Âlemi aydınlatan imam, Şibli
bir gün Arafat’tan geçiyordu.
Ansızın gözüne İblis ilişti;
ona, ey Allah rahmetinden kovulan dedi;
Ne Müslümanlığın var, ne
kulluğun; ne diye bu topluluğa katıldın?
Bu kapkaranlık günün nasıl
oldu, nasıl bunların içindesin; yoksa hala Tanrı’dan ümidin var mı?
Gamlarla dolu İblis bu sözü
duyunca ey âlem şeyhi diye söze başladı.
Tanrı’ya binlerce yıl
korkuyla ümit arasında kulluk ettim.
Tanrı tapısına götürmek için
meleklere kılavuzluk ettim; onun tapısında her başı dönmüşe kapı açtım.
Onun yüceliğiyle dolu bir
gönlüm vardı; birliğini açıkça söylemiştim.
Bütün bunlarla beraber, sebepsiz olarak birden kapısından sürdü beni
Öylesine sürdü ki halktan hiç
kimsenin, neden birdenbire onu tapından sürdün diye soru sormaya da gücü yetmez
Bu sefer de tutar, hiçbir sebep olmaksızın beni kabul ederse şaşılmaz, kimse bir
şey diyemez ki.
Sebepsiz kovdu beni; sebepsiz
olarak da tapısına alabilir.
*Tanrı
işinde nelik, nitelik, sebep, sebep olan yoktur;
*Tanrı’dan ümit kesmek de layık bir iş
değildir.
*Kahrı
hükmetti; tuttu, beni sürdü; lütfü tekrar
çağırır, kabul ederse şaşılmaz bu işe.
İlahi bilmiyorum, bilmiyorum;
ne istediğini ancak sen bilirsin, sen.
Birisini tutar, yüzlerce nazü
naimle (refah, bolluk) tapına (severek bağlanıp) çağırırsın; birisini de yüzlerce
itapla (azarlayarak, terleyerek, paylayarak, darılarak)
kapından sürersin.
Ne bundan bir kulluk meydana
gelmiştir; ne o, bir suç işlemiştir; senin sırrına ermeye kimseye yol yok.
Kimse sana eşit olamaz sana;
birliğin, yüceliğin hakkıyçin kimsenin kimseye bakmadığı anda sen lütfet;
Suçumdan geç, adam olmayışıma
bakma; lütfünle bu adam olmayana bir kez nazar et.
Benim zaten bir karıncaya
bile tahammülüm yok, kahır filinin ayağı altında inleterek öldürme beni.
Bir karıncaya bile gücüm
yetmezken senin kahır filine karşı hiçbir gücüm kuvvetim yok.
Bu gamdan, tasadan ölmüş
kulun gönlünü şad (sevinçli) et; öldürme,
boynumdaki bağı çöz, azad (hür) et beni.
Bir kötülük ettiysem kendime
ettim; çok kötülük ettim ama sana etmedim; lütfet.
İyilik de ettiysem kendime
ettim; kötülük de ettiysem kendime ettim; sen biliyorsun.
Bizim iyiliğimizden,
kötülüğümüzden ayrısın sen; ikisinden de geçer, işimizi düzence sokarsın.
İyiliğe, kötülüğe bağlanmışım ama iyiye kötü,
kötüye de iyi dememişim.
Sebepsiz birçok devlet ihsan
ettin; şimdi de sebepsiz lütuflarda bulunursun.
Sebepsiz olarak ihsan ettin
de var ettin beni; sebepsiz olarak da cömertlik denizine daldır.
Beni incitmekle esenleşecek
değilsin ya; senin ihsanına bir sebep yoktur.
Yaptığım işlerin perdesini
yırtma (üstünü ört); işlediğim suçların üstüne
bir çizgi çek gitsin.
Hani o kâfir bile dindar
olmadı mı; ahrete vardığı ilk gün iş eri kesilmedi mi?
Gönlündeki bunca yıllık
küfür, bir şahadet getirmesiyle yıkanıp arınmadı mı; kâfirliği kutluluğa,
dönmedi mi?
Tanrım, kanlara bulanmışım
ama tut ki Şimdicek gelmişim; Tut ki kâfir gibi pişman olmuşum, yepyeni
Müslüman olmuşum.
***
İLAHİNAME II FERİDEDDİN-İ ATTAR M.E. B.
ŞARK İSLAM KLASİKLERİ
*
RAVLİ
MİT KESİLMEZ