4 Nisan 2013 Perşembe

MAHZENİ ESRAR SIRLAR HAZİNESİ 33

DOKUZUNCU MAKALE

Dünya gailelerinden (Dert, sıkıntı, keder, felaket, musibet, uğraştırıcı ve sıkıntılı iş, savaş) kurtulma bahsi:

1365- Ey vuslat gecesinden daha değerli, sabah aydınlığından daha neşeli dost!

Sultanlar sefere çıkacakları zaman ağırlıklarını (Taşınmasında uzun zaman alan ağır silah, araç gereç) önceden yola çıkarırlar.

Sen böyle gölge gibi daha ne kadar gamlı duracaksın?
Kalk ki sancak yürürken daha hoş görünür.

Sultan isen sefere çık.
Bu yolculuk için değerli azıklar hazırla.

Hareketten önce ağırlıklarını yola çıkar.
Yarın ki yiyeceklerini bu günden göndermeye bak.

1370- Arı sonunu düşündüğü içindir ki kovanı daima balla doludur.
Karınca, savaş safında kahramanca sebat (Kararından vazgeçmemek) ederek yarın için yuvasına yem taşır.

Gafil (İhmal eden, ilerisini iyi düşünmeyen, dikkatsiz, ihtiyatsız, dalgın, tembel) insanoğlu da kör değilse (Yapacağı ahret seferinde) arıdan, karıncadan, geri kalmaz.

Cihanda kolay ve rahat yaşamak isteyen yazın tasasını (Üzüntülü düşünce hali) kışın çeker.

Senden ve benden başka bir kulluk göreviyle uğraşanlar bir saatin bile değerini hesaba katarlar.

1375- Kimsenin himmeti (Çalışıp, çabalama, gayret gösterme) sonunu düşünmeye meyletmişlerdir (Yönelmişlerdir).

Hâlbuki bizim mertebemiz (Derece, basamak, rütbe, paye, miktar), feleklerden (Yıldızlardan) daha üstün olan, sonunu düşünme mertebesidir.

Görüyorum ki başka canlı yaratıklar arasında bizden daha sonunu düşünen (Karşısına çıkacakları düşünme niteliği, kuvveti, gücü) bir mahlûk yoktur.

Gönül kâsesi, candan daha hoş ise de sonunu düşünme fazileti (Erdemi) ondan daha üstündür.

Gönül halinden anlayan bizler, toprak madeninden meydana geldikse de yine bir cevhere sahibiz.

1380- Gelişimizden bize bir bilgi, gidişimizden de bir eser var.
Toprak üzerine düşen nur damlasını candan okumuş, dünya ilgilerini düşünmüş, dokuz feleğin mektebinde ebcet levhasını (Harflere yüklenmiş sayı) öğrenmiş varlığız.

Bu çölde önce sen ve ben yoktuk.
Fakat bu bağın taze meyvesi biz olduk.

Toprağını döküp de çamurunu karıştırdıkları gün içine gönül mayası kattılar.
Toprağın yaslarla yoğrulmuş, fakat içinde ne hazineler gizlenmiştir?

1385- Bu toprağın değerini bilmek gerektir.

Ey cahil!
Toprağın yüce mertebesinden gafil olup da nankörlük etme.
(Çünkü Tanrı onu eliyle yoğurmuştur.)

 

Yerini tanı, gidip geldiğin yolun hangisi olduğuna dikkat et.
Bu sefere çıkmakta senin fikir ve kararın ne idi?

Buradan dönüşteki hikmeti anlamaya da imkân yoktur.
Bu âleme gelmeden önce bu viran ülke sana makam olmadığı zamanlarda güneş gibi şeref burcunda patlıyor, ezeli âlemin yükseklerinde uçuyordun.

1390- Ey insanoğlu!
Gerçi aşkının uçuş alanı uçsuz, bucaksız, ebediyet (Sonsuzluk, sonu olmayan zaman) yolu da sonsuzdur.

O alanda aciz kalınca yere inmek istedin.
Bu su ve top rak üzerine gölge saldın.

Sonra bu dar yerde sıkılınca güneşin eteğini, ayaklarının altına çekiyorsun.
(Geldiğin yere dönmek istiyorsun)

Herkesten ayrı yaşıyorsun ama o sevdada da çok kalamıyorsun.
Artık tereddütten başka bir işin yok.
Bir ipte oynamıyorsun.

1395- Bu cömertlik alanında ikar’amlı müflis (İflas etmekte derinleşen) sensin.
Varlık âleminde en köhne taze sensin.

