Kâbe yolcularından biri sefere hazırlandı.
Hacca gitmenin usul ve adetlerini öğrendi.
İhtiyacından artırmış olduğu
bir kese altını vardı.
Kendi kendine:
“ Filan sofu” dedi.
“ Dünyadan el çekmiş, Tanrı
adamıdır”Zannedersem hiç kimsede olmasa bile diyanet (Din duygusu) de ondadır, emanet (Güvenirlik) de.
1665- Bu düşünce ile sofuyu gizlice evine çağırdı, altın kesesini ona emanet etti.
Bu sırrı iyi sakla, Kâbe’den dönünce yine bana verirsin, dedi.
Adam çöl yolunu tuttu, sofu da emanet parayı aldı.
Ne gariptir ki sofunun kalbi
de yıllardan beri para sevdasında idi.
Bununla dedi, artık işlerimi
düzenlerim.
Beklediğim hazineye şimdi
kavuştum.
1670- Yanındaki paranın
hepsini boğazına geçirdi (Harcadı), göbeği önüne fırladı.
Altın kesesini elde ettikten
sonra güzeller zülfünü zünnar (kemer) gibi boynuna doladı.
Tanrı’nın bana pek geç verdiği bu nimeti çabuk bitireyim ki gönlüme üzüntü olmasın dedi.
Kesenin düğümünü çözünce
birkaç gece zevk ve sefa sürdü.
Dervişlik hırkası parça-parça
oldu, fakat bu sefer de eski zevkin yerinde şimdi bir üzüntü ve günah düşüncesi
kaldı.
1675- Sofu, eline geçen avı
öyle yedi ki izi-tozu kalmadı.
Kandile koyacak bir damla
yağa bile muhtaç oldu.
Hacımız seferden döner dönmez
hemen emanetçiye koştu.
“ Ey zahit” dedi.“ Getir onu!”
Zahit sordu:
“ Neyi?”
Hacı:
“Altını” dedi.
Sofu işaret etti:”Sus!
Kerem et, tartışmayı bırak.
Harap köyden kim haraç
alabilir?
Türkün yağmaladığını kimse
elinden alamamış, Hintli köleye de kimse evini ısmarlamamıştır.
1680- O kese sarf olundu.
Haydan geldi, huya gitti.
Müflis nerede, altın kesesi
nerede?
Senin Rükni (Kimyager tarafından eritilen altın) altınların
gönlümün dileklerini kırdı.
Günahını omzumda taşıdığım o
altınlara dayanamadım yedim.
Sofu hacının parasını zevk ve
sefa içinde eritmiş, şimdi karşısında ağlayarak özür diliyordu.
Kerem (Büyüklük) et, pişman
oldum, kafir idim Müslüman oldum.
Cihanın tabiatı fenalıklara
gebedir.
Bu meselede de yanlışlık
olduysa hata benim midir, diyordu.
1685- Hacı, Tanrı’nın altını
Tanrı’ya gitti, nasıl ki sırma çeken kuyumcular onu başkaları için işlerler
diye kendine teselli verdi.
Öfke ile kendi kendine:
“Vaz geç bu davadan, şimdi bu
derviş senin karşında özür dilemektedir.
Kendi kendine öğüt vererek bu
müflisin (İflas etmiş) hiçbir şeyi yok” dedi.
Hiçten ne alınır?
Evet, ondan ne alayım ki bir
arpası bile yok.
Bu işe boyun eğmekten başka
ne çare var?
Sofunun boğazına geçen mal
artık çözülmez bir halka ve olmuştur.
1690- Sofuya sordu.
“ İstemez misin ki seni
günahtan kurtarayım?Haram olan o parayı sana helal edeyim?”
Ey sahte kıyafetli, kısa yenli, uzun elli sofu” dedi.
Elini tut (Bir elini diğer elinle tutmalısın ki ne dilencilik için ne de hırsızlık için rahat hareket etsin), çünkü hiçbir kalp hırs ve tamadan (Doymazlıktan) âri (Temiz, katışıksız, günahsız) değildir.
Bu toprak üstüde güvenilecek
bir kimse yoktur.
Din tam ayarlı bir altındır,
onu şeytana verme.
Fağfurun (Çin imparatorunun) şerefini Sekbana (Av köpeklerine bakan kimseye) layık görme.
Dinini şeytana kaptırırsan
cezayı sen çekersin.
Çünkü müflise (Parasıza) verilen mal geri alınamaz.
1695- Dünya kötülükler
yurdudur.
Ahret azığı toplamaya bak,
dinin eteğine yapış da köşeye çekil.
Bu yolun bekçisi yağmacı
olduğu için burada müflislik (Parasız olmak),
debdebe (Haşmet, ululuk, gösteriş) ve haşmet (Büyüklük, heybetlilik) sahibi olmaktan daha
hayırlıdır.
Çarh (Döngü), müflislere (Parasızlara) saldırmaz, muhteşemler kafilesine
düşmandır.
Cihanı anlamak mertebesine
eriştikten sonra gördüm ki arının evini yıkan,
balın tatlılığıdır.
Aslan eti acı olduğu için öldükten sonra da cesedini kurt kuş
yemez.
1700- Mum (Etrafını aydınlatan) daima ayakta durduğu için
başlarda gezer.
Ay, dolunay (Dolgun, parlak) sevdasında gezdiği için her zaman
eksilir.
