6 Temmuz 2013 Cumartesi

SÖYLEYECEK BİR SÖZÜN VARSA ÖNCE KENDİNE SÖYLE

Üveys’ten soru soran kişi 247
O tertemiz can, Üveys’ten (Mecnun) sordu; dedi ki:
Filan otuz yıldır diyorlar,

Bir mezar kazmış, oraya da kefenini asmış; boyuna o mezarın başında oturmaktaymış; bir an bile ağlamaktan usanmıyormuş.

Gündüz huzuru yokmuş, geceleyin uykusu; ağlamaktan gözlerinde yaş kalmamış.

Öyle bir korkuya düşmüş ki dünyada hiçbir korku çeken o hale düşmemiş.
A yaradılışı temiz er, o adamı gördün mü sen?

Üveys o adama, beni oraya götür dedi.
Oraya gidince onu, ölüm kılıcının korkusuyla yarı canlı bir halde buldu.

Ağlayıp inlemekten, eriyip zayıflamaktan bir hayale dönmüş, arık bedeni bir yeni ay kesilmiş.

Gözlerinden sel gibi kanlar akmada, gönlü ateşlerle dolu, dili bir yalım (ateş) sanki.

Önünde kefen, karşısında, kazılmış bir mezar; ölüye dönmüş, mezarın başında oturmuş.

Üveys ona, ey sırlara mahrem (gizli bir sırları bilmeyen) olmayan dedi; bu mezarla, bu kefenle Tanrı’dan kalmışsın sen.

Kendi hayaline tapmadasın; mezarla kefene kulluk (Severek bağlanmışsın) etmedesin.

Seni mezarla kefen oyalamış; nice yıllardır Hak’tan ayırmış gitmiş.

Otuz yıldır mezarla kefen, sana put olmuş; Tanrı’ya gideceğin yolda bunlar, yolunu kesmiş.

O adam, önünde bu felaketi görünce, o yoksul aşık, bunu anlayınca ölüm haline geldi.

* Gerçek sırrından kör olduğunu anlayıp bir nara atıp mezara düştü.
Bir kuş gibi varlık tuzağından uçup gitti; öldü de puta tapmaktan kurtuldu.

                                              ***
Hadsiz, hesapsız zahitliği olan böyle bir kişiye bile mezarla kefen bu derecede perde (görmesine engel) kesilirse artık düşün.

Senin perden de şiir; onunla perde ardında kaldın; sen de bu putla Tanrı’dan mahrum kalırsın.

Çeşitli putlar vardı; hepsini kırdım geçirdim de şimdi şiirimin önünde puta tapmaktayım.

Tahtadan yonulup yapılmış binlerce put kırdım da şimdi altından yapılmış bir put, bana bağ oldu, ona bağlandım.

Bu kaydı da terk edersem uçarım; edemezsen baş aşağı bir halde şu kayıt içinde ölür giderim.

Put kaydıyla Tanrı’dan geri kalırsam, nasıl sırdaş olabilirim Tanrı’yla?
Ama başıma gelen belayı da iyice biliyorum ki benden geldi.

* Attar, sana bu kadar söz söyledi; bir kerecik de kendisine hitap etseydi,
Değeri, yedinci kat göğü de geçer, kutlu melekleri de aşardı.

Ne şaşılacak hikâyedir ki sözün şomluğundan (uğursuzluğundan) köpek bile kurtulur da insan kurtulamaz; söze bağlanır kalır.

A gönül, değil mi ki konak yerin burası değil, buradaki suyun, ekmeğin, yerin, yurdun, baş aşağı düşmektir ancak.

Değil mi ki başını bu kayıtlardan kurtaramıyorsan; kan yut da ah etme.
Nice zamandır dil kesildin; şimdi de erler gibi baştan ayağa kulak kesil.

Dilden nice afetlere uğradın; altın, sustuğundandır ki yüceliklere ermiştir.
Ağzında iki dili vardır da kalem, o yüzden daima baş aşağıdadır.

Terazi, damağından dilini çıkardı da günler, bir bir, arpadan arpaya hesabına baktı onun.

Adalet sahibi Tanrı, yarınki mahşer gününde dilini tutar da her uzvuna ayrı ayrı dil verir.

Süsen (Çiçek), o dili varken gene de dilsizliği seçti de o yüzden hürlüğe kavuştu.

Bir şey olacaksan, dağ gibi sus; ağzında köpük, deniz gibi coşma.

                                         ***
        İLAHİNAME II FERİDEDDİN-İ ATTAR M.E. B.                              
             ŞARK İSLAM KLASİKLERİ

                                           *
RAVLİ

 

Popüler Yayınlar