Cihan üstadı olan Eflatun’un
ilk zamanlarda işi şuydu;
Altın bulmaya uğraşır,
bakırdan altın yapmaya, iksiri bulmaya çalışırdı.
Elli yıl bir bucağa kapandı;
onu kimsecikler görmedi; yumurta kabuğuyla baştaki saçtan,
İksiri buldu, azıcık bir
kimya ile bir hayli altın yapmayı başardı.
Altın yapmak, o kadar kolay
olunca da ona, toprakla altın aynı değerde göründü.
Bir gün kendi kendine, ey
gönül dedi, bir düşün şimdi; senin mayanı, yaradılışını kim iksir haline
getirecek?
Yumurta kabuğuyla baş
saçından, çalışıp çabalayarak kimyayı elde ettin;
*Ama
eğer yaradılışını kimya yaparsan o kimya, bütün bir âlemden daha değerlidir.
Canın, yumurta
kabuğundan aşağı değildir; ruhun da başta biten saçtan üstün olamaz.
Elli yıl içinde bu kimyayı
elde ettin; gece gündüz uyumadın, çalışıp çabaladın.
Şimdi aklın başındaysa bu
kimyayı elde etmeye uğraş; iki âleme de bu kimya ile elde et.
Buna niyetlendi, yıllarca
çalıştı; âlem halkından bir yana çekildi.
* Derken
kendi yaratılışından öyle bir kimya elde etti ki ışığından iki âlem de nurla
doldu.
Ona, aydan balığa kadar ne
varsa göründü; o kimya ile Tanrı sırlarını açıklandı.
Tam bin yıl bu sırlara baş
koştu; kimse ne yaptığını bilmedi; gece gündüz bu işle meşgul oldu, bu dertle
uğraştı.
Kışın önünde bir ilaç
dururdu; onu tepeden tırnağa kadar vücuduna sürünürdü.
Keçi gibi vücudunda kıllar
biterdi; kıştan böyle korunurdu.
Bir başka ilacı daha vardı;
yazın da onu sürünürdü.
Vücudunda çıkan kıllar o
ilaçla dökülürdü; böylece kışın lazım olan sıcaklıktan kurtulurdu.
Bir başka ilacı daha vardı ki
her altı yılda bir kere onu kullanırdı.
*Ustalıkla hazırlanmış olan o
ilaç, mizacını (Huy,yaratılış, tabiat) düzeltir,
vücudundaki rutubet hiç bozulmazdı.
Yeryüzünün en üstün kişisiydi
ama yemesi, giyinmesi, bin yıl hep bu çeşitti.
Derken Aristoteles, bir gün
onun yanına vardı; İskender de beraberindeydi.
Eflatun altı yanı dağlarla
çevrili korkunç bir mağarada, dertlere batmış, oturuyordu.
Üstü örtülü bir merdiven
vardı orada, altında da bir kaynak.
Eflatun orada gönlü
ıstıraplarla dopdolu oturup duruyordu.
İskender de Aristoteles’le
orada bir hayli oturdu; fakat o akıllı er, Eflatun, hiçbir söz söylemedi.
Sonunda İskender, artık bir
söz söyle, ikimiz de senden bir söz duymaya geldik dedi.
*O,
günler günü çalışıp üstat olan zat, bizim dedi, son
vardığımız durak sükûttur.
*Çünkü
ebedi renk, ebedi neşe sükûttur; sen de o ebedi renge boyan da ebedi ol.
İskender, bir yemek
istiyorsan hemen getireyim; benim gücüm bundan da üstündür dedi.
O erlerin eri, ey padişahlar
padişahı dedi; bırak, bedenimi abdesthane haline getirme.
*Sen
de yeme; bu yemek, içmek, apteshaneye gitmek külfetine değmez.
* Karnım, pislik çukuru
olunca bilgi, nerden sığacak bedenime, nerden, nasıl anlayış sahibi olacağım?
İskender, ey âlemin eri dedi;
uyu biraz, bir zamancağız dinlen.
* O hikmetler düşünen pir,
önümde dedi, o kadar uyunacak zaman var ki.
* Ne kadar sürecek, nasıl
olacak, söylenemez bile; ömrümde uyanıklık, ancak şimdi
olabilir.
Çünkü her solukta taze bir
can veriyorlar bana; iş böyleyken bir an bile uyumam doğru değil.
Hâsılı onların sözlerinden
gönlü perperişan oldu da kaçıp bir dağa sığındı.
İskender, akıllı Aristoteles’le
bir hayli derde düştü; beraberce ağlaştılar.
Yumurta kabuğuyla baş
saçından meydana gelen, gümüş ve altın meydana getiren kimya ile ne işin var?
Bedenimi gönül
haline getir; gönlünü dertlere kar; erler bu çeşit kimya yaparlar.
***
İLAHİNAME II FERİDEDDİN-İ
ATTAR M.E. B.
ŞARK İSLAM KLASİKLERİ
*
Yaren,
Hayvandan farklı olmak,
sadece konuşmakla olamaz.
Kendini disipline ederek
geliştirmek gerekir.
Öyleyse:
Susmak öneriliyor.
Öyleyse sus.
Uyanıklık öneriliyor.
Öyleyse uyanık dur.
Az yemen öneriliyor.
Öyleyse az ye.
Bu öneriler sınırlı olan
kabından çer çöp dediğimiz şeyleri atıp kaliteli şeyleri doldurmak için, yani
alan açmak için.
Değerli zamanını kendini
geliştirmek için harcamalısın.
Zaman akıp gidiyor, ne
durdurabilen var, ne geriye çevirebilen.
Vücut ölümünden sonra
milyarlarca yıl dünyadaki yaptıklarımızın ödül veya cezasını göreceğiz, ancak
daha da ilerisi var.
Bu satırları okuyan yarenler,
mükâfat ve cezadan daha ilerisini, ilahi âleme gitmen için gerekenleri yapmanı
öneriyoruz.
Yolcu sensin, kılavuzlarımız
Peygamberimiz ve bu yolu gitmiş büyüklerimizin önerileri.
Büyükler topluluğuna katılmak
istiyorsan acele et.
Önemse, doğru kabul ederek
uygulamaya çalış.
Allah nasip etmedikçe olmaz.
Namazının kıl, Allah’tan ilmimi
artır diye dua et.
İnşallah harflere yüklenmiş
nurları görür hale gelirsin.
*
RAVLİ