Rüzgârın toprakla dostluğu,
kurnazca bir dostluktur.
Bu yolun belalarından
emniyette olması da çıplaklığındandır.(Rüzgâr gözle görünmez, hissedilir)
Göl kuşları bilirler ki,
balıkların başına gelen felaket onların gümüş
gibi renklerindendir.
Senin dileklerinin terazisi
olan altın, beş vakit namazının da fatihası oldu.
(Fatiha
okunmayınca namaz olmaz)
Nizami gibi dünya bağlarından
sıyrılmadıkça bu arzu yolundan temiz kurtulamazsın.
1705- Ey tertemiz, amelsiz (Şeriatın emirlerini bağlılıkla, doğrulukla, inanmamakla
yerine getirmeyen), zavallı
Dünya hazinesini boşalt da
Nizami’nin gezdirdiği kanun hazinesine bak.
Ey gönlü yanık, hamlık etme.
Sen de Nizami gibi bu fani
(Ölümlü) varlıklara güvenme.
***
Mahzen-i Esrar Nizami
M.E. B. Şark İslam klasikleri 13
***
Neler öğrendik:
1.
Güvenilir görünen,
sahte giyimli ve sözlü, hırsız olduğunu gizleyen kişinin paraya, altına, gümüşe
zayıf tarafı olduğunu, emanet edilmemesi gerektiğini öğrendik.
2.
Yağmacı bir
Türkün elinden bir şeyin geri alınamayacağını öğrendik.
3.
Parasız birine
emanet verilmeyeceğini öğrendik.
4.
Hintliye evimizi
ve çocuklarımızı emanet edemeyeceğimizi öğrendik.
5.
Her insanda hırs
ve doymazlık olduğunu öğrendik.
6.
İnsan içinde ne
kadar fazla kalırsak; görerek ve duyarak etkilenip hırsımızın, doymazlığımızın
kuvvetlendiğini öğrendik.
7.
Parasız olursak
bizim elimizdekini avucumuzdakini almak için uğraşanların, saldıranların
olmayacağını öğrendik.
8.
Çok renklilik ve
parlaklığın felaket getirdiğini öğrendik.
9.
Tüm dileklerimiz
para olunsa, kendimizi paraya bağlamış olacağından temiz insan olamayacağımızı
öğrendik.
10.
Dünya bağlarından
kurtulmadıkça, dünya isteklerinden vazgeçmedikçe özgür olamayacağımızı, özgür
düşünemeyeceğimizi, olgunluğa ulaşamayacağımızı, temiz olamayacağımızı
öğrendik.
*
RAVLİ HIRS VE
DOYMAZLIK yaz Googleden incele.
RAVLİ ÖZGÜR yaz Googleden incele.
RAVLİ OLGUNLUK yaz Googleden incele.
İşte böyle yaren,
Yukarıda bahsedilen derviş
üzerinden anlatılan hırsızlıklar, mala ve paraya el koymalar, kendi isteklerine
göre kullanmalar şimdi cemaatleşmiş ve organize olmuş durumdadır.
Allah, peygamber ve din
sözlerini kendine perde edinip, sihir etkisi sözlerle insanların kendi
elleriyle mal ve paralarını vermelerini sağladıklarını, bunun karşılığında
onlara sevap ve cennet vaat ettiklerini gördük, öğrendik.
Dinin etkisini, yetkisini
bilmeyenlerin, anlamayanların mala ve paraya değer vererek dini kurallar yerine
nefsinin etkilerine yöneldiklerini öğrendik.
Yaren,
Önce neyi istememiz
gerektiğini sakin bir ortamda ve yerde karar verdikten sonra arayışa geçmemiz
önemlidir.
Ancak bu doğru seçimi yalnız
başımıza doğru olarak yapamayacağımızdan yaşlı, bilgin,
olgunluğa ulaşmış bir büyükten
yönlendirilmeni istemelisin ve beklemelisin.
Kişi yönlendirilmediği zaman
veya kendini yönlendirme becerisi kazanmamış olanlar toplumun o zaman ki
propagandası tesirinde sürüklenirler.
Benlik sevdasında bulunanlar istediğini elde
etseler bile doyum sağlayamadıklarından sevinç içinde yaşamak becerisini
kazanamazlar.
Sevinç içinde yaşama
bilgisini, becerisini kazanamadıysan hiçbir şey kazanamadın, boşu boşuna bir
ömür sürdün demektir.
Din ve dinin öğütlerini ciddiye alırsan sana o bilgiyi ve beceriyi kazandırır.
Başkalarına güvenme öğüdünü yanlış anlayıp da yozlaşma.
Başkalarına güvenme ama işini
ve iş kurallarını sağlam oluşturduktan sonra işbirliğinden de geri durma.
Başkalarına güvenmemek bir
zaman sonra kendine güvensizlik oluşturur ki korkudan, çekingenlikten hiçbir iş
yapamaz olursun ki bu yanlış bir yoldur.
Arkadaş işini sağlam yap,
sağlam kişi ile hukuki sağlamlığı oluştur, cesaretle işini yap.
Birkaç defa aldatılmaktan,
kandırılmaktan yılma, doğru yolda cesaretle yürü, intikam peşine de düşme.
Senin en kıymetli olan huyunu
başına ne gelirse gelsin bozma.
*
RAVLİ