31 Ocak 2014 Cuma

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 336

Mirevi geh gumreh-ü geh der reşed
Rişte peyda ne vanket mi keşed
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 4.inci cilt 1322 inci beyit açıklaması)

“ Bazen sapık (Tavır ve davranışları normal olmayan) bir halde, bazen doğru bir yol üzerinde gider durursun.
Ne seni sürükleyen ip meydandadır, ne de seni çekip duran!”

Bizim meylimizi (Yönelişimizi), ihtiyarımızı (Seçme kararımızı) bir ip gibi say.

Bu ipin ucu Allahın elindedir.
Seni bazen hayra (İyiliğe) doğru çeker, bazen da şerre (Kötülük, fenalık).

Beşer (İnsan), onun takdirinin emri üzere gider.

Allah’ım!
Bizim ipimizin ucunu, senin rızan (Seni isteyen, dileyen, hoşlandığın) olan tarafa çek.

Meylimizi (Yönelişimizi) visal (Kavuşma) canibine (Yönüne, tarafına) çek.

Kavuşma sofrasının nimetini bize helal kıl.
Gözümüzü hidayetinle (Doğru yolu göstererek) aç.

Bize iyiyi iyi, kötüyü kötü göster.

                                          ***
GÜLŞEN-İ TEVHİD İBRAHİM ŞÂHİDİ
Çev: Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap ve Aka kitapevleri koll. Şrt.

                                           ***
Neler öğrendik:
1.    Bizi heveslendirenin, yönlendirenin, olanakları verenin Allah olduğunu öğrendik.
2.    Nefsin etkisinden kurtulmuş akıllı kişinin Allahın etki ve yetkisini görüp anlayabileceğini öğrendik.
3.    Allah’ı isteyenin, dileyenin, emir ve yasaklarını sevenin doğru yola gireceğini öğrendik
                                    *
İşte böyle yaren,
Doğru istek sahibi olarak Allah’ın kendisini kendisinden istersek doğru yola kavuşma imkânına kavuşabileceğimizi öğrendik, anladık.
                                               *                                                    

RAVLİ

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 335

Akl-ı tu destur-ü mağlub-ü havâst
Der vücudet rehzen-i râh-ı Hudâst
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 4.inci cilt 1246 inci beyit açıklaması)

“ Senin aklın vezirdir ve kendi heva ve hevesine (Nefsin zararlı ve günah olan arzuları) yenilmiştir.
Senin vücudun da Hak yolunu kesip durmaktadır.”

Kamil akıl (İyilikleri üstünde toplamış, erdemliğe ulaşmış) asla hata etmez.
İşi daima doğruluktur, vefakârlıktır (Sevgisinde ve kararlarında geçici olmayan).

O, ay ve güneş gibi parlaktır, her işi doğrudur.
Nakıs (İyi yetişmemiş, eksiklikleri olan) olan akıl daima hata eder, tedbirleri (Önlemleri) kötüdür.

Onun işi de, kazancı da fısktır (Allahın emirlerini terk ve isyan etmek ve doğru yoldan sapıp çıkmak), fücurdur (Dinsiz ve ahlaksızların durumuna düşmektir.).
Haktan ona hiç feyiz (Parlaklık) ve nur (Hayat veren ışık) gelmez.

Kendine bak, sen nasıl bir adamsın?
Hakikatte agâh (Kalbi uyanık) bir adam mısın?

Din yolunda doğru yürüyor musun?
Yoksa yolunu sapıtmış mısın?
                                          ***
GÜLŞEN-İ TEVHİD İBRAHİM ŞÂHİDİ
Çev: Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap ve Aka kitapevleri koll. Şrt.

                                           ***
Neler öğrendik:
1.    Doğru ve kaliteli bilgiler alarak aklımızı güçlendirmemiz, aklımızın nefsin zorlamasından kurtarmamız gerektiğini öğrendik.
2.    Tanrı emirlerinin iyiliği emrettiğinden karşılıksız iyilik yapmamız gerektiğini öğrendik.
3.    Allahın emirleri dışına çıkmakla doğru yoldan sapacağımızı ve zarara uğrayacağımızı öğrendik.
4.    Allahın emirlerini yapanın Allah tarafından sevildiğini, sayısız bağışlara kavuştuğunu öğrendik.
5.    Bozukluk, karışıklık, kargaşalık, arabozuculuk, hileci, karıştırıcı akıl insanı kötülüklere götürdüğünü öğrendik.
                                    *
İşte böyle yaren,
Her şeyin bir karşılığı olduğunu, en iyi karşılığı Allahın verdiğini öğrendik, anladık.

