11 Nisan 2013 Perşembe

MAHZENİ ESRAR SIRLAR HAZİNESİ 39

ON İKİNCİ MAKALE
Dünyaya veda

Kalk, zamaneye veda et, şu dünya tuzağını tane arkasında koşanlara terk et.

(Heva ve heves peşinde koşmaktan kendini kurtar)

Kendine bundan daha güzel bir ülke hazırla, bu hücreden daha hoş bir kapı ara.

(Seni hakikate yönlendirecek bir büyük bul)

 
Bana bu kalp ve göz “nimetleri” nasıl bir armağan ise feryat (Yardım iste) ve gözyaşı da öyle bir hediyedir.

(Ağlamayan çocuğa meme verilmez.’Atasözü’)

 
Toprağa akıttığın her gözyaşı ile nimet bağışlayan kalbin yüceliğinden söz açmalısın.

(RAVLİ KALP yaz Google den oku)

 
1570- Deve isen yolda raks et, değilsen kendini filin ayakları altına atma.

(Sırtında yük olsa da, susuz çölde de yol alsan yaşama sevincini göster, yaşama sevincini bulamadın ise bari kendini yok edecek uğraşılardan kurtar)

Mademki sana bir kıl bile mahrem değildir (Tanrı’nın sırlarını öğrenme izni ve imkânı var), ölümden başka bir şey hakkında fikir yürütmek gerekmez.

(Ölüm ve sonrasını düşünmemiz, fikir yürütmemiz gerekir)

Tabiatını okşayan ince ruhlu dostlar gittikten sonra kimlerle oturacaksın?

Kimlerle dostluk edeceksin?

Gerçi birçokları latif sohbetler ederler, fakat seninle tek başına kim sohbet edebilir?

(Kendisine hizmet edilmesini istemeyen, hiç kimseye kötülük gelmesini istemeyen kişi latiftir.)

Perhizci gönüllerin (İncitici sözlerden kaçınan, dince yasak edilen şeylerden tamamıyla uzak kalma) şu bulanık toprak üzerinde berrak (Nurlu, pek parlak, duru, açık) su (Canlılık ve parlaklık vereni) aramaları gereklidir.

1575- Önündeki yolda ayrılık korkusu yetişmeden önce elindeki dünya varlıklarını dağıtmaya bak.

(Ölüm gelmeden önce ye, yedir, ikram et, hediye et, varlığını akrabanla ve dostlarınla paylaş)

Ağırlığın fazla ise yükünü hafiflet.

(Sahip oldukların dünya varlıklarının bekçiliğinden kurtulmalısın, doğru yere ve doğru kişiye ihtiyacın dışındakilerin paylaşmalısın, ölünce zaten elinde bir şey kalmayacak)

Hafif yükle yürürsen menziline (Yoldaki konak yeri) çabuk ulaşırsın.

(Malın mülkün seni bağlayacağından, uğraştıracağından, meşgul edeceğinden istediğin sonucu almaktan geç koyar)

Gönül arıyorsan feleklere yüksel.

Yoksa bu boş evde ne elde edebilirsin?

(Yeryüzüyle boğuşup kalmamak, arayışımızı yücelere, yükseklere yönlendirmemiz gerekmektedir)

Mademki bu tuzaklı yere bağlandın, yarıklar aç ki kuyudan dışarı çıkabilesin.

( Dünyanın tuzaklı bir yer olduğunu, dünya bağlarından kurtulmak gerektiğini, bu atmosferden bir şekilde aralıklar bularak ve açarak yıldızlara çıkmak gerekmektedir)

Bu birbirine girmiş dünya ilgileri parçalanmadıkça içinden çıkılmaz.

(İç içe girmiş, sulanmış, bulanmış, kafa karıştıran, kararsız bırakan, aptallaştıran, yarısı aydınlık, yarısı karanlık, perdeli, sözde durulmayan, hainliliklerin çok olduğu, ufak çıkar için bile kan dökülen bu dünya âleminden soğuyup yücelere yükseklerde yer tutmak istememiz, kabuğumuzu kırmak gerekiyor)

1580- Şu yıldızlı göklerin oklarına amaç olma.

(Burçların sana etkilerinden kurtul)

Bu dairenin sınırından çıkmak için kendini incitme.
Gece ile gündüzün kayıtları altına (Tesiri) girmezsen o dairenin sınırlarından dışarıda kalırsın.

(Dünyayı sevmezsek, önem vermezsek; dünyanın olumsuz tesirlerinden kurtuluruz)

Ayağını sağlam basmazsan hiçbir işin peşinde koşma.
Önce üzerine alacağın her işte başarma çarelerini sağlam tut.

Yolculuğa göz dikenlerin kendilerini kuyudan sakınmaları gerekir.

(Tanrı arayışında yolculuğa çıkanlara çok tuzaklar hazırlanır.

Yakınları kendilerinden kopmamaları için engel olacak tedbirlere başvururlar.

Her aşamada imtihan edilerek kararlılığın sınanılır.

