(Mevlana
Hazretleri Şems Hazretlerini olan aşkı anlatıyor)
3240.
Yürü, nazın bulanıklığını (Kendini beğendirmek amacıyla
yaptığın işlerin aklında bulanıklar oluşturur, bunları) gider;
Çünkü
neşe hep arılıktan (Günahsız, temiz, yabancı maddeler
olmayan), parlaklıktan meydana gelir.
Dostlar,
zevk bulmayı (Hoşlanmak, beğenmek) isterler;
Çünkü
istek (Eğilim, arzu) de zevkten (Güzeli çirkinden ayırma yetisi, beğenisi) gelir hep.
Sevgilidir
o, kırma onu:
Sopa
değil o.
Kırdın
mı çat diye bir sestir, çıkar.
Sopamızdan
gelen bu çat sesi, anlarız ki ayrılıktan geliyor.
Hoş
(Beğenilen, duyguları okşayan, zevk veren) ol;
Sır
bilen kişi, bilir ki hoşsun sen, hoşluk içindedir o.
Sen,
şeker gibi tatlı ol, şükürler et (Tanrı’ya minnet
duygusunu sun);
Şükreden
kişi, daima şekerler alır (Tatlılaşır).
Şükrün
yeni eteği, şükredenlerin başlarına saçmak için şekerlerle doludur.
Onun
(Ayrılık) acısını içer de gülersen özünde acılık kalmaz.
Nasılım,
hoş muyum diyorsun;
Ekşi
suratlısın desem hatırın kalır (Gönülden kızarsın).
Gizleme
amma (Açıkça, anlaşılır, doğruyu) söyle diyorsun,
kulağıma (Gizlice) söyle de kimsecikler
duymasınlar.
***
DİVAN-I
KEBİR 5 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR
BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
***
Neler
öğrendik;
1. Naz yapanın istediği tam ve açıkça anlaşılmadığından
kargaşaya sebep olduğunu, bu durumdan temizlenmemiz gerektiğini öğrendik.
2. Neşe isteyenin yabancı, yıkıcı görüş ve düşünüşlerden
kendini arındırmış karışıklıktan temizlemiş, göze çarpacak kadar başarı sağlaması
gerektiğini öğrendik.
3. Zevk olan işe istek duyulduğunu, zevkli iş arandığını,
Mevlevilerin zevk aradığını öğrendik.
4. Sevdiğimizi nazını çekmemiz, kırmamamız gerektiğini,
kırarsak ayrılık olacağını öğrendik.
5. Şükreden kişinin tatlılaştığını, tatlı kişinin
şükürler ettiğini, öğrendik.
6. Şükrün tatlı hediyelerini şükredenlere verilmek üzere
her an hazır olduğunu öğrendik.
7. Acıya duymamıza rağmen başımıza gelenin Allah tarafından
geldiğine razı olur da gülümsersek, özümüzde acılık
oluşmayacağını öğrendik.
*
İşte
böyle yaren;
Ekşi
suratlıya sen ekşi suratlısın diye söylenmeyeceğini, ekşi suratlı ille de
doğruyu olduğu gibi açık söyle derse, yalnız bir yerde kulağına söylemek
gerektiğini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