Halktan gelen karşılık beklentimizi bile karşılayamayacağını öğrendik, anladık.

Akıllıysak bir akıllıyla arkadaş olmamız ve ona danışmak, onunla dost ve sırdaş olmamız gerektiğini öğrendik.

İki aklın, insanı birçok belalardan kurtardığını, göklerin en sonuna yükseltecek olanaklara sahip olduğunu öğrendik
                                               *                                                    

RAVLİ

30 Ocak 2014 Perşembe

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 334

Murd Muhsin lik ihsaneş nemurd
Nezd-i Yezdan din-ü ihsan nist hurd
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 4.inci cilt 1204 inci beyit açıklaması)

“ İhsan ( İyilik etme, iyi davranma, bağışlama, bağışta bulunma ) sahibi öldü ama ihsanı ölmedi ki.
Allah indinde (Yanında) din ve ihsan, küçük değersiz bir şey değildir.”

Din ve ihsan yönünden ne yaparsan, ne kazanırsın o, senin canınla beraber bakiy (Ebedi) kalır.

A canım!
Eğer akıllı isen hayırlar (İyilikler) yap da kazançlar elde et.

Kamil (İyi özellikleri kendinde toplamış) akıl cana vezir olursa, gönüle hoş gelen tedbirleri yapar.

Can padişahı ihsanla ( İyilik etme, iyi davranma, bağışlama, bağışta bulunma ), keremle (Ululukla, soylulukla, büyüklükle, asaletle) hareket ederse daima ihsanlar tohumunu eker.

Eğer vezir (Akıl) nakıs (İyi yetişmemiş, eksiklikleri olan) bir adam olursa, can padişahını altüst eder.
                                          ***
GÜLŞEN-İ TEVHİD İBRAHİM ŞÂHİDİ
Çev: Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap ve Aka kitapevleri koll. Şrt.

                                           ***
Neler öğrendik:
1.    Bağışlamanın, iyilik yapmanın, ibadet etmenin Allah katında sevildiğini, üstün tutulduğunu öğrendik.
2.    Aklımızı doğru ve kaliteli bilgilerle tamam etmezsek kendi canımızı üzeceğimizi öğrendik.
                                    *                                              
İşte böyle yaren,
İlahi bilgilerle kendini yetiştirmemiş aklın yanlış, eksik, yeterli olmayan kararlar vereceğini, yaptığı işlerin sonunda ne kendisinin ne de çevresinin memnun olmayacağını öğrendik, anladık.

RAVLİ BİLGİ
RAVLİ AKIL yazarak Googleden incelememiz önemlidir.
                                               *                                                     

RAVLİ

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 333

Halk-ı ma ber suret-i hod kerd Hâk
Vasf-ı ma ez vasf-ı o giret sebâk
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 4.inci cilt 1194 inci beyit açıklaması)

“ Allah, bizim yaradılışımızı kendi suretine uygun yarattı.
Bizim vasfımız, onun vasıflarından ders alan bir örnektir.”

Kâmil insan (İyi özellikleri üstünde toplamış) padişahtır.
Bütün vasıfları (Nitelikleri), Hakkın vasıflarıdır (Nitelikleridir).

Allah kendi vasıflarından (Niteliklerinden) müminlere, daimi ve ebedi vasıflar (Kalıcı nitelikler) ihsan eder.

İnsanın vasfı (Nitelik) Hakkı vasfı olunca, insan artık fani (Yok) olur mu?
Muhakkak ki ebedi olur.

Bütün bu iyi huylar, onun ucu bucağı olmayan canıyla beka (Sonsuzluk) âlemindedir.

O sıfatlar (Görevi, ödevi veya hukuki bakımdan yeri ve özelliği) da, o sıfatların eserleri de her an doğarlar ve canla beraber yaşar, dururlar.
                                          ***
GÜLŞEN-İ TEVHİD İBRAHİM ŞÂHİDİ
Çev: Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap ve Aka kitapevleri koll. Şrt.

                                           ***
Neler öğrendik:
1.    Mümin olan insan bilgi ve erdem bakımından olgunluk, ergenlik, eksiksizlik kazandığını ve bu özelliklerin kendisinden ebedi olarak ayrılmadığını öğrendik.
2.    Cenab-ı Hakkın bizim huyumuzu da kendi huyuna uygun yarattığını öğrendik.
3.    Bizim niteliklerimizin de Cenab-ı Haktan ders aldığını öğrendik.
4.    Cenab-ı Hakkın hamd ve şükretmesini sevdiğinden bundan dolayı insanın da öğülmek istediğini öğrendik.    
                                    *                                               
İşte böyle yaren,
Mümin olan kulların Allahın huyuyla huylandıkları, Allahtan ders aldıklarını, Allahın rengine büründüğünü, Allah ile tek renkte olduklarını öğrendik, inandık, şahit olduk.

