3 Nisan 2013 Çarşamba

MAHZENİ ESRAR SIRLAR HAZİNESİ 31

SEKİZİNCİ MAKALE

Yaradılışa ve aklın büyüklüğüne dair:

1300- Varlıklardan ilk yaratılanlar henüz Tanrı’nın cömertlik denizinden su içmemişti.

(Levh (Yaşamın yazıldığı levha), Kalem (Söz), Arş (Çatı), Kürsü (Dünya makamları), ukul(Akıl) , eflak (Semalar, felekler, gökler, küreler, zamanlar) ve anasır (Ateş, hava, su, toprak))

Cihanda bu değişiklikler, dünyanın yollarında bir toz tanesi bile yoktu.
Yaratılacak şeylerin henüz sırası gelmemiş, perdede oyunlar başlamamıştı.

Gece ile gündüzün savaşı, varlığın can ve gönül oyunları yoktu.
Henüz canlı yaratıkların uzuvlarında hareket başlamamış, adaletin varlığı ile yokluğu henüz belirlememişti.

1305- Tanrı’nın rahmet ve sevgisi cömertlik feyzi gösterdi.
Kendi denizinden bir damla (Hayâ, utanma, sıkılma) düşürdü.

Kudret denizinden dökülen o damla derhal bu gök kubbeyi harekete geçirdi.
O sudan meydana gelen felekler yuvarlak bir şekle girdi.

Senin cevherin de o arazdan (Kendi kendine vücut bulamayıp, başka bir cevherle meydana gelen hal ve keyfiyet) yoğruldu.

Bu âlemden göçtüğün zaman da aynı yoldan kendi aslına döneceksin.
Cihanın sensiz olduğu günler ne bahtiyar günlerdi?

O zaman senin nefsin suretsiz, canın bedensiz idi.

1310- Feleğin gözü bu arayıp tarama kaygısından uzak, yerin kulağı bu dedikodulardan kurtulmuş bir halde idi.

Sen bu yola henüz ayak basmadığın zamanlarda varlık, yokluğundan çok müteşekkir idi.

Cihan bağı diken zulmetini çekmemiş, başı dönmüş yer yuvarlağı henüz tozlanmamıştı.

Gece ile gündüz gebelikten uzak, hayat kısır, tabiat bekâr idi.

Hizmete el bağlanış olan “ Cevza”nın (İkiler burcu) talihi, başından ve kuyruğundan kemer kuşanmak derdinden kurtulmuştu.

1315- Ayın yüzü, hiç kararmamış, sen (Su dolu) leğen içinde onu böyle düşkün bir durumda görmemiştin.

Zühre henüz yüzsuyunu bu toprağa dökmemiş, Harut’un (Balil’de sihir ve büyü yapan peri) kanadı Babil’e düşmemişti.

Yer ve gök senden ayrı idi.
Sen henüz ortada yokken, onlar senin gamını çekiyordu.

Senin yaradılışınla dünyanın şerefi tazelenince her iki cihan seslerle doldu.
Fakat ey yıldızlara tapan (Falcılıkla uğraşan) zavallı, senin kötümser görüşlerin yüzünden yıldızların parlaklığı kaçtı.

1320- Sen yıldızlarla (Falcılıkla) uğraşmazken aylar, yıllar değişmiyorlardı.
Cihanın yüzü tertemiz bir ayna gibiydi.

Onun parlaklığını birkaç nefesle sen bulandırdın.
Sabah kandilini sen karartın, seher aydınlığına “ Subhi sadık (Tan yerinin ağarması)”, “ Fecri kâzip (Sabaha karşı doğuda görünen aydınlık)” adlarını sen koydun.

Semaları elinin altına aldın.
Eğer öyle olmasaydı, önünde böyle el pençe divan dururlarımıydı?

Dokuz felek, sana can meyvesi demiştir.
Bu iltifatı sana dille yaptıklarını işittim.

1325- Yazık ki (Bu mertebede) çul köpekten, torba eşekten daha değerli dedikleri gibi senin tacın da başından yücedir.

Bu laf meydanında senin için çok söz söylendi.
Cihan devletini tozlu bir arpa tanesine sattığından (Bahsettiler).

