Cemşid’in çok güvenli bir
haseki (Padişahın gözüne ve gönlüne girmiş kişi)
vardı.
Ay nasıl güneş manzumesinden
ayrılmazsa o da şahın yanından ayrılmazdı.
1995- Haseki’nin itibarı öyle
bir dereceye varmıştı ki, şah onu bütün saray halkından üstün tutardı.
Güvende başkalarından daha
sağlam olduğu için bütün gizli işlerini ona anlatırdı.
Genç Haseki, şaha bütün
yakınlığı ile beraber bir gün okun yaydan ayrılışı
gibi ondan uzaklaşmak yolunu aradı.
Şahın sırları delikanlının
kalbini kurcalıyor, onları hiç kimseye açamıyordu.
Bir gün ihtiyar bir kadın
Haseki’nin yanına gitti.
Onun nane gibi yanaklarını,
sararmış gülleri andıran kendi yanakları gibi sarı buldu.
2000- Ey selvi, dedi.
Hangi hazana (Sonbahar etkilerine) uğradın?
Sen ki sultanlar ırmağından
su içmiş, (Onların nimetiyle beslenmiş) bir
fidansın.
Niçin sararmışsın?
Cefa çekmiyorsun?
Bu sefalı hayat içinde nedir
şu sıkıntı?
Senin gibi delikanlıya
ihtiyarlık yası niçin?
Yanaklarının lalesi neden
fesleğene dönmüş?
Cihan şahının gözdesi sensin.
Yanaklarını onun gönlü gibi
neşelendir.
Halkın yüzü şahı görmekle
güler.
Hele onun yakınları daha
bahtiyar yaşarlar.
2005-Delikanlı cevap verdi:
Ey ihtiyar nine!
Bana karşı samimiyet
gösteriyorsun, fakat sen benim halimi bilmiyorsun.
Gönlümdeki şeylerden haberin
yok.
Sabır ve tahammül beni dert
yoldaşı etti.
Yüzümü sabır (Acı, yoksulluk, haksızlık vb. üzücü durumlar karşısında ses
çıkarmadan onların geçmesini bekleme erdemi, dayanç) ve tahammül (İnsanın kötü, güç
durumlara karşı koyabilme gücü, kaldırma, katlanma ) beni dert yoldaşı etti.
Yüzümü sabır ve tahammül
böyle sarartı,
Şah, kalbime kendi ululuğu
nispetinde büyük sırlar emanet etmiştir.
Bu gönülde saklı duran sırlar
o kadar büyüktür ki onları hiç kimseye açamam.
2010- Onun iradesine hayatımı
öyle bağlamıştım ki, şimdi bütün dünya işlerinden el çekmiş bir durumdayım.
İşte bu sebepledir ki,
ağzımdan sır kuşunu uçurmamak için sana bir tebessüm bile göstermiyorum.
Bu sırrı bir kere kalbimden
dışarı atabilsem kalbimin kanla dolmasına razı olacağım.
Fakat bu gizli şeyleri
açıkladığım gün talih başımı yiyecektir.
Kocakarı, bunları sakın
kimseye açma” dedi.
Kendine ancak
kendini dost bil
2015- Bu konuda hiç kimseye
güven gösterme.
Kendi gölgeni bile kendine
sırdaş bilme.
Bu altın gibi sararmış
çehrenin solgun rengi bir gün kana boğularak kıpkızıl görünmesinden daha
hayırlıdır.
Bir gece dinlemiştim, dil
konuşmaya başlıyor, baş ona:
Aman sakın!
Başını kurtarmak istiyorsan
boşboğazlık yapma.
Gündüz değilsin, sırlarını
açığa vurma.
Dilini tutan babayiğit hoş
bir adamdır.
Boşboğazlık ancak deli
köpeklere yaraşır.
2020- Ağzındaki dil, işine
yarayan bir alettir.
Kılıç kınında iken makbul
sayılır.
Canların selameti şu öğüttedir:
Başların belası dillerden
gelir.
Başının kanlı leğen içinde ah
etmemesini istiyorsan dünyada dilini sakın.
