Ahir zamanın ermesi ve onun
belirtileri:
Ey felek, yavaş dön!
Bu dönüş daha ne kadar
sürecek?
Ey dünya!
Bu ne zulümdür?(Bir şeyi kendi yerinden başka bir yere koyma, haksızlık, eziyet)
Biraz sakin ol!
Her akşamın
arkasında bir sabah, her yükselişin sonunda bir alçalış
vardır.
1435- Yerin tabakaları
arasına “…Kıyamet zelzelesi büyük bir şeydir”
(Hac
suresi 1) ayetindeki haberden korku düşmüştür.
Kara toprakta sarsıntılar
başladıktan sonra felek zincirinin halkası neye yarar?
Yerin kazığı kopacak, bu
zincir delisi (Küre) zincirini parçalayacaktır.
Semanın ipi çözüldükten,
kemeri gevşedikten sonra yer, kiminle yarışa çıkacak?
Akşam renklerden, seher
kokularından kurtulmuş, felek çevğandan, yer topraktan uzaklaşmış olacaktır.
1440- O zaman toprak semalara
yükselme havasını çalar, sema da toprağa kavuşmak için eteğini beline vurur (Hizmet etmeye hazırlanır).
Yer parça, parça dağılacak,
Zühal (Satürn) yıldızı hırkasını paralayacak,
yer yuvarlağı ipini kıracak, gökler aşağı inecek, yer göklere çıkacak, cihan
“Çarkı felek” gibi alt üst olacak, artık her ikisinin de başı bizim derdimizden
kurtulmuş, her ikisinin de yolları bizim tozlarımızdan temizlenmiş olacak.
1445- Gökler, seninle
uğraşmaktan vazgeçecek, yer senin şerrinden uzaklaşacak.
Bak, feleklerle yıldızlar
senden utanç duyarak gözlerini kapadı.
Sen, şu bir avuç toprağa daha
ne zamana kadar tapacaksın?
Halka gibi kıvrılmış olan
felek yılan gibi (Dümdüz) olur.
Nasıl ki yılanın nasibi er
geç toprak yemektir.
Ey dünyanın bağrını kan eden
insanoğlu!
Şu toprak üzerinde senden
dışarıda kim var?
Bu gam dolu küp içine neden
toprak dolmuştur?
Onun çevresinin rengi niçin
matem yeşilliğine boyanmıştır?
1450- Bir pusu kurmanın
yolunu bulup da bu çamuru o küpün içinden dışarı atabilirseniz eteğinizi yedi
defa toprak ve su ile yıkayarak bu dumanlı çevreden temizlenmiş olursunuz.
Bir gün yıldızların hırkasını
göklere örterler, haraplık beratını dünyanın alnına yazarlar, feleğin o hızlı
dönüşü toprağın başına ne felaketler getirecek?
Nice gizli işler, cihanın o
şiddetli sarsıntıları arasında açığa çıkacak?
1455- Yerin parçalanması
mukadder olduğu için baş kaldıracak.
Nasıl ki bu baş kaldırma (Kıpırdanma) bu gün bile toprakta vardır.
Şu koyu renkli sedef (Gök kubbe) senin düşmanındır, o gözünü yıldızlarla
doldurmuş, bağrına taş basmıştır.
Bu sedef, senin için bir inci
kabuğu değil, hakikatleri gösteren bir cevherdir.
O sedefin içindeki sırları
görenin dimağı donar, gözleri, zümrüt görmüş yılan gözü gibi kör olur.
Şüphesiz o sedefte hiç göz
nuru yoktur.
Bin gözü olduğu halde hiçbiri
göremez.
1460- Ölüm yolunu başkalarının gözeyle gördüğün için beğenmiyorsun.
Sen kendi
ayağına zahmet vermeye bak.
Yoksa başkalarının ayağıyla
yol alamazsın.
Kıyamet gününde gökler yarılırken
“ Behram-ı nur” un (Merih yıldızı) gözleri kör
olur.
O zaman buradan dışarı kaçmak
yahut o semanın çatısından başını çıkarmak mümkün olmaz.
Sen (Elinden
gelirse) bu mahpuslar yurdunda bekle, şaşkınlar gibi kapını pencereni
kapa.
1465-Daha ne kadar
feleklerden bahsedecek, onu anacaksın?
Onun başına ve temeline
toprak doldur.
Göklerden saman uğrularından
elem çekme, “Kehkeşan” (Samanyolu) denilen o saman hamalına bir arpa kadar
değer verme.
Bu dolap gibi dönen kubbeden daha yukarılara uç ki, boynunu şu daracık halkadan
kurtarabilesin.
Kıldan ince olan vehim ve
hayal bile bu yolun inceliğini anlamakta mahcup ve aciz kalmışlardır.
Bu konudaki aczine bak da
yüzünün kızardığını gör.
1470- Evet, bu yolun
ayrımları kıldan daha incedir.
