1 Temmuz 2013 Pazartesi

EFLATUN İSKENDER ATİSTETALİS

Eflatun’la İskender 232

Cihan üstadı olan Eflatun’un ilk zamanlarda işi şuydu;
Altın bulmaya uğraşır, bakırdan altın yapmaya, iksiri bulmaya çalışırdı.

Elli yıl bir bucağa kapandı; onu kimsecikler görmedi; yumurta kabuğuyla baştaki saçtan,

İksiri buldu, azıcık bir kimya ile bir hayli altın yapmayı başardı.

Altın yapmak, o kadar kolay olunca da ona, toprakla altın aynı değerde göründü.

Bir gün kendi kendine, ey gönül dedi, bir düşün şimdi; senin mayanı, yaradılışını kim iksir haline getirecek?

Yumurta kabuğuyla baş saçından, çalışıp çabalayarak kimyayı elde ettin;

*Ama eğer yaradılışını kimya yaparsan o kimya, bütün bir âlemden daha değerlidir.

Canın, yumurta kabuğundan aşağı değildir; ruhun da başta biten saçtan üstün olamaz.

Elli yıl içinde bu kimyayı elde ettin; gece gündüz uyumadın, çalışıp çabaladın.

Şimdi aklın başındaysa bu kimyayı elde etmeye uğraş; iki âleme de bu kimya ile elde et.

Buna niyetlendi, yıllarca çalıştı; âlem halkından bir yana çekildi.

* Derken kendi yaratılışından öyle bir kimya elde etti ki ışığından iki âlem de nurla doldu.

Ona, aydan balığa kadar ne varsa göründü; o kimya ile Tanrı sırlarını açıklandı.

Tam bin yıl bu sırlara baş koştu; kimse ne yaptığını bilmedi; gece gündüz bu işle meşgul oldu, bu dertle uğraştı.

Kışın önünde bir ilaç dururdu; onu tepeden tırnağa kadar vücuduna sürünürdü.

Keçi gibi vücudunda kıllar biterdi; kıştan böyle korunurdu.
Bir başka ilacı daha vardı; yazın da onu sürünürdü.

Vücudunda çıkan kıllar o ilaçla dökülürdü; böylece kışın lazım olan sıcaklıktan kurtulurdu.

Bir başka ilacı daha vardı ki her altı yılda bir kere onu kullanırdı.

*Ustalıkla hazırlanmış olan o ilaç, mizacını (Huy,yaratılış, tabiat) düzeltir, vücudundaki rutubet hiç bozulmazdı.

Yeryüzünün en üstün kişisiydi ama yemesi, giyinmesi, bin yıl hep bu çeşitti.
Derken Aristoteles, bir gün onun yanına vardı; İskender de beraberindeydi.

Eflatun altı yanı dağlarla çevrili korkunç bir mağarada, dertlere batmış, oturuyordu.

Üstü örtülü bir merdiven vardı orada, altında da bir kaynak.
Eflatun orada gönlü ıstıraplarla dopdolu oturup duruyordu.

İskender de Aristoteles’le orada bir hayli oturdu; fakat o akıllı er, Eflatun, hiçbir söz söylemedi.

Sonunda İskender, artık bir söz söyle, ikimiz de senden bir söz duymaya geldik dedi.

*O, günler günü çalışıp üstat olan zat, bizim dedi, son vardığımız durak sükûttur.

*Çünkü ebedi renk, ebedi neşe sükûttur; sen de o ebedi renge boyan da ebedi ol.

İskender, bir yemek istiyorsan hemen getireyim; benim gücüm bundan da üstündür dedi.

O erlerin eri, ey padişahlar padişahı dedi; bırak, bedenimi abdesthane haline getirme.

*Sen de yeme; bu yemek, içmek, apteshaneye gitmek külfetine değmez.

* Karnım, pislik çukuru olunca bilgi, nerden sığacak bedenime, nerden, nasıl anlayış sahibi olacağım?

İskender, ey âlemin eri dedi; uyu biraz, bir zamancağız dinlen.

* O hikmetler düşünen pir, önümde dedi, o kadar uyunacak zaman var ki.

* Ne kadar sürecek, nasıl olacak, söylenemez bile; ömrümde uyanıklık, ancak şimdi olabilir.

Çünkü her solukta taze bir can veriyorlar bana; iş böyleyken bir an bile uyumam doğru değil.

Hâsılı onların sözlerinden gönlü perperişan oldu da kaçıp bir dağa sığındı.
İskender, akıllı Aristoteles’le bir hayli derde düştü; beraberce ağlaştılar.

                                            ***
Sen de, âlemi aydınlatan kimyayı bilmiyorsan, var, Eflatun’dan öğren.

Yumurta kabuğuyla baş saçından meydana gelen, gümüş ve altın meydana getiren kimya ile ne işin var?

Bedenimi gönül haline getir; gönlünü dertlere kar; erler bu çeşit kimya yaparlar.

                                    *** 
İLAHİNAME II FERİDEDDİN-İ ATTAR M.E. B.                              
             ŞARK İSLAM KLASİKLERİ                                                

                                      *
Yaren,

Hayvandan farklı olmak, sadece konuşmakla olamaz.
Kendini disipline ederek geliştirmek gerekir.

Öyleyse:

Susmak öneriliyor.
Öyleyse sus.

Uyanıklık öneriliyor.
Öyleyse uyanık dur.

Az yemen öneriliyor.
Öyleyse az ye.

Bu öneriler sınırlı olan kabından çer çöp dediğimiz şeyleri atıp kaliteli şeyleri doldurmak için, yani alan açmak için.

Değerli zamanını kendini geliştirmek için harcamalısın.
Zaman akıp gidiyor, ne durdurabilen var, ne geriye çevirebilen.

Vücut ölümünden sonra milyarlarca yıl dünyadaki yaptıklarımızın ödül veya cezasını göreceğiz, ancak daha da ilerisi var.

Bu satırları okuyan yarenler, mükâfat ve cezadan daha ilerisini, ilahi âleme gitmen için gerekenleri yapmanı öneriyoruz.

Yolcu sensin, kılavuzlarımız Peygamberimiz ve bu yolu gitmiş büyüklerimizin önerileri.

Büyükler topluluğuna katılmak istiyorsan acele et.
Önemse, doğru kabul ederek uygulamaya çalış.

Allah nasip etmedikçe olmaz.
Namazının kıl, Allah’tan ilmimi artır diye dua et.

İnşallah harflere yüklenmiş nurları görür hale gelirsin.

                                           *
RAVLİ

Popüler Yayınlar