6 Nisan 2013 Cumartesi

MAHZENİ ESRAR SIRLAR HAZİNESİ 35

ONUNCU MAKALE

Ahir zamanın ermesi ve onun belirtileri:

Ey felek, yavaş dön!
Bu dönüş daha ne kadar sürecek?

Ey dünya!
Bu ne zulümdür?
(Bir şeyi kendi yerinden başka bir yere koyma, haksızlık, eziyet)

Biraz sakin ol!
Her akşamın arkasında bir sabah, her yükselişin sonunda bir alçalış vardır.

1435- Yerin tabakaları arasına “…Kıyamet zelzelesi büyük bir şeydir”
(Hac suresi 1) ayetindeki haberden korku düşmüştür.

Kara toprakta sarsıntılar başladıktan sonra felek zincirinin halkası neye yarar?

Yerin kazığı kopacak, bu zincir delisi (Küre) zincirini parçalayacaktır.
Semanın ipi çözüldükten, kemeri gevşedikten sonra yer, kiminle yarışa çıkacak?

Akşam renklerden, seher kokularından kurtulmuş, felek çevğandan, yer topraktan uzaklaşmış olacaktır.

1440- O zaman toprak semalara yükselme havasını çalar, sema da toprağa kavuşmak için eteğini beline vurur (Hizmet etmeye hazırlanır).

Yer parça, parça dağılacak, Zühal (Satürn) yıldızı hırkasını paralayacak, yer yuvarlağı ipini kıracak, gökler aşağı inecek, yer göklere çıkacak, cihan “Çarkı felek” gibi alt üst olacak, artık her ikisinin de başı bizim derdimizden kurtulmuş, her ikisinin de yolları bizim tozlarımızdan temizlenmiş olacak.

1445- Gökler, seninle uğraşmaktan vazgeçecek, yer senin şerrinden uzaklaşacak.

Bak, feleklerle yıldızlar senden utanç duyarak gözlerini kapadı.
Sen, şu bir avuç toprağa daha ne zamana kadar tapacaksın?

Halka gibi kıvrılmış olan felek yılan gibi (Dümdüz) olur.
Nasıl ki yılanın nasibi er geç toprak yemektir.

Ey dünyanın bağrını kan eden insanoğlu!
Şu toprak üzerinde senden dışarıda kim var?

Bu gam dolu küp içine neden toprak dolmuştur?
Onun çevresinin rengi niçin matem yeşilliğine boyanmıştır?

1450- Bir pusu kurmanın yolunu bulup da bu çamuru o küpün içinden dışarı atabilirseniz eteğinizi yedi defa toprak ve su ile yıkayarak bu dumanlı çevreden temizlenmiş olursunuz.

Bir gün yıldızların hırkasını göklere örterler, haraplık beratını dünyanın alnına yazarlar, feleğin o hızlı dönüşü toprağın başına ne felaketler getirecek?

Nice gizli işler, cihanın o şiddetli sarsıntıları arasında açığa çıkacak?

1455- Yerin parçalanması mukadder olduğu için baş kaldıracak.
Nasıl ki bu baş kaldırma (Kıpırdanma) bu gün bile toprakta vardır.

Şu koyu renkli sedef (Gök kubbe) senin düşmanındır, o gözünü yıldızlarla doldurmuş, bağrına taş basmıştır.

Bu sedef, senin için bir inci kabuğu değil, hakikatleri gösteren bir cevherdir.

O sedefin içindeki sırları görenin dimağı donar, gözleri, zümrüt görmüş yılan gözü gibi kör olur.

Şüphesiz o sedefte hiç göz nuru yoktur.
Bin gözü olduğu halde hiçbiri göremez.

1460- Ölüm yolunu başkalarının gözeyle gördüğün için beğenmiyorsun.
Sen kendi ayağına zahmet vermeye bak.

Yoksa başkalarının ayağıyla yol alamazsın.
Kıyamet gününde gökler yarılırken “ Behram-ı nur” un (Merih yıldızı) gözleri kör olur.

O zaman buradan dışarı kaçmak yahut o semanın çatısından başını çıkarmak mümkün olmaz.

Sen (Elinden gelirse) bu mahpuslar yurdunda bekle, şaşkınlar gibi kapını pencereni kapa.

1465-Daha ne kadar feleklerden bahsedecek, onu anacaksın?
Onun başına ve temeline toprak doldur.

Göklerden saman uğrularından elem çekme, “Kehkeşan”  (Samanyolu) denilen o saman hamalına bir arpa kadar değer verme.

Bu dolap gibi dönen kubbeden daha yukarılara uç ki, boynunu şu daracık halkadan kurtarabilesin.

Kıldan ince olan vehim ve hayal bile bu yolun inceliğini anlamakta mahcup ve aciz kalmışlardır.

Bu konudaki aczine bak da yüzünün kızardığını gör.

