Mahmut, bir yoldan gelirken
ansızın, sabah çağında Harkani’ye rastladı.
Padişah, Şeyh’i sınamak için
has kulu Eyaz’ı çağırdı.
Ogün, kendi elbiselerini ona
giydirdi; ben dedi, onun gözcüsü, bekçisiyim; oysa cihanı aydınlatan padişah.
Harkani, bunu görünce
Mahmut’a, sen onun gözcüsü, bekçisi değilsin, padişahsın dedi.
Ey derviş padişah, ey yoksul
şah, Hak, benim tapıma (inanarak saygıyla ve çılgınca
severek) gel diye tutmuş, seni öne geçirmiş.
Ey Mahmut, sen padişahsın,
fakat gönlüm daima yoksulluğu dilemekte.
Bütün dünya saltanatı sana
teslim edilmiş; her şey elinde; ama bu da senin için lazım.
Bunca saltanatla, bu derecede
padişahlıkla gene de neden yoksullar gibi bir dilim ekmek istemeye kalkışırsın?
Görmez misin ki ezeli Mahmut
olan Tanrı da sanki bu çeşit bir iş işlemede.
Sonu bulunmayan denizler gibi
sıfatları olduğu, arifle, marifetle dolu bir cihana sahip bulunduğu halde.
Hepsini de tutmuş, insana
ihsan etmiş, alem halkına vermiş gitmiştir.
Diyor ki:
Hasta oldum, sana ne oldu da
hastalığımı sormaya gelmedin?
Kapından ekmek istedim, su
istedim; ama senin yüzünden bundan da oldum, ondan da.
Senden malını mülkünü tekrar
satın almak istedim; senden borcumu alayım dedim.
Ey dost, ben sana bu kadar
özlem çektikten sonra tutar, sen de beni özlersen iyi bir iş yapmış olursun.
Binlerce gönül olsa gene de kanlar içinde kalır.
Her şeye gani oluş, Tanrılığa
yaraşır; ama kulluk sıfatı değildir bu.
Saltanata sahip oluş çok yüce
bir iştir ama halktan bu bilmeceyi çözen, bu sırra eren bir kişi bile yoktur.
Halk, gerçek âleminde
Eyaz’dır; fakat Mahmut’un elbiselerine bürünmüştür.
Önce sana kendi suretini
verdi; sonunda da kendi sıfatlarını ihsan eder.
Kimi olur, kendi adını, senin
adın yapar; kimi de olur, kendine biz, ben der.
Bundan başka söze izin yok;
ne diyeyim?
Tanrı sana yakın, sense
uzaksın; ne söyleyeyim?
Kendi varlığında oldukça
Tanrı’ya nasıl varabilirsin?
Ama varlığından geçtin mi, bu
yola ayak basabilir, bu yoldan yürüyebilirsin.
***
İLAHİNAME II FERİDEDDİN-İ ATTAR M.E.
B. ŞARK İSLAM KLASİKLERİ
*
Yaren,
Kendi kendini göremezsin,
kendinden ayrıldığın zaman kendi hakikatini görürsün.
Kendi hakikatini göremeyen
başka hakikatleri göremez.
Yani tanımladıkları şekle
düşen ışığın algılamasını hakikat sanır.
Kendi kendini görüş doğru söz
söyleyen ile beraber olmakla olur.
*
RAVLİ