                                               *

RAVLİ

29 Ocak 2014 Çarşamba

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 332


Ey hunuk anra kezin mülket bicest
Ki ecel in mülk ra viran gerest
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 4.inci cilt 1100 inci beyit açıklaması)

“Ne mutlu ki ona bu yurttan sıçrayıp yüceldi.
Zira ecel bu yurdu akıbet yıkar viran eder.”

Eğer eşek değilsen Allah katındaki en yüce mülk senin sığınağın olur.
Eğer bu adi ahır sana hoş geliyorsa, sureta(Görünüşte) insan,  manen (Mana bakımından) eşeksin.

Ruhun, insani ruh olsaydı, bu fani hayatla yetinmezdin.
Biz eğer insansak, Allah’ı bizden ara.

Bizim yaratılışımıza da, bizim huyumuzu da Allah’tan bil.
İnsan Zat-i İlahinin (Tanrıya özgü) mazharıdır (Ortaya çıkan, görüldüğü yeridir).

Vasıfları (Nitelikleri) da Hakkın sıfatlarındandır (Yüzü, kılık ve dış görünüşüdür).
                                          ***
GÜLŞEN-İ TEVHİD İBRAHİM ŞÂHİDİ
Çev: Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap ve Aka kitapevleri koll. Şrt.

                                           ***
Neler öğrendik:
1.    Bu dünya âleminde yaşarken din padişahların yurduna gitmemiz gerektiğini öğrendik.
2.    Din padişahları görünürde dostlarıyla otursalar bile iç âlemleriyle Allah ile beraber olduklarını öğrendik.
3.    Din padişahı olanların kolsuz kanatsız göklere yükseldiklerini, bazen güneş, bazen ay, bazen yıldız olduklarını öğrendik.
4.    Din padişahı olursak ayaksız dolaşabileceğimizi, ağzımızı hareket ettirmeden yemekler yiyebileceğimizi öğrendik.
5.    Din padişahı olursak ölümün korkusundan emin hale geleceklerini öğrendik.
6.    Din padişahı olursak, kuruntulardan, gamlardan, üzüntülerden kurtulup sevinçli bir hale geleceğimizi öğrendik.
                                       *
İşte böyle yaren,
Ecel hükmü geldiği zaman vücudumuzun harap olacağını anladık, öğrendik.

Ecel gelmeden yani ölmeden önce; Din padişahlarının ölümsüzlük kazandıkları yere ulaşmaya çalışmamız gerektiğini öğrendik. Anladık.

                                               *

RAVLİ

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 331

Zin haran tâ bâşi naal duzd
Ger hemi duzdi biyâ vu laal duzd
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 4.inci cilt 1098 inci beyit açıklaması)

“ Bu eşeklerden (İnsanlık değeri olmayan, soysuz, çıkarcı, kaba, düşüncesiz, bilgisiz, görgüsüz olanlardan) ne vakte kadar nal çalıp duracaksın?
Eğer bir şey çalacaksan bari gel de nal (Değeri az, önemsiz) yerine lâl (Kıymetli, değerli olanı) çal.”

Mal naldır.
Altın, dünya metaıdır (Ticaret malı, sermaye).

Yakut, Mesnevi işaretlerinin sırlarıdır.
Sen, eğer eşeksen, sana layık olan naldır.

Saman ve arpa ara, yakutun kıymetini sen ne bileceksin?
Âşıkların önünde sebatsız cihanın ( Sözünde ve kararında durmayan, işi sonuna kadar götüremeyen dünya işlerinin) değeri yoktur.

Dünya ahırdır (Hayvanların barındığı yer), ona gönül bağlayıp koşanlar eşeklerdir.

Ahırda eşeğin nasibi samandır, ottur.
Eşek izzetten (Büyüklük, yücelik, ululuktan), ikbalden (Yüksek makama ulaşmaktan), şereften (Toplumca benimsenmiş iyi şöhretten) ne anlar?

Eşeklerin dostu ahırdır.
Ahmakların (Aklını gereği gibi kullanamayanların) cennetleri cihan mülküdür (Dünyada sahip olduğu ev, arazi).


