27 Nisan 2013 Cumartesi

MAHZENİ ESRAR SIRLAR HAZİNESİ 54

Zamane çocuklarının vefa (Sevgiyi sürdürme, sevgi, dostluk bağlılığı) ve himmeti (Çalışma, emek, gayret, Lütuf, iyilik, iyi davranma.)

Biz ki benlik davasından el çekmişlerdeniz, böyle aciz bir halde toprağın başını ne bekliyoruz?

2125- Seni bu dünya dostluğu böyle zebun (Güçsüz, zayıf, aciz) düşürdü.
Toprak bu tabiye oyununu (Strateji) pek çok yapmıştır.

Bütün ömür kervanı gitti, biz alçaklardan daha aşağı düştük.
Kafileden kafileye pek geri kaldık.

(Günah ve sevabımızı yazan kâtibin melekleri) Şu iki melek bizim derdimize düşmüş, şeytan bizim dostluğumuzun yüz karasını (Utanılacak şeyler yapmaya ) çekmekte, dünya işlerinde pek hızlı koşar, kulluk bahsinde pek soğuk davranırız.

Tembellikte buza, sıcaklıkta küle benzeriz.

Gönül ışığı, göz aydınlığı nerede?
Şaşırmış insanlarda rahat ve güvenlik olur mu?

2130- Kıyamet yıldızının ışıkları belirdi.
Seher vakti ibadete gidenlerin izleri kayboldu.

Ağzında gaflet handesi (Çevresinde olup bitenlerin farkına varamama durumuyla gülme, gülüş), canda ömür arzusu kalmadı.

Kendini sihir ve efsunla bu toprağın elinden kurtarmaya bak.
Nasıl can vereceğini düşün de bir çaresini ara.

Şu kanlı tuzaktan uç.
Bunun için en iyi çare uyanık davranmaktır.

Kurt tilkiden daha güçlüdür.
Fakat tilki kurnazlığı ve uyanıklığı ile ondan yakasını kurtarır.

2135- Gayret et ki vaktiyle Tanrı’ya verdiğin sözü yerine getiresin. Kendine değil, Tanrı’ya kulluk (Sevgiyle bağlanıp hizmet etmek) edesin.

Alçak gönüllü ol ki, fazilet (İnsan yaradılışındaki bütün iyi huylar, erdem) ondadır.

Bu güzel huyda insaf denilen gülden bir koku vardır.
Gönül kitabından öğrenilen her hüner vefa kumaşının eteklerine işlenmiş bir sırma gibidir.

İnsanda bir hüner görür de beğenmezsen o, kaybolmuş bir cevher sayılır.
Fakat beğenirsen değeri başkalaşır.

O hünerin kaynağı birkaç misli daha gürleşir.

2140- Yetişmiş insanlar bir tarafta bir hüner görürlerse onu canla beslerler.
Yerdeki toprak temiz bir cevherden başka bir şey değildir.

Fakat bu cevher bugün bu toprakta kalmamıştır.
Hepsi de riyazet (Nefsin isteklerini kırma ) denilen meziyeti temaşa (Hoşlanarak bakma, seyretme) sanırlar, erenler hakkında daima kara düşüncelere kapılırlar.

 İyiliğin adına biraz ziyan, vefanın adına bedava kulluk dediler.
(Hünerlileri canlarından bıktırır, onların hünerlerine kıskançlıkla ziyan verirler.
Hünerli isen başını ezer, hünersiz isen bundan dolayı zevk duyarlar)

Onlar, vefa yazısını buz üstüne yazar, Ay’ı, güneşi bile (Işık saçtığından dolayı) kınamaya kalkışırlar.

2145- Cömertliğe; biraz kaygı, öğüde; kendi tarafına yontma derler.

(Cömertlik yaparken kendini sıkıntıya sokacak çokluktan sakınmalısın, öğüt verildiği zaman kendine ders almalısın.)

Kutlu (Uğurlu, hayırlı mübarek) bir nefes, huzur ve rahat veren bir merhem bile olsan bu halk nazarında cerahat (İrin, yara) sayılır.

Bir dudaktan tatlı bir şerbet (Güzel bir söz) tatsalar, elleriyle dişlerini kırmak isterler.

İncir gibi tatlı ve pişkin ciğerlere ham koruk gibi sirke saçarlar.
(Ergin, olgun insanlara karşı yüzlerini ekşitirler.)

Hiç kimsede hüner ve fazileti görebilecek dürüst bir göz kalmadı, ayıp ve kusur aramaktan başka bir şey bilmezler.

2150- Denizin bütün mahsulleri inci değildir.
Âdemoğlu için bir hüner bile az değildir.

