(Mevlana
Hazretleri Şems Hazretlerini olan aşkı anlatıyor)
2740.
Herkes, evden bahseder-durur amma evdeki dilberin (Alımlı
güzelin) izi nerde?
Gölgede
oturan herkes gölge salandan bahseder amma güneş değirmisinin (Yuvarlağının) parıltıları nerde?
Bütün
bunlarla beraber dilin söylediği şu birkaç sözle bütün
kulaklar da sarhoş oldu-gitti, akıllar da.
Dil,
bir iki kesinti buldu da ona daldı;
Madeni
bıraktı-gitti.
Hâlbuki
âşığın canı, o kesintilerden utandı da pazarı da bıraktı, şu dükkânı da.
Aşk,
kulağıma, yeter dedi;
Susayım,
çünkü o, böyle söyledi.
Canım,
dostun havasında havalanmada;
Kâselerin
döndüğünü gördükçe uçuyor da uçuyor.
Elini
şaraba uzatıyor;
Öylesine
şarap (Tanrı şarabı) ki güneş bile onun ışığıyla
ışıklanıyor.
Can,
o şarabı (Tanrı şarabını) içti mi, hafifliyor,
yüceliyor, uçmaya koyuluyor.
Ay
göründü de can, onunla buluştu mu güneş, utancından gizleniyor.
***
DİVAN-I
KEBİR 5 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR
BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
***
Neler
öğrendik;
1. Evden söz edenin evinde alımlı güzel kadından olması
gerektiğini öğrendik.
2. Korunduğunu bahsedenin koruyanın parıltısının
görünmesi gerektiğini öğrendik.
3. Aşkı bulanın ne evde güzel, ne dışarıda kendisini
koruyan istediğini öğrendik.
4. Âşık değersiz alış verişi söz söylemeyi bıraktığını, âşık
olduğunun havasına girerek sarhoşça bir yaşamı seçtiklerini öğrendik.
5. Can Tanrı şarabı içen hafifleyeceğini, yüceldiğini,
uçarak yüce yerlere gideceğini öğrendik.
*
İşte
böyle yaren;
Canımız
sevgili ile buluşunca sevgilinin aydınlığını gören güneşin utanacağını
öğrendik, anladık.
*
RAVLİ