                                          ***
GÜLŞEN-İ TEVHİD İBRAHİM ŞÂHİDİ
Çev: Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap ve Aka kitapevleri koll. Şrt.

                                           ***
Neler öğrendik:
1.    Değerli ve ebedi elimizde kalacak elde edişler için isteklerimize dikkat etmemiz gerektiğini öğrendik.
                                       *
İşte böyle yaren,
Ne istediğimizi ve elde ettiğimiz zaman da ne kadar bizimle birlikte kalacağını işin başında düşünüp isteğimizi belirlememiz gerektiğini öğrendik, anladık.
                                               *

RAVLİ

28 Ocak 2014 Salı

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 330

İn beyabân derbeyabân hay-ı o
Hemçu ender bahr-i puryek tay-ı mo
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 4.inci cilt 1091 inci beyit açıklaması)

“ Bu ova, Allah’ın hakikat ovasında, uçsuz bucaksız denizdeki bir tek kıl mesabesindedir (Derece, değer, rütbe).

Bu ova, bekası olmayan bir cihandır.
O ovalar ise cihetsiz (Yönsüz) olan aşk cihanının ovalarıdır.

Bu ova, dünya ehlinin (Ustalarının) mekânı, öteki ovalar âşıkların makamıdır.

Bu cihan da, bu cihanın ehli de vefasızdır (Sevgisi çabuk geçen, gerçek olmayan).

Aşk ve âşık ise beka (Ölmezlik) içinde bekadır (Hayattır, sevinçtir).
Bu sebatsız (Sözünde, kararından dönen, işi sonuna kadar devam edemeyen) cihan ehlinin (Dünyayı sevenlerden) asla vefa (Sözünde, sevgisinde devamlı olan) arama.

Vefa arıyorsan, âşıklara gel.
Âşığa göre altın da, mal de bir nal mesabesindedir (Demir parçası değerindedir).

                                          ***
GÜLŞEN-İ TEVHİD İBRAHİM ŞÂHİDİ
Çev: Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap ve Aka kitapevleri koll. Şrt.

                                           ***
Neler öğrendik:
1.    Bu dünya yaşayışının, gördüklerimizi, sevdiklerimizin, uğrunda uğraşılarımızın değerinin çok az olduğunu öğrendik.
2.    Görünmeyen AŞK âleminin ölçülemeyecek kadar büyük olduğunu öğrendik.
3.    Dünya hayatında istediğimiz ve beklediğimiz karşılık alamayacağımızı öğrendik.
                                       *
İşte böyle yaren,
Mademki bu âlemden, bu yaşayıştan istediğin ve beklediğin olmuyor, sevinç duyamıyorsun, o halde sana önerilen, yolu izi gösterilen âşıklık âlemine girmeye niyetlen.
RAVLİ AŞK yazarak Googleden okumalısın.
                                               *

RAVLİ

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 329

Ârifân rytyruş çun hârpust
Iyş pinhan kerde der har-ı dürüşt
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 4.inci cilt 1026 inci beyit açıklaması)

“ Ekşi suratlı arifler kirpiye benzerler.
Sert dikenlerin içinde gizlice zevk ve sefadadırlar (Gönül rahatlığı, sakinli, sevin içinde olmak).”

Ahmakların içten (İnsanın içindeki kuvvetlerden) haberleri yoktur.
Bu yüzden dışa bağlanmışlardır.

Zahir ehli (Dış görünüşün ustaları) onun için surete (Parlak, açık, belli olan ve görünene) taparlar.
Çünkü şeytanın hile şarabından mest (Sarhoş) olmuşlardır.

Bu fani cihanın (Yok olacak olan dünya hayatının) yaşama zevkiyle yetindiklerinden yalnız bu zevki bilirler.

Onlar bilmezler ki, bu toprak kümesinden ibaret alem, o hakikat aleminin önünde adi ve değersiz bir şey mesabesinde (Derece, değer, rütbe) kalır.

Bu fani cihanı, o ucu bucağı olmayan denizde bir saman yaprağı gibi bil.
                                          ***
GÜLŞEN-İ TEVHİD İBRAHİM ŞÂHİDİ
Çev: Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap ve Aka kitapevleri koll. Şrt.