İçinde şekerler bile olsa
dudaklarını (Her yerde) açma).
Duvar arkasında kulaklar
vardır.
Menekşe gibi kokularını
etrafa yaymadıkça kimse başını ve dilini kesmez.
2025- Kimsenin ayıbını
dinleme!
Kulağını tıkamak zamanıdır.
Çirkin söz söyleme.
Susmak mevsimidir.
Yazarken kalemini idareli
kullan.
Dilini tut, sonra senden
hesap sorarlar.
İşittiklerini su gibi yıka
geç.
Gördüklerini ayna gibi
kimseye söyleme.
Gayretli adamlar gece gördüklerini
kimseye söylemezler.
Ne hoş ahlak bu!
Şüphe yok ki bu yıldızlı
kubbe bile gece gördüğü şeylerden gündüze hiçbir haber sızdırmamaktadır.
2030- Sen de bu perdede
edepli davranmak istiyorsan gece gördüklerini gündüz açığa vurma.
Hazinelerin gizli yatağı olan
gecenin kalbinde nice gönüllerin sırları saklıdır.
Bedenini ve ruhunu terbiye
eden gerçek erenler, gördüklerine bakmadan geçerler.
Başlarını arştan dışarı
çıkarmış erginler (Olgunluğa ulaşmışlar), toplarını
(Oyunlarını) kendi iç âlemlerinin meydanında
oynarlar.
Görünüşte birbirleriyle dost geçinen
gözle dil, başta saç, vücutta deri gibi birbirleriyle samimi olmaktan
uzaktırlar.
2035- Gizli kaldığın zaman
keramette (Olgunluk) sayılan aşk, açığa
vurulunca harabati (Yıkılışlara sebep olur)
olur.
Bu düğümü din ipliğinden
bağladılar.
Hallaç’ın ipliğini de bu
pamuktan yaptılar.
(“Enel Hak” diyen Hallacı
Mansur, aşk sırrını açığa vurduğundan dolayı asılmıştır, demek istiyor.)
Bu sırrın perdesi rahat ve
selamet goncası gibidir.
Açılınca kan kaynağı gibi
olur.
Ağız bu mertebeyi elde ederse
gönül hikâyesini kalbin dilinden söyler.
Gönül kâsesinden yenen bu
nimet, hoş olur.
Fakat onu ağzına alırsan ateş
kesilir.
2040- Bu yüksek fesahatin (Kurallı, etkileyici, heyecan verici, inandırıcı, sanatlı söz
söylemek) adı sükûttur (Sakinlik ve sessizlik,
susmak).
Bu öyle bir konuşmadır ki, en
doğru yürüyüştür.
Gönül aydınlığı (Duyguların, ruhsal kıpırdanmaların, iç çabaların taşıyıcısı.
2. (Gizemcilikte) Kişiyi Tanrı'yla, insanla ve dünyayla içten bir ilişki içine
koyan, ruhun derinliklerindeki güç. 3. Duygu bağlılığı yetisi: duygunun
bağlılık, birliktelik duyuran kavrayıcılığı) hakikat sırlarını ancak o
kimseye açar ki, kendi ağzını başkalarına versin.
(Kendisi sessiz otursun,
başkaları konuşsun).
Gönüller içinde gizli olan bu gönül Lügatinin tercümesi ancak kalp diliyle (Duygu, his, sevgi sözleriyle) olur.
Ey Nizami.
Bu kanaatli kalp sende iken kanaat
(Elindekinden hoşnut olma durumu, kanıklık, yeter
bulma, yetinme, fazlasını istememe, doyum. 2. Kanma, inanma) mülkünün
tamamı senindir.
***
Mahzen-i Esrar Nizami
M.E. B. Şark İslam klasikleri 13
***
Neler öğrendik:
1.
Kendi sırrımızı
taşımak zor olduğunu, buna başkasının sırrını da taşımak gerektiğinde çok daha
zorlanacağımızı öğrendik.
2.
Başkasının kişisel
sırrını öğrenmek için uğraşmamamız gerektiğini öğrendik.
RAVLİ SIR KİME SÖYLENİR yaz Googleden incelemelisin)
*
RAVLİ