Ey bir rüzgârın önüne
katılmış, bir toz parçası karşısında kalkan atmış (Kendisini
savunamayan, aciz) sevgili.
Ortada köy yok, köylünün
kapısını çalışıyorsun.
Mülkün yok, Süleyman
tahtından dem vuruyorsun.
(Yerini,
değerini, yaptığın işi, alacağın sonucu bilmeden; sahip ve kontrolünde olmayan
sözler söylüyorsun)
1840-Kılıç değilsin ama bu
ölçüsüz yaralar ne?
Davul değilsin, şu gürültüler
ne oluyor?
(Bilmeden,
kontrolün olmayan, iyi sonuç vermeyen sözler söylüyorsun, sonucunda zarar görüyor,
bundan dolayı da şikâyet ediyorsun)
Kılıç ağzı gibi parıltılar
saç.
Davul gövdesi gibi afif ol.
(Söz
söylediğinde yerinde, doğru kişiye doğru zamanda ve işe yarayan sözler söyle,
bu sözleri söylerken de incitmemeye çalış)
Nefis şeytanı seni kendine
çeker, ne düşmüş duruyorsun?
Elini ver, ölü değil dirisin.
(Kendi
başına düşünüp davrandığın zaman yerinde ve ihtiyacın olmayan gereksiz isteklerin
peşine düşersen ruhun ölü hale geleceğinden, erdemli birine hizmet ederek
elimizden tutmasını istememiz gerekir)
(Nefis gibi) bir Mecusi’nin
önünde elini aç gibi bağlama.
(İmansızlara,
inanmayanlara bir kazanç sağlarım ümidiyle saygı gösterme)
Hatiplik sevdasıyla kılıç
kuşanma davasına kalkışma.
(Güzel
söz söyleme başkadır, konuşarak savaşmak başkadır.)
Devlet hutbesi düzgün söz
bilenlere yaraşır.
Nasıl ki Âdem’in aksırığı
Mesih’e ulaşmıştır.
(Refahlık,
saadet, nimet sahibi olmak ancak sözün değerini bilenlere yakışacağından sözün
ilk sahibine ulaşmak, öğrenmek ve sonra konuşmak gereklidir)
1845- Her kim pervane gibi (Işığa gelip, kanatları yanana kadar, ölene kadar ışıktan,
ateşten ayrılmayan kelebek) halinden memnun yaşarsa tek başına ateş
ordusuna saldırır.
(Tanrı’nın
verdiklerine razı olanlar; memnun olarak yaşarlar, cesur davranırlar.)
Hoşça birkaç nefes al da can zevkine er!
Hırkayı al da (Derviş ol) cihanı elde et!
(Hayatın
savurmasından bir an durup da verilmiş güzelliklerin farkına varmamız, hoş bir
an kendine sağlamamız ancak derviş olmakla kazanılır.)
Bahşişlerinde, hayırlarında (İyiliklerinde) riya (İki
yüzlülük) varsa Allah yolunda verilmiş
sayılmaz.
(Karşılığını
ancak Allah’tan beklemek suretiyle yapılan iyiliğin değer kazanabilir)
O her yerde görülen riyalı
hayırlardan (İkiyüzlü, yani gizli karşılık beklenen
iyilik) başka bir şey değildir.
(İyilik
yaptım dediğin kimseden bir beklentin varsa bu iyilik değil yatırım adını alır)
Aslan ol, mutfak kedisinden
korkma.
Talk (Deri hastalıklarında
kullanılan beyaz bir toz, pudra) gibi ol, cehennem ateşinden korkma.
(Korkularımızı
yenmemiz, nedenini bilmediğimiz kaygılardan, kuruntulardan ve bunların verdiği
vesveselerden temizlenirsek ancak cesur hareket edebiliriz)
Kalp akçe (Sahte altın) isen ateşte arıklaş (Temiz, saf, iyi).
(Ne
olduğunu gör, tanı, kabul et, değersiz olandan temizlen)
Yakut ve altın renkler
içindesin.
Ateşten feryat etme.
(Sağlam
yapıda ve değerli olan imtihandan korkmaz, çekinmez)
1850- Ey işten anlayan
hilekâr!
Daha ne kadar gurur (Boş şeylerle aldanma)?
(Dışı
boyalı hoş şeylerle uğraşmak yerine içine değerli şeyleri depola)
Ey birkaç batman (Bir batman=7.375
Kg) kemik yığını!
Daha ne kadar benlik davası?
(Vücudunun
ağırlığı önemli değil, ruhunun ağırlığını gör, göster)
Senin gibi daha birçokları
mevki ve rütbe sevdasıyla rahatlarını kaçırdılar.
(Başkalarına
hükmetme sevdasından vazgeçersen rahat edersin)
Bu varlıklarının sonuna bak,
neye vardı?
Onlar, kâr ettiler ama ne
fayda ki ziyanlı gittiler.
(Sonunda
kazanç sağlamayan işle uğraşma)
Güneş ve ay gibi nur saçsan,
mevki ve mertebenle feleklere (Gezegenlere)
yükseltsen ne çıkar?
Bu daireden gerçi
uzaklaşırsın ama yine topraktansın, yine aşağı düşeceksin.
(Ne
kadar hükmetmek için yükselsek de sonunda ölüm ile aşağı düşeceğiz)
1855-Kâkül gibi kendi başını
kesmedikçe sakın bu tehlikeli duvarın üstüne çıkma.
Kuş değilsin yükseklere
uçamazsın, canından vazgeçmedikçe o mertebeler erişemezsin.
(Dünyaya
bağlı yaşam içinde olursak yücelere yükselemeyiz.)
Feleklerle hoş geçinmek
yolunu tut ki, o da sana boyun eğsin.