                                           ***
Neler öğrendik:
1.    Ariflerin sahip oldukları güzellikleri hırsızların çalmamaları için kendilerini koruma altına aldıklarını öğrendik.
2.    Anlayış gözünde hastalık olanların yalnız sadece baş gözüyle gördüklerine inandıklarını, iç âlemi göremediklerini, göremeyince yok saydıklarını, önemsemediklerini öğrendik.
3.    Ariflerin kıskançlık okuna gelmemeleri, bedavadan düşman edinmemek için kendilerini deli divane maskesiyle koruma altına aldıklarını öğrendik.
4.    Ariflerin kendilerini Hakka teslim ettiklerini, yaptıklarının kendi bireysel istekleri olmadığını öğrendik.
                                       *
İşte böyle yaren,
Tanrının nurunu dünyayı sevenlerin göremediklerini, nurlu insanları bilemediklerini, nurlu insan görse bile değerini saptayamadıklarını, fakirliği tercih etmiş nurlu insanları küçümsediklerini öğrendik, anladık.

Hiçbir şeyin göründüğü kadar olmadığını, içinin ne ile dolu olduğunun bilinmesi gerektiğini öğrendik, anladık.

Tanrının bir kişiye bağışladığı nuru güneşin bile kıskandığını öğrendik, anladık.
                                               *

RAVLİ

27 Ocak 2014 Pazartesi

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 328

Zahiret ez tireki efgân kunân
Batın-ı tu gülsitan der gülsitan
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 4.inci cilt 866 inci beyit açıklaması)

“ Dışın, karanlıklardan feryat etmekte ama içyüzün, Gülşenler (Gül bahçeleri) içinde gülşendir (Gül bahçesidir).

Dışın akıbet harap olacaktır.
(Vücudun hastalanıp, ihtiyarlayıp, ölüp toprak olacaktır)
Cismin akıbet (Sonunda) bir avuç toprak olacaktır.

İçyüzün ise ebediyen bakiy kalır.
Orada sevgilinin visaliyle (Kavuşmakla) ebedi bir sevinç yaşayışı vardır.

Âşıklar sureti harap ettiler ama Allah onların içinden, onlara bir saadet (Mutluluk, bahtiyarlık) kapısı açtı.

Âşıklar, görünüşte mütevazı (Alçak gönüllü, gösterişsiz, iddiasız), aşk derdiyle dertli, hor (Gösterişsiz, çelimsiz, sevimsiz, çirkin, soğukkanlı) ve inler bir haldedirler.

İçyüzleri ise sevgilinin visaliyle (Kavuşmakla) sevinç içinde ferahtadırlar.
Dışları solgun ve harap, içleri güzellerle hem-bezm (İçki arkadaşlarıyla bir arada) olmuş, şarap ve avizelerle bezenmiş bir dernektedirler.
                                          ***
GÜLŞEN-İ TEVHİD İBRAHİM ŞÂHİDİ
Çev: Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap ve Aka kitapevleri koll. Şrt.

                                           ***
Neler öğrendik:
1.    Her topluluk içinde olan kendini gizleyen âşıklar topluluğunun olduğunu öğrendik.
2.    Ruhun bedenin isteklerine hizmet ettiği zaman aşağılanma, hor görünme olduğunu öğrendik.
3.    Bedenin ruhun isteklerine hizmet ettiği zaman büyüklük, yücelik, ululuk kazandığını öğrendik.
4.    Âşıkların can şarabından içtiklerinden, yani candan Allaha sevgi duyduklarından ölümsüz olduklarını öğrendik.
                                       *
İşte böyle yaren,
Sıradan bir olmaktan kurtulup Hakkın sevdiği ölümsüz insanlar topluluğuna girmek gerektiğini öğrendik, anladık.
                                               *

RAVLİ

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 327

Aşk der henkâm-ı istila-vü hışim
Zişt gerdanet latifânra beçeşim
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 4.inci cilt 866 inci beyit açıklaması)

“ Aşk, kızıştı (Hızlanmak, hareketlenmek) da akın etti mi bütün güzeller göze çirkin görünür.”

Kardeş!
Aşk isteyen ol.

Tanrı kadehinden aşk şarabını iç.
Aşk kadehinden Hak şarabını içersen mest olursun, aşk sarhoşu gibi herkesin hoş görmediği bir adı alırsın.

Gerçi görünüşünü harap edersin ama içyüzünden perdeyi kaldırırsın.
İçyüzün, İrem bahçesi gibi güzel olunca, görünüşün yok olsa da, ne beis var.