Körün gözünde (Dicle) bir damlaya benzer, karıncanın gözüne çekirgenin ayağı kanat gibi görünür.

Şu birkaç sahte vakarlı (Olgunlaşmadığı halde kendini olgun gibi göstermeye çalışan) ayıp tellallığı yapar, hünerli, hünersiz herkesi kıskanırlar.

Bunlar çamura düşmüş cesetten daha bulaşık, gönül gamından daha bulaşık, gönül gamından daha acıdırlar.

Bir dimağ (Beyin, akıl, şuur) görseler, kurt gibi kemirir, bir ışık görseler rüzgâr gibi söndürürler.

2255- Cihanın haline bak ki, başbuğları büyükleri, ünlüleri kimlerdir?
Kendi aile ocağının adını kirletmiş şu birkaç soysuz, verdikleri söze nasıl vefasızlık yaparlarsa benim şerefimi de öylece kırmak isterler.

Ben ahlak ve fazilette (İnsan yaradılışındaki bütün iyi huylar, erdem) gökteki ay gibiyim.

Küçülsem bile yine bedir (Dolunay) haline gelirim.

Diyelim ki haddinden fazla ıstırap çektim, felekle bu düşmanlığı niçin sonuna kadar götüreyim?

Bunlar, benim ruh bağımdan derlediğim taze şiirlerimi eski Nuh kavmi gibi inkâr ederler.

2160- Ey Hızır’ın bayrağı, bir gaza et!
Ey Nuh’un kutlu nefesi, bir dua oku.

Benim kalbimde onlar gibi kötülük sevdası yoktur.
Onlar o cefalarını anmazlarsa ben de hatırıma getirmeyeyim.

Çünkü onların ölçüsüz fenalıklarına karşı benim ses çıkarmamaklığım en kuvvetli bir cevaptır.

Hokkanın ( Mürekkep konulan kap) çok ses çıkarması, içinde tek inci bulunmasındandır.

İçi mücevherle dolunca dilsiz olur.
Def çok gürültü çıkarır, fakat içi dolu olursa sesi çıkmaz.

                                 ***
Mahzen-i Esrar
Nizami
M.E. B. Şark İslam klasikleri 13

                                 ***
İşte böyle yaren,

İnsanların temel özelliğinin verdiği sözde durmamaları, sevgilerinde ve bağlılıklarında devamlı olmadıklarını, benlik ve bencil davrandıklarını, çıkarlarının peşinde olduklarını bilip kabul edersek rahat ederiz.

Bu bilinçte olmakla beraber insanlara muhtaç olduğumuzu, işbirliği yapmamıza engel olmayacak şekilde kötü görmemize ve soğumamıza neden olmamalıdır.

Tanrı arayışı içinde doğru yolu bulmuş, aydınlanmış ve başkalarını aydınlatma isteğinde olanlara, hiçbir maddi karşılık bekleyişinde olmayanlara hediye vererek yakınlaşmamız, onlara hizmet ederek yararlanmamız akıllıca bir seçenek olur.

Küsmek, kızmak, kendini toplumdan uzaklaştırmak eğer Tanrı ile beraber olma isteği yoksa yanlış olur ve ruhsal problemlere neden olur.

Önerilen güzel huylarla davranmak; başlangıçta bizi sıkıntıya soksa bile sonuçta kazançlı biz olur.

Tanrı’nın beğendiğini kullar da beğeneceğinden hedefimiz Tanrı beğenisini kazanmak olmalıdır.

On ikinci yüzyılda yazılan ve dile getirilen gerçeklerin bu gün de aynı ve geçerliliğini görerek anlarsak o zaman insanın karakter yapısının değişmediğini ancak kullanılan aletlerin değiştiğini anlarız.

Ben insanları kendim gibi bilirdim ama değillermiş dediğimiz zaman zarar gördüğümüzü, kendimizi bilmediğimizi, insanları ve insanlara tesir eden kuvvetlerden habersiz olduğumuz anlaşılır.

Ey yaren,

Bloğumda özenle seçtiğim büyüklerimizin sözleri ve yaşam öyküleri en ideal olanı sana sunmak ve heveslendirmek içindir.

Biz onlar gibi olamasak da onları seven, beğenen, gıpta eden olmamız ve kendimizi o toplulukta sayarak sıradan biri olmaktan kurtulmalıyız.

Neyse anlayana çok söyledik, anlamayana ne kadar açıklasak da bir şey anlamayacağından kısa keselim.

Allah gözünüzden perdeyi kaldırır da doğru gören, doğru anlayanlardan oluruz inşallah.

Âmin!

                                       *
RAVLİ

Popüler Yayınlar