10 Temmuz 2013 Çarşamba

HALK YAPTIGIN İYİLİKLERE HİZMETİNE BAKMAZ ANINDA SENİ SATAR

Mesut oğlu Abdullah’la cariyesi 257

Mesut oğlu Abdullah’ın bir cariyesi vardı; yüzlerce hünere sahipti.
Abdullah’ın paraya ihtiyacı oldu; o cariyeyi satmaya kalkıştı.

Dedi ki:
A gönüller alan, yürü, elbiseni yıka, saçını tara.

İhtiyacım var, seni satmaya mecburum; gönül yıkkınlığına bedenin haraç vermesi gerek.

Cariyecik, efendisinin buyruğuna uydu; başındaki iki üç ağarmış saçı kopardı.

Derken o ağarmış saçlarını görünce binlerce elemle gözyaşları, yüzüne akmaya başladı.

Mesut oğlu Abdullah, onun gözlerinden bulutlar gibi yaş döküldüğünü görünce,

Neden ağlıyorsun dedi; benim cariyemsin, seni satacağım dedim.
Ama şimdi kendime ahdettim; satmayacağım seni; coşup ağlama.

Cariyecik dedi ki:
Ben onun için ağlamıyorum; hüküm senin; satabilirsin beni.
Şunun için ağlıyorum ben; birisinin hizmetinde ömrümü yitirdim.

Saçım, onun hizmetinde ağardı; sonunda ümidim kalmadı; ümitsizliğe düştüm.

Ne diye birisinin hizmetinde ömrümü yok ettim ki sonunda o, bir derde düşünce beni satıyor?

Ne diye gençliğimi bir yerde harcadım ki ihtiyarlığımda beni, bir para karşılığında satmaya kalkışıyor?

Ne diye bir yerde ömrümü harcadım ki hizmetim kabule geçmedi de karşılığında satışa çıkarıldım?

Önümde, hizmetimin makbul olacağı bir kapı varken neden bir başkasının kapısına yol buldum, başkasına hizmet ettim?

Birinin, öyle bir kapısı varken başka kapıya nasıl yol bulur da gider?

Efendi, sen benim sözüme bakma, işitme benim laflarımı; hiçbir şeye değmem ama sat beni gitsin.

O anda Cebrail, o zevalsiz büyüğün,(Hz. Peygamber’in), o dolunayın huzuruna vardı da dedi ki:

Tanrı Abdullah’a şöyle buyurdu; ey vefalı er, bu derde bu devayı(Çareyi) layık görme.

O cariyenin Müslümanlıkta saçı ağardı; azat (hür) edilmekten başka bir şey yapılamaz ona.

                                            ***
Tanrım, değil mi ki sana kulağı halkalı bir kulum (köle) ben; ihtiyarlığımda satma beni.

Kulluğa ait bir şeyim yok; buna güvenemem.
Ama Müslümanlıkta ağardı saçım.

Beni satarsan canım yanar; cehennem, böyle bir anda alevlenir işte.
Canın yanışından, gönlün kavruluşundan ne elde edilebilir?

Bir karıncanın, böyle bir günde neye gücü yetebilir?
Ey sırları bilen, yüceliğin hakkı için aciz hendeğine atma beni.

Kahrının elinden muma döndürme; lütfünden, kereminden mahrum etme beni.

İyi, kötü ne yaptıysam, yapmadım say, lütfünle beni, bir uğurdan benliğimden kurtar.

Yaptığım her iyi, kötü iş, ümitsiz bir hale soktu beni; boynuma bir zincir kesildi.

Beni uyandırmamayı diliyorsan, gaflet uykusunda ölü say beni.
Başı dönmüş biriyim, aşağılık biriyim; sense yücesin, yükseksin.

Beni aşağılattığın gibi yücelt, yükselt.

Nice zamandır sana tutulmuşum; bana, senin tarafına, yakınlığına bir yol göster.

Kapıyı aç, bunağın say beni; gönlümü al, hayran et beni.
Benden,  bana birçok kötülükler geldi; Allah’ım, Allah’ım sen beni, benden kurtar.

 Beni benden kurtar; kurtarırsan, lütfündür senin bu; dilediğini yaparsın, her şeye gücün yeter senin.

Beni, benliğimde bırakma; varlığımı, benliğimi al.
Kendime doymuşum ben; varlığımı da yoğa say; yok et gitsin.

Neyim, nasılım, bilirsin sen; bu bilgin hakkı için şu kan denizinden kurtar beni.

Beni bensiz bırak da kendine al; bir daha da varlık verme bana.
Beni köpeğin say, kapından kovma; kapında bir kemiğe razı köpeğinim senin.

Kapından bir kemik parçası bulursam ihtiyar feleğe bile sofra döşerim ben.

                                           ***
       İLAHİNAME II FERİDEDDİN-İ ATTAR M.E. B.                              
             ŞARK İSLAM KLASİKLERİ

                                             *
RAVLİ

Popüler Yayınlar