Görünüşün fanidir, hiçtir, zayidir (Kaybolup gidecek).
İçin, Allah ile bezenmiş (Süslenmiş) bir dernektir (Ortak bir amacı gerçekleştirmek için bir araya gelmiş topluluk).
                                          ***
Neler öğrendik:
1.    Allaha aşk yüksek bir dereceye varınca dünyadaki güzellerin göze çirkin görünmeye başlayacağını öğrendik.
2.    Peygamberleri, velileri, ermişleri, çamurdan oluşmuş normal bir insan olarak değerlendirme yapmanın yanlış olduğunu öğrendik.
3.    Şeytanın kovulmasının sebebinin de Tanrı erlerinin değerini göremeyişinden, anlayamayışından, kabul etmemesinden olduğunu öğrendik.
                                       *
İşte böyle yaren,
Allahın beğendiği insanlar topluluğunu sevmek, yakın olmak, hizmet etmek, onların içinden birisi olmak için istekli olmamız ve çalışmamız gerektiğini öğrendik, anladık.
                                               *

RAVLİ

26 Ocak 2014 Pazar

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 326

Cism-i ma rupuş-i ma şud der ciha-ân
Mac u derya zir-i inkeh der nihân
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 4.inci cilt 823 inci beyit açıklaması)

“ Âlemde cismimiz, bizim yüzümüzün örtüsüdür.
Biz samanla örtülü gizli bir deniz gibiyiz.”

Cismimiz, kan ve sair (Başka) maddelerle karışık bir mahlûlle (Eriyikle) dolu olan bir dağarcıktır (Meşin torba).

Batınımız (İçimizde olup gizli, görünmeyen kalp, can, gönül, nefs) bütün âlemden daha geniş ve daha yücedir.

Cisim, uzuvlar (Organlar) ve hislerden (Duygulardan) müteşekkildir (Oluşmuş, meydana gelmiş).

Ruh ise Zat-ı Kibriya’nın (Büyüklüğü, ululuğu) tekliğiyle ve kıyassız sıfatlarıyla (Görev, ödev toplumsal ve hukuki bakımdan yeri ve özelliği) vasıflanmıştır (Nitelikleşmiştir).

Biz ki, içinde aşk hazinesi gömülü bir defineyiz.
Biz ki, dostun cemaline (Yüzüne) bir aynayız.

Kadehimiz, aşk şarabıyla doldu.
O dostsuz, hiçbir yerde bir an ârâmımız (Dinlenmemiz, rahat etmemiz) yoktur.

Allah’ın aşkı bizi öyle kapladı ki, onun zevkiyle birleşmeyen her hoş şey bizim önümüzde nahoştur (Hoş olmayan, kötü, çirkin).


                                          ***
Neler öğrendik:
1.    İnsanın üstü ten ile örtülmüş, bütün âlemleri içinde toplamış bir varlık olduğunu öğrendik.
2.    Aşırı istekleri etkisiz hale getirip kendini esirlikten kurtaranın,  isteklerine hâkim olanın içindeki cevheri görebileceğini öğrendik.
3.    Yanlış isteklerimizin tapılan put olduğunu, bu putları kırmamız gerektiğini öğrendik.
4.    Aşırı isteğin temiz kişiler için bir arkadaş mesafesinde olduğunu öğrendik.
5.    Allah’a inancı olmayan kişi kendini sahte davranıştan kurtarırsa değerli hale gelebileceklerini öğrendik.
                                       *
İşte böyle yaren,

Tenimizin bu âlemde bizi saman gibi örtmüş büyük bir deniz olduğumuzu öğrendik, anladık.

Güneşin balçıkla gizlenemeyeceği gibi temiz insanında aydınlığının, parlaklığının gizlenemeyeceğini öğrendik.

                                               *

RAVLİ

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 325

İn cihan hummest dil çun cuy-i âb
İn cihan höcrest-ü dil şehr-i ucâb
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 4.inci cilt 811 inci beyit açıklaması)

“ Bu âlem bir küptür, gönül de ırmak suyuna benzer.
Bu âlem bir odadır, gönülse görülmedik şaşılacak bir şehirdir.”

Muhakkak ki bu cihan, fikirdir (Düşüncedir, idraktir, akıldır, inanmaktır, tasavvur etmektir, istektir, hatırlamaktır, niyettir, arzu duymadır.).
Fikir aslanına gönül, ormandır.

Bu fikri, olup bitme âleminde ve mekânda asla bulamazsın, yalnız gönülde bulursun.

Sen düşün!
Bu fikir nedir?

Bunu düşünen ahmaktır (Az akıllı veya aklı bulanık).
Senin gönlünde düşünen odur, O.

Bunu kime söyleyeyim?
Sırlara mahrem (Sırlara yakınlık duyan) kişi nerede?