Tüm bu tuzak ve imtihanlardan başarılı çıkmak için Tanrı’dan ağlayarak yardım istemen ve Tanrı’nın sana dost olarak sevdirdiği veli bir kuluna gönül bağlayarak ve onun dediklerini doğru kabul edip uygularsan inşallah istediğin makama varırsın)

1585-Sel baskınına uğrayacak olan bu eve bir kapı aç ki kaçacak yol bulmak fırsatı elinde olsun.

(Felaket anında kendimizi kurtaracak bir kapı hazırlığı yapmamız gerekiyor).

Kurnaz tilki köpeğin bahsini işitince evinde iki delik açmayı uygun gördü.
Fakat bu ihtiyar (Yaşlı) kubbenin dairesi bir gün yolunu keseceğini anlayamadı.

(Ne tedbir alacak olsak bile ölümün bizi yakalayacağını anladık)

 Ondan gönül hoşluğu duymak!
Bilmem ki bu nasıl bir sevinçtir?

Kendi benliğinden gafil (Habersiz) olduğunun bile farkında değilsin.

( Ben ve benliği öğrenmemiş, kendini özeleştiriye sokmadığın için farkında lığın yok)

Bu fena (Kendini kaybetme) diyarına gelirken yaptığın sözleşme şöyle idi:

Gamlı, kederli geleceksin, (Istırap çekeceksin) tekrar beka (Kendini bulma) âlemine döneceksin.

1590-Şimdi Tanrı ile yaptığın bu sözleşmeyi bozarsan bu (Sorumlu) işin uhdesinden (Söz verme,  işi üzerine alma) nasıl canını kurtarabilirsin?

Yolu, ruhun önce nasıl gördüyse öyle yürü.
İradeni (Dileme, isteme, maksat, niyet) iki cihanın da işlerine sarf et.

Sen ki dünyanın acı, tatlı günlerini görmüş, geçirmişsin, aşağıya bakma ki ayağın dolaşmasın.

(Geleceğe bakarak hazırlan)

Arkana bakma ki gölge gibi alçalmayasın.

(Geçmişle uğraşan yol alamaz, gelecekte kendine yer bulamaz)

Azığını gönüllerden topla.

(Gönüllerde yer et ki o kişilerin dualarının bereketi sana yardım etsin)

Yolda imaret (Yoksullara yiyecek dağıtacak aş evleri) yoktur, suyu gözlerinden akıt, çünkü yol susuzdur.

Saf inciyi sedefine teslim et, topraktan aldığını geri ver de kendini kurtar.

(Saf temiz aldığımız ruhumuzu bozmadan kirletmeden teslim etmemiz gerekir)

1595- Feleğin dönüşü senin gibi nice dostların başını yedi.
Bileği senden daha güçlü nice insanlar göçüp gitti.

Felekle savaşta kurnaz davran ki onu bir gün yere vurabilesin.
O güreş sanatında o kadar hünerli değildir.

Onun kılıcından, kalkanından da korkulmaz.
Bu sarmaş dolaş olmuş sihirli urganlar isterse yılan olsun sendeki aşkı öldürmekte hiç, hiçbir tesiri olamaz.

Bir üflemede kırılacak bir şişenin kaygısını çekmek yaraşmaz.

(Kolayca ölünen bedene çok kıymet vermek olmaz)

1600- Sırma teller yapan kuyumcular, altının ateşini soğutmak için şeker dökerler, düşmanlarını şekerle öldürürler.

(Düşmanını iyilikle güzellikle yok etmelisin)

Ey ateşli gönül!
Sen de yapabilirsen düşmanı güneş gibi tatlı ışıklarınla öldür.

(Karanlığı, görünmezliği, bilinmezliği aydınlatarak büyük ve güçlü kişi ol)

                                  ***
Mahzen-i Esrar
Nizami
M.E. B. Şark İslam klasikleri 13

                                 ***
Neler öğrendik:

1.   Dünyaya imtihan edilmek üzere geldiğimizi, birçok zorluklarla bu imtihanın yapıldığını öğrendik.

2.   Dünyanın aldatıcı bir güzelliği olduğunu, dünya sevgisinin gönlümüzde yer etmemesi gerektiğini öğrendik.

3.   Ruhumuzun Tanrı huzurundan ayrılıp dünyaya geldiğini, gene geldiği yere gideceğini öğrendik.

4.   Temiz ve değerli olarak verilen ruhumuzu dünyada pisliklere bulaştırmadan veya bulaştıysa temizleyerek, değerini kaybetmeden temiz olarak geldiği yere gitmesini sağlamamız gerektiğini öğrendik.

5.    Tanrı’ya yaşarken ulaşma arzusu duymamız gerektiğini, bunun çok zor ve tuzaklı bir yolculuk olduğunu, Tanrı’dan ağlayarak yardım istememiz ve bu yolu gösterip aydınlatan büyüğümüze bağlanmamız gerektiğini öğrendik.

6.   En hızlı ve sonuç aldıracak yolun aşk olduğunu, aşkı tanıyarak bu yolculuğu yapmamız gerektiğini öğrendik.

İşte böyle yaren,

RAVLİ YOL yaz Googleden incelemelisin.

RAVLİ SÖZ yaz Googleden incelemelisin.

RAVLİ VELİ yaz Googleden okumalısın.

                                *
RAVLİ

Popüler Yayınlar