2180- Ey bu kitabın yazıcısı!
Tanrı sabah vakti seni
feyizli ışıklarıyla aydınlatsın.
Kalemin gibi ihtiyarım (Seçme, seçilme) da elden gitti.
Elimi tut, kalemim bu yolda
göklerden daha yüce mertebelere erişmek ister, bukalemun gibi renkten renge
girer.
İşlediğim bütün bu hüner
elmaslarını bir sultana armağan için dizdim.
Bu sanatta demirim ve bıçağım
pek sert, ocağım pek dar idi.
(Konu
pek çetin, vezin ve kafiye pek dardı)
2185- Talih devleti bana yar
olaydı.
Belki (Bu eser) bu kadarcık
bile düzenli düşmezdi.
Şu birkaç yaprağı karalarken
hata işlediğimi zannettim.
Gönlümün gizli ortağında
canlana şu nükteler (herkesin anlayamadığı ince manalar)
birkaç seher vaktinin ilhamıdır.
Ey Sultan!
Dimağını (Akıl, beyin, şuur) ne perişan ediyorsun?
Bu oğlak kızartmasından (Bu
kitabın manevi nimetlerinden) ye, o tatsız pastırmaları (Manasız kitapları) bir
tarafa at.
Bu kitabı ilkönce ve dikkatle
okuyan sen ol!
Sana bir fikir verirse sonuna
kadar devam et.
2190- Bu eserde edepten uzak
görünen her sözü yakalayabilirsin.
Buna izin vardır.
Ancak şeriat bayrağını
taşımayan herhangi bir nükte benim sahsım bile olsa üzerine bir kalem çek.
Bu eserde bana Tanrı vergisi
olan söz sanatının inceliklerini göstermemiş olsaydım böyle şehirden şehre
armağan getirmezdim.
Bu taraf (Gence) beni böyle
ayağı bağlı bir durumda bırakmamış olsaydı bütün ülkeler elimin altında olurdu.
Zamane bana; sen hareketsiz
mahlûklardan değilsin.
Biraz kımıldan, dedi.
Yerinde oturanlar gibi ne oturuyorsun?
2195- İlhamımın perisi
eşsizdir.
Fakat yüce boynunun ölçüsüne
göre kaftanı yoktur.
Ona ancak diz kapaklarına
kadar uzayabilen bir mintan giyebildiğim için bu çıplaklığın utancıyla daima
diz üstü oturmaktadır.
Boy göstermek için uzun ve
süslü elbise gerektir.
O zaman edeple ayağa
kalkabilir.
Nizami!
Onu bezemek için başından
ayağına kadar mücevherlerle donattı.
Fakat genç ihtiyar her
seyircinin temaşasından (Mütalaasından) bana
düşen hisse kuru bir şöhrettir.
2200- Söz bol, fakat altın
yok.
Laf pazarı hararetli, fakat
alışveriş durgun,
Gence eteğimden pek sıkı
yapışmış, müneccimlerinin kayıtsızlıkları daha ne kadar sürecek?
Cihandan bir ses geldi:
Ey kul! Dedi.Gence neresi?
Nizami kimdir?
Nizami bu kitabı süslemek
için başından sonuna kadar nükte cevherlerine gark etti.
Onun cevherler saçan bu
kitabı kutlu olsun.
Öyle bir sultana armağan
edilmiştir ki bu mücevherler kendi malıdır.
2205- Uçmağa çalışan kalem
kuşu bir tavusun başına konmak için kanatlandı.
Dudaklarından saçtığı inci ve yakutlarla “ Mahzen-i esrar” ı sona erdirdi.
Şükür ki, ömür tamam olmadan önce bu kitap da adına kavuştu.
(Şükür ki bu hakikatlar
dizisi olan nazım Tanrı’nın yardımıyla tamamlandı.
Bu keramet denizinin incisi
Nizami’nin Mahzen-i esrarıdır.”)
Yarabbi!
Sen bu sözcünün günahlarını
kereminle bağışla.Bu hoş nazma istekli olanların da günahlarına af kalemi çek.
2210- Bu şiirleri yazanın da
kusurlarını yarlığa.
Vesselam.
Kitabın sona ermesi doğru
sayı ile Rebiyülevvel ayının 24 ncü günü gerçekleşti.
Hicret yılından bu zamana
kadar 582 yıl geçmiştir.
Bu kitap kimin gözüne
erişirse sonu hayır ve sevap olsun.
Bombay’da 1298/1880 yılında
tamamlanmıştır.
SON
***
Mahzen-i Esrar Nizami
M.E. B. Şark İslam klasikleri 13
***
Neler öğrendik:
(16-5-1957 yılında Konya’dan
5.00 liraya Emekli, rahmetli müftü babam Fehmi Bayraşa almış.)
Emeği geçenlerden,
okuyanlardan, okuduğunu yaşamına katanlardan Allah razı olsun.
Ey yaren,
Yönelişlerimizle
tercihlerimiz bizim kutlu olmamıza veya şikâyetçi olmamıza sebep olur.
Başlangıcında yanlış tercih
yaptığımız bir yolda ne kadar doğru konuşsak, doğru davransak ter döksek
istediğimiz ve beklediğimiz sonuca ulaşamayız.
Tereddütsüz doğruluğundan
eminlik sağlayan büyüklerin de büyük olarak kabul ettikleri büyüklerin görüş ve
fikirlerinden kendimize aşı yapmamız gerekmektedir.
Yapısında yatkınlık olanlar
bu aşı ile büyüklerin meyvesi gibi meyve verme olanağına kavuşurlar.
Bu bakımdan sözün güzel ve
kaliteli olması kadar o sözü söyleyeninde güzel ve kaliteli olması gerekir ki o
söz ağza otursun, nurlanarak dinleyenleri aydınlatsın.
Öğrendiğimiz her şey araçtır.
Amaca giden yolda bilgi
edinme, düşünme, anlama, kavrama, değerlendirme de bir araçtır.
Amacın bir sonraki amaca
yönlendirmiyorsa ulaştığın ilk hedef amaç değildir.
Amaç bitmez bir süreçtir,
zevk almadan, heyecan duymadan yaptığın hiçbir iş amaç değildir ve seni daha
ileri götürecek yönlenme gücünü sana sağlamaz.
*
RAVLİ