Bu, çocuğunu öldüren anadan (Zahmet, meşakkat, güçlük veren dünya) vazgeç de babanın (Manevi önder, şeyh, ata) öğütlerine kulak ver.

Ey sade adam!
Sen babana bak, onun yolunu tut, gör ki ne yapıyor?

Burada oturanlar rahat beklemesinler.
Çünkü dünya böyle bir ömrü kimseye vermemiştir.

Tatlı bir nefes alabiliyorsan geçen ömrünü geri çevirmiş sayılırsın.

1400- Gam ye, bak hangi çamurdan yaratıldın?
Hangi gönülle bahtiyar (Mesut, mutlu, kutlu, talihli) oturabilirsin?

Feleğin bahtiyar ol dediği kimse ne sensin, ne de benim.
Bu huylardan kendini kurtar.

Biz, bir ıstırabın arkasından dünyaya geldik, dedikodu için, laf atmak üzere yaratılmadık.

Dünya alışverişinde iyi bilmediğimiz bir yer vardır.
Geldiğin zaman rengin neden şarap gibiydi bilir misin?
Bu gelişin arkasından bir gidiş olduğu için.

1405- Bu günler daha ne kadar sürecek?
Bu isteksiz gelip gitmelerin sonu ne olacak?

Ölümün gerçekliğinde hiç şüphe yoktur.
Varlığın bir hiçten ibaret olduğu da şüphesizdir.

Çabuk uç ki geç kaldın.
Acele koşma ki çengele takılmayasın.

Bir vakit gelir ki göç makamı çalarlar.
Bizim sikkemizin kalıbını yeni akçeler basarlar.

Bu çürümüş toprakları tazeler, dağılmış parçaları yeniden toplu bir hale getirirler.

1410- Ey bugün aklı başında olmayan gafil!
Sonra günün birinde utanmaya mecbur kalacaksın.

Bu gün karşımıza dikilen şu mihnetleri (Zahmet, eziyet, gam, keder, sıkıntı, dert, bela, musibet) düşün, bizim yaralı kalbimizde o sabır nerede?

O çölün bineği(O ıstırabın ilacı) ancak dindir.
Bu işin çaresi bundan başka bir şey değildir.

Yolun çetinliğini gör de tembel ve ağır davranma.

Ey katı yürekli!
İman gevşekliği gösterme.
Güneşin aynasını önüne tut da bir bak, yüzünün karasını seyret.

1415- Özür ve tövbeyi kendinden,
Kabulünü de Tanrı’dan bekle.

Her şeyi kadere havale etme.

                                 ***
Mahzen-i Esrar
Nizami
M.E. B. Şark İslam klasikleri 13

                                 ***
Neler öğrendik:

1.   Kıyamette ve ahret hayatımızda orada geçerli olan karşımıza çıkacak durumlar için şimdiden hazırlık ve birikim sağlamamız gerektiğini öğrendik.

2.   Sonumuzun ne olacağını düşünmemiz gerektiğini öğrendik.

3.   Sonu ve sonucu insan olanın düşünebileceğini ve üstün insan seviyesine ulaştıracağını öğrendik.

4.   İnsanın topraktan yaratılmasına rağmen içine can, gönül, kalp, akıl, nefs gibi hazinelerin konduğunu öğrendik.

5.   İnsanı Tanrı’nın kendi eliyle yoğurduğu için değerli olduğunu öğrendik.

6.   Yüksek âlemden aşağı indiğimiz için eski yüksek yerimize tekrar kavuşmak için yollar aradığımızı öğrendik.

7.   Dünyadan elde edişlerin kalıcı olmadığını öğrendik.

8.   Dünyalık sözler yerine maneviyat önderlerinin sözlerini, aydınlattıkları ve önerdikleri yolları önemsememiz gerektiğini öğrendik.

9.   Bu dünyaya istemeden geldiğimiz için istemediğimiz bir zamanda da gideceğimizi öğrendik.

10.                  Dinimizin gelecekte karşılaşacaklarımızı, bu gün ne yapmamız gerektiğini açıkça bildirdiğini öğrendik.

11.                  Her şeyi kadere yükleyip, işi de Allah’a havale edemeyeceğimizi öğrendik.

                                      ***

İşte böyle yaren,

RAVLİ KULLUK yaz Google den incelemelisin.

RAVLİ AHRET yaz Google den incelemelisin.

RAVLİ UÇMAK yaz Google den incelemelisin.

                                       *

RAVLİ

Popüler Yayınlar