Evet, sen bir avuç toprağı bir can pahasına, toprakta yetişmiş bir arpa tanesini bir cihana değiştin.

Ey semaları ıstırapla dolduran insan!
Senin yerin toprak altındaki hazineden daha değerlidir.

Senin dimağının cıvayı andıran cevheri bu sincap renkli toprakla soğumuştur.

1330- Şu alaca renkli topraktan vazgeç ki, seni fındık gibi daracık kabuğu içinde hapsetmesin.

Gece ile gündüz (Senin hoşuna giden birer) sincap ve fındık rengi değildir.
Bu ikiyüzlü tilki belki de bir kaplan, bir ejderhadır.

Kedi değilsin.
(Her sofraya) el uzunluğu etme.

Sen karar sahibisin, dönek tilkilerle oyuna girme.
Bu yol üzerinde ölüm aslanı tuzak kurmuştur, başını sığınlar gibi (Saldırı karşısında sinmişler ) kuyu tarafına niçin çeviriyorsun?

Felek sana bir saadet cilvesi gösterirse aldanma.
O bir seraptır.

1335- “ Nefis atını” o kadar hızlı koşturma.
Çünkü aldanmışsın.

Tatlı su içmeğe bak.
Çünkü tuz yemişsin.

Nefsin tedbirlerine bağlanmazsan sabah aydınlığı gibi harmanını yakmaya bak.

(O zaman) nefsinin Yusuf’u kuyudan dışarı çıkar, Tanrısal ülkenin saltanatı gözlerinin önüne serilir.

Gök kubbe altına sararmış bir yüzle geldin, çünkü bu kuyunun içine düştün.
Senin bu sararmış çehrenin rengini hiçbir sirke gideremez.

1340- İçinde yağlar (Gurur ve heves) yüz yıllık kandil yağı gibi olduktan sonra yüzünü ekşitmekten ne çıkar?

Yedi kat yerin altında babanın kanını gördün, bari şu birkaç parça ekmek için yüz suyu dökme.

Kendi harmanına ateş veriyor, kendi devletine tekme atıyorsun.
Koş, atıl ki meydan senindir.

Hükmünü yürütmeye bak, ferman senindir.
Kalabileceğin şu birkaç gün içinde hoş geçin, iyi yaşa, rahatına bak.

1345- Hem sana çok cefa ettiler.
İhtiyarının (Seçme, seçilme, katlanma) ipini kaderin eline verdiler.

Ayağın topal belin kambur oldu.
Hala kendi yağınla kavruluyorsun.

Şüphe yok ki dünyada ocak külü, kıyamet gününde cehennem kütüğüsün.
Bu mideye ekmek ve su ile dolu farz et, ey zavallı, yine ağırlaşamayacaksın.

Eğer insan yalnız yemekle yaşasaydı çok yiyenler daha çok yaşarlardı.

1350- Ömür, azlığından dolayı değerlidir.
Hayatın kıymetini ömrün azlığında ara.

Az ye, de rahat bolluğuna bak.
Çok yersen ağrı ve ıstırap duyarsın.

Aklın, mideni doldurmakla ıstırap çeker.
Oburluk sevdası hırsını ayaklandırır.

Hırsınla beraber aklın, sana helal olmayan şeyleri yememek için verilmiştir.
Hırsın dayanılmaz bir fitnedir (Bela, sıkıntı, ayartma, azdırma, arabozuculuk, karışıklık, dinsizlik, cahillik, delilik).

Akıl sahiplerini aldatan bu cahile uymaktan kaçın.

1355- Korkarım ki önüne çıkan bu fitne seni kendi rengine boyamasın.
Çünkü bu alanda her iyilik ve kötülük (Bazen) birbirinin rengine girer.

                                 ***
Mahzen-i Esrar
Nizami
M.E. B. Şark İslam klasikleri 13

                                 ***

RAVLİ KÂİNATIN YARATILIŞI yaz Google den incele.

RAVLİ HIRS yaz Google den incele.

RAVLİ TEK RENK yaz Google den incele.                                  

RAVLİ ÖMÜR yaz Google den incele.

RAVLİ BÜYÜ yaz Google den incele.

                                  *
RAVLİ

Popüler Yayınlar