28 Ocak 2014 Salı

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 329

Ârifân rytyruş çun hârpust
Iyş pinhan kerde der har-ı dürüşt
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 4.inci cilt 1026 inci beyit açıklaması)

“ Ekşi suratlı arifler kirpiye benzerler.
Sert dikenlerin içinde gizlice zevk ve sefadadırlar (Gönül rahatlığı, sakinli, sevin içinde olmak).”

Ahmakların içten (İnsanın içindeki kuvvetlerden) haberleri yoktur.
Bu yüzden dışa bağlanmışlardır.

Zahir ehli (Dış görünüşün ustaları) onun için surete (Parlak, açık, belli olan ve görünene) taparlar.
Çünkü şeytanın hile şarabından mest (Sarhoş) olmuşlardır.

Bu fani cihanın (Yok olacak olan dünya hayatının) yaşama zevkiyle yetindiklerinden yalnız bu zevki bilirler.

Onlar bilmezler ki, bu toprak kümesinden ibaret alem, o hakikat aleminin önünde adi ve değersiz bir şey mesabesinde (Derece, değer, rütbe) kalır.

Bu fani cihanı, o ucu bucağı olmayan denizde bir saman yaprağı gibi bil.
                                          ***
GÜLŞEN-İ TEVHİD İBRAHİM ŞÂHİDİ
Çev: Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap ve Aka kitapevleri koll. Şrt.

                                           ***
Neler öğrendik:
1.    Ariflerin sahip oldukları güzellikleri hırsızların çalmamaları için kendilerini koruma altına aldıklarını öğrendik.
2.    Anlayış gözünde hastalık olanların yalnız sadece baş gözüyle gördüklerine inandıklarını, iç âlemi göremediklerini, göremeyince yok saydıklarını, önemsemediklerini öğrendik.
3.    Ariflerin kıskançlık okuna gelmemeleri, bedavadan düşman edinmemek için kendilerini deli divane maskesiyle koruma altına aldıklarını öğrendik.
4.    Ariflerin kendilerini Hakka teslim ettiklerini, yaptıklarının kendi bireysel istekleri olmadığını öğrendik.
                                       *
İşte böyle yaren,
Tanrının nurunu dünyayı sevenlerin göremediklerini, nurlu insanları bilemediklerini, nurlu insan görse bile değerini saptayamadıklarını, fakirliği tercih etmiş nurlu insanları küçümsediklerini öğrendik, anladık.

Hiçbir şeyin göründüğü kadar olmadığını, içinin ne ile dolu olduğunun bilinmesi gerektiğini öğrendik, anladık.

Tanrının bir kişiye bağışladığı nuru güneşin bile kıskandığını öğrendik, anladık.
                                               *

RAVLİ

Popüler Yayınlar