5 Temmuz 2013 Cuma

KONUMUNU DEĞİŞTİRİRSEN GERÇEĞİ GÖRÜRSÜN

Mahmut’la Şeyh Harkani 241

Mahmut, bir yoldan gelirken ansızın, sabah çağında Harkani’ye rastladı.
Padişah, Şeyh’i sınamak için has kulu Eyaz’ı çağırdı.

Ogün, kendi elbiselerini ona giydirdi; ben dedi, onun gözcüsü, bekçisiyim; oysa cihanı aydınlatan padişah.

Harkani, bunu görünce Mahmut’a, sen onun gözcüsü, bekçisi değilsin, padişahsın dedi.

Ey derviş padişah, ey yoksul şah, Hak, benim tapıma (inanarak saygıyla ve çılgınca severek) gel diye tutmuş, seni öne geçirmiş.

Ey Mahmut, sen padişahsın, fakat gönlüm daima yoksulluğu dilemekte.
Bütün dünya saltanatı sana teslim edilmiş; her şey elinde; ama bu da senin için lazım.

Bunca saltanatla, bu derecede padişahlıkla gene de neden yoksullar gibi bir dilim ekmek istemeye kalkışırsın?

Görmez misin ki ezeli Mahmut olan Tanrı da sanki bu çeşit bir iş işlemede.

Sonu bulunmayan denizler gibi sıfatları olduğu, arifle, marifetle dolu bir cihana sahip bulunduğu halde.

Hepsini de tutmuş, insana ihsan etmiş, alem halkına vermiş gitmiştir.

 
Temizlikle o sıfatı almış, o sıfatla sıfatlanarak kendisini izhar (kendini göstermiştir) etmiştir.

Diyor ki:
Hasta oldum, sana ne oldu da hastalığımı sormaya gelmedin?

Kapından ekmek istedim, su istedim; ama senin yüzünden bundan da oldum, ondan da.

Senden malını mülkünü tekrar satın almak istedim; senden borcumu alayım dedim.

Ey dost, ben sana bu kadar özlem çektikten sonra tutar, sen de beni özlersen iyi bir iş yapmış olursun.

                                              ***
Azizim, bilmem ki bu ne iştir?
Binlerce gönül olsa gene de kanlar içinde kalır.

Her şeye gani oluş, Tanrılığa yaraşır; ama kulluk sıfatı değildir bu.

Saltanata sahip oluş çok yüce bir iştir ama halktan bu bilmeceyi çözen, bu sırra eren bir kişi bile yoktur.

Halk, gerçek âleminde Eyaz’dır; fakat Mahmut’un elbiselerine bürünmüştür.

Önce sana kendi suretini verdi; sonunda da kendi sıfatlarını ihsan eder.
Kimi olur, kendi adını, senin adın yapar; kimi de olur, kendine biz, ben der.

Bundan başka söze izin yok; ne diyeyim?
Tanrı sana yakın, sense uzaksın; ne söyleyeyim?

Kendi varlığında oldukça Tanrı’ya nasıl varabilirsin?
Ama varlığından geçtin mi, bu yola ayak basabilir, bu yoldan yürüyebilirsin.

                                         ***
        İLAHİNAME II FERİDEDDİN-İ ATTAR M.E. B.                               
             ŞARK İSLAM KLASİKLERİ                                                

                                      *
Yaren,

Kendi kendini göremezsin, kendinden ayrıldığın zaman kendi hakikatini görürsün.

Kendi hakikatini göremeyen başka hakikatleri göremez.
Yani tanımladıkları şekle düşen ışığın algılamasını hakikat sanır.

Kendi kendini görüş doğru söz söyleyen ile beraber olmakla olur.

                                           *
RAVLİ

Popüler Yayınlar