2 Temmuz 2013 Salı

TANRIYI ANNEN GİBİ TANIMALISIN.

Annesiyle çarşıya giden ve kaybolan çocuk 235

Kadının biri çocuğunu da çarşıya götürmüştü.
Çocuk annesini kaybetti; bir hayli ağladı.

Zaman, zaman başına topraklar saçıyor, zaman zamanda kanlı gözyaşları döküyordu.

Onu toza toprağa bulanmış, kanlı gözyaşları döküyor görünce helak olacağından korktular da,

Annenin adı ne diye sordular, söyle dediler.
Çocuk bilmiyorum dedi.

Peki dediler, deli misin sen?
Evin nerde, neden söylemiyorsun?

O çukura düşmüş, yol yitirmiş çocuk, benim evden de haberim yok dedi.
Bari dediler, mahallenin adını söyle de bu halden kurtul.

O canım derd içinde, mahallenin adını da bilmiyorum dedi.
Peki dediler, ne yapalım sana?

Sen yanıp yakılıyorsun, biz de eriyoruz.

O yol yitirmiş çocuk dedi ki:
Annemin adını bilmediğim gibi

Mahallenin adını da bilmiyorum; annemden başka hiçbir şey bilmiyorum ben.

Aciz bir halde kimsesiz kalakalmışım; bana ancak annem gerek.
Canım kanlar içinde, annem gerek bana; başka bir şey bilmiyorum ben.

                                      ***
Sen de dert sahibiysen vuslat (buluşma) haremine (yalnız, baş başa) yol bulursun.

Ama kanlar yutamazsan gerçek dileğine eremez, istediğine kavuşamazsın.

Fakat sen, sen değilsin; varlığın, onun bir aksi; o yüzden iyisin, hem de güzelsin.

Ey iyi gören, iyisin ama bir akisten ibaretsin; o değilsin; onu görmeye bak.

Halin nicedir, ona dikkat et.
İyi olan sen değilsin, asıl iyi olan gizli.

Sen kendini, şu canını, bedenini görme; onu görmeye çalış.

                                    ***
        İLAHİNAME II FERİDEDDİN-İ ATTAR M.E. B.                              
             ŞARK İSLAM KLASİKLERİ                                                
                                      *
Yaren,

Bilmen gereken Tanrı’dır.
Onu bilmek, onu öğrenmek yolunda gidersen aslına gidersin.

Tanrı sana bakarken ne diye ona bakmıyorsun, ne diye görmüyorsun.
Şaşırdın da kendinin var Tanrı’yı yok mu sayıyorsun? 

                                          *
İnsan, varlıklar içinde Tanrı’nın bütün sıfatlarını görüldüğü biricik varlıktır.
O tanrının yıldızlara yükselttiğidir.

Ulu Tanrı, insanı kendinden bizzat bilgin, bilen ve bilgili yarattığından, insan da kendi varlığının yüksekliğinden, zaman zaman Tanrının kendisini ve güzelliğini görür.

Her şey insandadır.
O tanrının yüzünün (gerçekliğinin) aynasıdır.

Bunun için insan her dilediğini kendisinden istemelidirler.

Âdem’i kendi suretinde yarattı, hadisi gereğince Tanrı, insanda kulluğun sıfatına zıt olan Tanrılık sıfatını ödünç olarak bulundurmuştur.

İnsan büyük bir şeydir ve içinde her şey yazılıdır.
Fakat karanlıklar ve perdeler bırakmaz ki içindekileri okuyabilsin.

İnsan konuşan bir hayvandır, derler.
Şu halde o, iki şeyden oluşmuştur.

Bu dünyada onun hayvanlık tarafının gıdası, bu şehvet verici şeyler ve arzulardır.

Özünün, yani insanlık tarafının gıdası bilgi, kontrol ve tanrının yüzüdür. İnsanın hayvanlık tarafı Hak’tan, insanlık tarafı ise dünyadan kaçmaktadır.

Her insan büyük bir âlemdir.
İnsan düşünceden ibarettir, geri kalan et, kemik, sinirdir.

İnsanda o kadar büyük bir aşk, hırs, arzu ve üzüntü vardır ki yüz binlerce âlem kendisinin olsa yine huzur bulamaz.

Bu zevklerin, arzuların hepsi bir merdivene benzer.
Merdiven basamakları oturup kalmak için elverişli değildir; üzerine basıp geçmek için yapılmıştır.

Uzun yolu kısaltmak, ömrü bu merdiven basamaklarında heder etmemek için çabuk uyanın ve durumu bilen insana ne mutlu!

İnsanın gerçek mahiyet ve değerini Mevlana kadar bilen ve bir insana layık olduğu değeri Mevlana kadar inanarak verebilen insan azdır sanırız.

FİHİ MAFİH MEVLANA
Çeviri Ülker TARIKAHYA Maarif basımevi. 1954

                                              *
RAVLİ

Popüler Yayınlar