Bu inceliklerin sırrını
yakalamaya gücün yetmezse kendini hamurdan bir kıl çeker gibi dışarı fırlat (Kenara çekil).
Bu toprağın vefası yoktur.
Ona gönül bağlamak da akıl
işi değildir.
Bundan daha iyi mertebeye (Melekler mertebesine) yükselmek elinde ise buraya
bağlanıp kalmak hoş olmaz.
Çünkü burada her külah bir
baş eğme karşılığı, her kemer (Çalışma) yüz
türlü kulluk zilletinin (Hakirlik, horluk, alçaklık,
aşağılık) mükâfatıdır.
Hünerin varsa dile
düşersin.
Şekerin varsa zehir
lokması yersin.
1475- Hayat ocağının ateşi
cehennem âleminden sıçramış yarım kıvılcımdır.
Ay, feleklerin kandili olduğu
halde yağını güneşten dilenir.
Solmuş (Susamış) bitkilere
can veren bulut, donuk bir tükürük kadar değersizdir.
Canların rahat ve huzuruna sebep olan sudan ne ziyanlar geldiğini gemiciler bilir.
Bu rahat yurdu bozuk bir yuvadır, onun kusurlarına hiç bakmıyor
musun?
Ayna gibi ayıp göstericilik etme ki bir ılık nefes ile
kirlenmeyesin.
Ya cebinden hünerini çıkar
yahut ayıplarının aynasını kır.
Gözünü başkalarının
kusurlarından yükseğe çevir, kendi çehreni seyret de onda kusurlar bul.
Her şeyde hüner de vardır,
ayıp da.
Hüneri elde edebilirsen ayıbı görmezlikten gel.
1485- Karanlık gecede
görebilmek için lamba gerektir.
Fakat gündüz ışığında karakarga
bile görülebilir.
Tavusun yaldızlı kanatlarını
gördükten sonra ayağının çirkinliğini başına kakmak nasıl münasebet alır?
Karganın bütün bedeni siyah
olduğu halde gözleri beyazdır.
Sen o gözlere bak!
Ey oğul!
Gece ile gündüz gibi alaca
tabiatlı (Kirleten) olma ki gecenle gündüzün
feryatla geçmesin.
***
Mahzen-i Esrar Nizami
M.E. B. Şark İslam klasikleri 13
***
Neler öğrendik:
1.
Dünya ve
yıldızları bir ömrü olduğunu, bu aşağı âlemin yok olacağını öğrendik.
2.
Yıldız falı,
yıldızların hareketleri, burçların tesirleriyle uğraşmakla zaman kaybetmememiz
gerektiğini öğrendik.
3.
Hiçbir şeyin
sabit kalmadığını daima değişim ve dönüşüm içinde olduğunu öğrendik.
4.
Ölümün en büyük
nasihat olduğunu, başkalarının başına gelen ölümün bizim de başımıza gelecek
olacağının farkında olmamız gerektiğini öğrendik.
5.
Daima
bulunduğumuz konumdan daha yukarı çıkmak için istekli ve bu yoldan ayrılmadan
çalışmamız gerektiğini öğürendik.
6.
Dünyada
yetenekliyi küçültmeye, aşağılamaya, kötülemeye çalıştıklarını öğrendik.
7.
Dünyada mutlu
birini görenlerin onun mutsuz olması, yaşam sevincini yok etmek için elinden
gelen kötülüğü yaptıklarını öğrendik.
8.
Fazla rahat ve
huzur arayanın zarara uğrayacağını öğrendik.
9.
Başkalarının
ayıplarını görmek yerine kendi ayıplarımızı görmemiz gerektiğini öğrendik.
10.
Çirkinde güzel
bir yan olduğunu, bu güzelliği görmemiz gerektiğini, bu güzelliği öne çıkartıp
söz etmemiz gerektiğini öğrendik.
11.
Güzelde de bir
çirkin yan olduğunu, bu çirkinliği görmememiz, görsek bile söz etmememiz
gerektiğini öğrendik.
12.
Aydınlıkta ve
karanlıkta gördüğümüz her şeyi kirleten bir huylu olmanın yanlış olduğunu
öğrendik.
İşte böyle yaren,
Dünyanın döngüsü böyledir ister kabul et ister etme.
O kadar kıskanç, bencil, saldırgan, kirleten bir dünyada yaşıyoruz ki bu dünya yaşamında rahat ve huzur çok azdır.
Başkalarını kirletmeyen, güzel olanı görüp, iyilikten söz edenin, çirkinliği, pisliği ve kötülüğü görmeyen ve söz etmeyenin bunca yanlışlıklar içinde olanlarla birlikte yaşamak mecburiyetinde olsa bile sevinç yolunu bulmuş olarak sevinçle yaşar.
*
RAVLİ AGIZ TADI yaz Google den
okumalısın.
*
RAVLİ