Zaten bizim varlığımız ancak “şekil bağlanmış” fikirdir (Düşüncedir).
Biz, aslan gibiyiz, cismimiz de orman gibidir.
                                          ***
Neler öğrendik:
1.    Bu dünyanın bir küp, kalbin de ırmak gibi olduğunu, bu cihanın bir oda, gönül de şaşılacak şeylerle dolu bir şehir olduğunu öğrendik.
2.    Kendimizin kendimizle olan savaşından kendimizin başkalarından farklı oluşumuzu göremeyeceğimizi öğrendik.
3.    Kendimize güvenmemiz gerektiğini, aradığımız her ne varsa içimizde olduğunu öğrendik.
                                       *
İşte böyle yaren,
Gönlümüzün büyük ve çeşitliliğe sahip büyük bir alan olduğunu, aklımızın bunu ölçebilecek güce sahip olmadığını ancak tanıyıp yararlanılması gerektiğini bildiğini öğrendik, anladık.

RAVLİ GÖNÜL yazarak Googleden daha geniş bilgi edinmelisin.
                                        *

RAVLİ

25 Ocak 2014 Cumartesi

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 324

İttisali bitekeyyüf bikıyâs
Hest Rabb-ün nas ra ba can-ı nâs
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 4.inci cilt 760 inci beyit açıklaması)

“ İnsanın canı ile insanların Rabbi arasında keyfiyetsiz (Nitelik), kıyasa (Örneğe) sığmaz bir birleşme vardır.”

Bu ne şaşılacak şeydir:
Senin varlığın, onun varlığı iken sen, onu “ Nerede, nerede?” diye aramaktasın, semt-semt dolaşıp duruyorsun.

Koltuğunda duran keseni kaybetmişsin.
Şurada burada arayıp durmaktasın.

Elini koltuğuna sok da, kendinde ara.
Arayıp bulunca da zevk ve sefa (Gönül rahatlığı) içinde yaşa.

Dostu dışarıda arama, kendinde ara.
Tıpkı ırmaktan su arar gibi ara,

Biliyor musun?

Bu gönül sahrasının ucu bucağı yoktur.
Sonu yoktur.

                                          ***
GÜLŞEN-İ TEVHİD İBRAHİM ŞÂHİDİ
Çev: Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap ve Aka kitapevleri koll. Şrt.

                                           ***
Neler öğrendik:
1.    Aydın ve cana yakın bilinen insanlarla Rableri arasında birlik olduğunu öğrendik.
2.    Kendisinin Allah’tan ayrı olduğu sananların dikkatsiz ve bilgisiz olduklarını öğrendik.
3.    Allah’ı kendimizde, içimizde aramamız gerektiğini öğrendik.
                                       *
İşte böyle yaren,
Sonsuz zevk ve sefa isteyenin, sevinç içinde yaşamak isteyenin Allah’ı araması, bulması gerektiğini öğrendik.
                                        *

RAVLİ

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 323

Teşne ra hod şugul çi huved der cihân
Cird-i pay-ı havuz geşten câvidân                                                                   
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 4.inci cilt 752 inci beyit açıklaması)

“ Susuzun cihanda daima havuzun etrafında dolaşmaktan başka ne işi var?”

Kardeş!
Tanrı didarına (Yüzüne) âşık ol.

Bir an bile boş kalma, çalış, Allah’ın cemalini (Yüz güzelliğini) görmeyi özle.

Bunu aramakta, ateşte kaynayan bir çömlek gibi coş.
Devesini kaybeden bir kimse gibi “gören var mı?” diye sormakta mest (Sarhoş) ol.

Kaybettiğin deveyi hemen bulmak için tez sıçra, araştırmaya bak.
Dost ile canının birleşikliği var ama sen bu birleşmeden, bu kavuşmadan gafilsin (Farkına varmayan, sezmeyen, gözü bağlı).
                                          ***
Neler öğrendik:
1.    Kâbe’nin tavaf edilmesi gibi ihtiyaç sahibinin o imkân olan yerde dolanıp duracağını öğrendik.
2.    Tanrı’yı kavuşma mümkün olmasa bile etrafında dolanmanın yüzünü seyretmek, sesini duymak amaçlı olmasının doğru olduğunu öğrendik..
3.     Tanrı’yı ele geçirmek istemenin aslında kendi isteklerimize kolayca kavuşmak istemek olduğunu, bu düşünce yolunun yanlış olduğunu öğrendik.
4.    Âdem Aleyhisselam’ın parçaları olduğumuzdan daha önce cennetin güzel uyumlu seslerini dinlemiş olduğumuzu, bu gündeki nağmelerin oradan geldiğini öğrendik.
                                       *
İşte böyle yaren,
Maksadımızın Allah’tan gelen sözü işiterek hakikati öğrenmek, onun sanatını ve oyunlarını seyretmek olması gerektiğini öğrendik, anladık.
                                        *

RAVLİ

24 Ocak 2014 Cuma

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 322

Mülk behrem zen tu Ethem vâr zûd
Tâ biyabi hemcu o mülk-i hulûd                                                                    
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 4.inci cilt 726 inci beyit açıklaması)

“ Sen de Edhem gibi hemencecik devlet ve saltanatı terk et de onun gibi ebedi bir saltanata kavuş.”