1470- Evet, bu yolun ayrımları kıldan daha incedir.
Bu inceliklerin sırrını yakalamaya gücün yetmezse kendini hamurdan bir kıl çeker gibi dışarı fırlat (Kenara çekil).

Bu toprağın vefası yoktur.
Ona gönül bağlamak da akıl işi değildir.

Bundan daha iyi mertebeye (Melekler mertebesine) yükselmek elinde ise buraya bağlanıp kalmak hoş olmaz.

Çünkü burada her külah bir baş eğme karşılığı, her kemer (Çalışma) yüz türlü kulluk zilletinin (Hakirlik, horluk, alçaklık, aşağılık) mükâfatıdır.

Hünerin varsa dile düşersin.
Şekerin varsa zehir lokması yersin.

1475- Hayat ocağının ateşi cehennem âleminden sıçramış yarım kıvılcımdır.
Ay, feleklerin kandili olduğu halde yağını güneşten dilenir.

Solmuş (Susamış) bitkilere can veren bulut, donuk bir tükürük kadar değersizdir.

Canların rahat ve huzuruna sebep olan sudan ne ziyanlar geldiğini gemiciler bilir.
Bu rahat yurdu bozuk bir yuvadır, onun kusurlarına hiç bakmıyor musun?

 1480- Kendi kusurlarından gözünü çevirmişsin, bakışlarının ayıpları karşısında adeta ayna olmuş.

Ayna gibi ayıp göstericilik etme ki bir ılık nefes ile kirlenmeyesin.
Ya cebinden hünerini çıkar yahut ayıplarının aynasını kır.

Gözünü başkalarının kusurlarından yükseğe çevir, kendi çehreni seyret de onda kusurlar bul.

Her şeyde hüner de vardır, ayıp da.
Hüneri elde edebilirsen ayıbı görmezlikten gel.

1485- Karanlık gecede görebilmek için lamba gerektir.
Fakat gündüz ışığında karakarga bile görülebilir.

Tavusun yaldızlı kanatlarını gördükten sonra ayağının çirkinliğini başına kakmak nasıl münasebet alır?

Karganın bütün bedeni siyah olduğu halde gözleri beyazdır.
Sen o gözlere bak!

Ey oğul!
Gece ile gündüz gibi alaca tabiatlı (Kirleten) olma ki gecenle gündüzün feryatla geçmesin.

                                 ***
Mahzen-i Esrar
Nizami
M.E. B. Şark İslam klasikleri 13

                                 ***
Neler öğrendik:

1.   Dünya ve yıldızları bir ömrü olduğunu, bu aşağı âlemin yok olacağını öğrendik.

2.   Yıldız falı, yıldızların hareketleri, burçların tesirleriyle uğraşmakla zaman kaybetmememiz gerektiğini öğrendik.

3.   Hiçbir şeyin sabit kalmadığını daima değişim ve dönüşüm içinde olduğunu öğrendik.

4.   Ölümün en büyük nasihat olduğunu, başkalarının başına gelen ölümün bizim de başımıza gelecek olacağının farkında olmamız gerektiğini öğrendik.

5.   Daima bulunduğumuz konumdan daha yukarı çıkmak için istekli ve bu yoldan ayrılmadan çalışmamız gerektiğini öğürendik.

6.   Dünyada yetenekliyi küçültmeye, aşağılamaya, kötülemeye çalıştıklarını öğrendik.

7.   Dünyada mutlu birini görenlerin onun mutsuz olması, yaşam sevincini yok etmek için elinden gelen kötülüğü yaptıklarını öğrendik.

8.   Fazla rahat ve huzur arayanın zarara uğrayacağını öğrendik.

9.   Başkalarının ayıplarını görmek yerine kendi ayıplarımızı görmemiz gerektiğini öğrendik.

10.                  Çirkinde güzel bir yan olduğunu, bu güzelliği görmemiz gerektiğini, bu güzelliği öne çıkartıp söz etmemiz gerektiğini öğrendik.

11.                  Güzelde de bir çirkin yan olduğunu, bu çirkinliği görmememiz, görsek bile söz etmememiz gerektiğini öğrendik.

12.                  Aydınlıkta ve karanlıkta gördüğümüz her şeyi kirleten bir huylu olmanın yanlış olduğunu öğrendik.

İşte böyle yaren,

Dünyanın döngüsü böyledir ister kabul et ister etme.
O kadar kıskanç, bencil, saldırgan, kirleten bir dünyada yaşıyoruz ki bu dünya yaşamında rahat ve huzur çok azdır.

Başkalarını kirletmeyen, güzel olanı görüp, iyilikten söz edenin, çirkinliği, pisliği ve kötülüğü görmeyen ve söz etmeyenin bunca yanlışlıklar içinde olanlarla birlikte yaşamak mecburiyetinde olsa bile sevinç yolunu bulmuş olarak sevinçle yaşar.

                                            *
RAVLİ AGIZ TADI yaz Google den okumalısın.

                                            *
RAVLİ

Popüler Yayınlar