yüce üstatlar böyle
nakletmişlerdir:
Bir ceylan vardır, kırk gün
kırk gece
Boyuna toz toprak yer, otlar
durur; bir iki kerecik de güzel kokulu çiçek arar.
Bu kırk günü tertemiz
geçirir; derken seher çağı, tanyerine doğru başını
uzatır.
O güzel soluğu
içine çeker, canının, ciğerinin kanı o
solukla dolar, derken göbeğinde misk meydana gelir.
O solukla onda misk belirir,
o solukla bütün halkı satın alır gider.
Dünyada öyle bir soluk kimde
vardır ki bir zaman olsun da o sulukla kan misk haline gelsin?
Temiz solukla kan,
misk olduktan sonra top can olması mümkündür.
Evet, Tanrı ışığı cana vurdu
mu, bedenin can rengine bürünür.
Ne söyleyeyim?
Bundan fazlasını söylemek
mümkün değil; bundan fazla söylememe izin yok.
*Sen kimya yapacaksan
böylesini yap; ama bu kimyayı da din yolunda harcamaktan çekinme.
* Bu
kimya Arşta da yoktur, Kürside de; kendi
canından iste bunu, daha ne soruyorsun ki?
*Yol eriysen bu kimyayı yap;
çünkü canda, Tanrı’dan bir kimya vardır.
Bunun ilerisindeki sırları
sana söyleyemem; meğerki darağacına çekileyim de söyleyeyim.
Bunun ötesinde başka duraklar
var; fakat bilmem ki bir kimsenin onlardan haberi var mıdır?
O yolda yalnız gitmekten
başka çarem yok; bana AH! etmekten başka bir
şeye izin verilmedi.
Ama izin verildiğine dair bir
ses işitirsem söylerim; işitmezsem, o sırrın perde
ardında kalması daha iyidir.
ŞARK İSLAM KLASİKLERİ
*
Yaren,
Herkes tatlı uykudayken uyan,
güzellik arayışına gir, temiz ye iç, Tanrı’dan gelen aşk kokusunu ara, aralıksız
kırk gün yap bunu.
Aşk kokusunu bulup içine çekersen kanın misk kokusuna çevrilir.
Her solukta konuştuğun bu
kokuyu hayran kalır.
*
RAVLİ