İbrahim Edhem fani olan mülkü verdi ama bakiy olan iklime Kaykûbad (Büyük ve ulu) oldu.

Mal ve mülk mademki kalmayacak, ne diye zevalsiz olan izzet ve saltanatı istemiyorsun?

Cenab-ı Mustafa (Peygamberimiz), Allah’ın cemaline (Yüzüne, Hakikatine) âşık olduğu içindir ki:
Yokluk, benim iftiharımdır” buyurdu.

Hakkın didarına (Yüzüne) istekli olan, varlığını Hak yoluna saçar.
Dostun cemaline (Yüzüne, hakikatine) âşık olan, dostun semti etrafında dolaşır.
                                          ***
Neler öğrendik:
1.    Bahtı kutlu olup da dünya nimetlerine kavuşanın gelip geçici nimetlere kavuştuğunu, daha iyi ve üstün olanın Allah’ın yüzünü görmekle sonsuza kadar kutluluğa kavuşacağımızı öğrendik, anladık.
2.    Kendisi saltanat içinde olanın Allah’ı bulmasının zor olacağını öğrendik.

3.    Aşıkların namı şanı, utanmayı terk ettikleri gibi malı, mülkü ve mevkii terk etmek gerektiğini öğrendik.
                                    * 
İşte böyle Yaren,
RAVLİ İBRAHİM ETHEM yazarak yaşam öyküsünü okumalısın.

                                              *                                                                     
RAVLİ 

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 321

Hemreh-i canet negerded mal ü zer
Zer bidih sürmesitan behr-i nazar                                                                    
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 4.inci cilt 672 inci beyit açıklaması)

“ Mal, mülk, altın canına yoldaş olmaz.
Sen altın ver de görüşünü kuvvetlendirmek için sürme al.”

Cihan padişahı oyuncaktır.
Bekası olan padişahlığı iste.

Bu mecazi (Benzetme sonucu gerçek anlamından başka anlamda değiştirilip söylenen)  padişahlığı bırak.
Ebedi (Sonsuz, ölümsüz) padişahlık Tanrı aşkıdır.

Gerçi âşık surete zengin değildir ama âşıklar, sınırsız bir mülkün padişahlarıdırlar, ebedi olarak padişahlıkları devam eder.

Padişahların padişahlığı iğretidir.
İğreti şey sonunda elden gider.

Bakiy (Sürekli) kalacak bir mülke sahip olmak istiyorsan, fani (Elden gidecek) olan mülke bel bağlama, güvenme.
                                          ***
Neler öğrendik:
1.    Gözlerimize sürme çekmenin; gördüğümüzü, duyduğumuzu din büyüklerimizin bu konuyla ilgili yaşanmışlarını veya ilahi sözlerini hatırlayarak, karşılaştırma yaparak değerlendirmemizin doğru olarak görmek, algılamak, anlamak, sezmek, kavramak, seçmek olduğunu öğrendik.
2.    Dünyanın altınına, malına, mülküne sevgi ile bağlananların hür olamadıkların, tasa, kaygı, üzüntüye kendilerini teslim ettiklerini öğrendik.
3.     Dünyadaki paranın, malın, mevki’in gücüne aldırmayanların sahip olacağı kuvvetin her şeyi altın yapabilecek kuvvete sahip olabileceklerini öğrendik.
4.    Hakiki sahibin Allah olduğunu, Allah’a sevgiyle bağlananlara ölümsüzlük bağışladığını öğrendik.
                                    *                                                           
İşte böyle Yaren,
Dünya aldatıcıdır.
Bazen gördüğümüzün, düşündüğümüzün zıddı olabileceği gibi bazen de hiç ilgisi olmayan gibi gözüken gizlenmiş sonsuz seçeneklere sahiptir.

Akıllı olan değerli gördüğümüz her şeyin sahibine kendini sevdirip onun bağışlarına kavuşur.

Aklı az olan ise sahibi görmez de elde etmek istediğini görür.

                                              *                                                                                RAVLİ 

Popüler Yayınlar