Şarabı sen içiyorsun, dehrin
(Dünya’nın) ne kusuru var?
(Hoş
geçinmenin bizim elimizdedir, başkasını suçlamak yanlış olur.)
Ey güzel huylu adam!
Dehri (Dünya’yı) kınama,
çünkü o ne senin ne de benim hakkımda kötülük etti.
(Başımıza
gelen kötülüğü kendi yanlışlarımız meydana getirir)
1860- Adam olabilmek için
nice zorluklara katlanır, çok çalışır, yuvarlanırız.
Fakat bizde bu mertebeyi elde
edecek değer yoksa suçu zamaneye niçin yükleyelim?
(Özündeki
mana cevheri etken etmeyenin çalışmasının karşılığını alamaz)
Lâl renkli cevher, padişah
tarafından beğenilmedikçe makbul olmaz.
Dünyanın her tarafı taşlarla
doludur.
Fakat yakut taşına gelince o
çok azdır.
(Tanrı
beğenisini kendisine ölçü alan halk tarafından da beğenilir)
Diken de, yasemin de yerde
biten birer bitkidir.
Ama diken göze batar, öteki
tutya (Sürme) gibi gözlere aydınlık verir.
(Güzelliklerimizi
sergilememiz, başkalarını yaralamamız gerekir.)
1865- Gerçi ırmak suyundan bir fayda gelmez,
fakat has gülün renk ve kokusunu da gidermez.
(İlk
kaynaktan gelen fayda sağlar)
(Diyelim ki, su güzelliği
artırır.
Fakat çerçöpü nasıl yasemin
yapabilir)
Eğer olayların gidişi bu
kaide üzerine kurulmasaydı tabiat kanunları karmakarışık olurdu.
(Tanrı
sanatını kanun ve kurallarıyla bilenin kafası karışmaz)
İrade (Dileme, isteme, maksat, niyet etme) ezeli devlet
sahibinindir (Tanrı’nın).
Bizim takdirimiz de değildir.
(Takdir
yetkisi Tanrı’ya aittir)
Cihanda o devletlû rızık ve
devletini bak ki kimlere veriyor?
(Tanrı
dilediğine dilediği kadar verir, biz sorgulamamız yanlış olur.)
“Yiğidi hor gösteren
yoksulluktur” Derler.
(Basit bir
çevrede yaşayan, önemsiz bir görevde çalışan her yönden değerli olan kişi
önemsiz bir görevde çalışıyorsa yeteneklerini tam olarak gösteremez, bundan
dolayı değeri anlaşılmaz.)
Devlet ve talihi parlak
olanlar için cihanda ne kaygı var?
Bahtiyarların talihi daima
diridir.Nerede olsalar devlet kulu olurlar.
(Doğuştan
şanslı olanlar korkusuz yaşar)
1870- Mülk (Adalet sağlayan düzen) ve saadet (Mutluluk) ancak gerçek devlettedir.
Fani bir oyuncak olan bu
dünya devletinden bir saadet bekleme.
Gerçek devletlûların başında
dolaş ki iki tarafa yalpa vurmaktan kurtulasın.
(Tanrıdan
devlet sahibi olmuş evliyaların, velilerin, peygamber vekillerinin akıl ve
mantıklarına yakın olmak ve ayrılmamak gerekir)
Birtakım himmetsizlerle (Beceriksiz, çalışmayan, gayret etmeyen, emek vermeyen,
çabalamayan) düşüp kalkmaktan ne çıkar?
(Cahillerin
sohbeti akla zarar verir, uyan!)
Zamanenin bahtiyarı ol da ün
sal kendin baht ol da Cevza burcundan doğ.
(İkizler
burcu, semanın kuzey yarım küresinde görünen iki parlak yıldızlı bir burç olup
Güneş, mayıs ayında bu burca girer)
(Astrologlara
göre 12 burçtan Cevza burcu, ilim ve ikbal yıldızı olan Utârid’in (Merkür) durağıdır.
Pazar gecesi ile
Çarşamba hâkimdir.
Bunun altında
doğanlar anlayışlı, kavrayışlı, zeki, kurnaz olurlar)
İyi talihlilerin
yıldızı olan bu gezegene “ Debîr-ifelek” felek kâtibi derler.)
Devlet kapısını çalmak
istiyorsan bir kenara çekil.
Dünya işlerinin düğümlerinden
kendini kurtar.
(Önce
sakin bir yer bul, sakinleş, dıştan bak da neler oluyor gör)
1875- Sel, hoşça akıp gittiği
için gönlü rahattır.
Ödağacı pek düğümlü
olduğundan daima ateşe atılır.
(Bulanıklıktan
kurtulup sevince doğru akmalısın)
Keskin akıllı ol da kimseye
gönül verme.
Zaten kendi vücudun bile bu
yolda (Tanrı yolunda) sana kâfi bir ağırlıktır.
(Akıllı
kişi vücuduna kendini hapsedip esir etmez, Tanrı yolunda yürür, ilerler)
Daha ne kadar öteye beriye el
atıp da:
Keşke bundan daha yüce bir
devlete ereydim, diyeceksin?
(Tanrı
yolunda her kazanımında bunu daha önce kazansaydım diye pişmanlık gösterirsin)
Bütün cihanı eline geçirsen
bile giderken yine bırakacaksın.
O halde bu arayıp didinmenin
ne yeri var?
(Bırakıp
gideceğimizi toplayıp biriktirmemiz mantıksızlıktır)
Hırsı bırak.
Çünkü o kulluk (Sevgiyle bağlanma) yolunu keser.
Hırsının boynunu vuracak
ancak kâinattır.
(Büyük
düşünenler küçük yanlışlıklarda takılıp kalmazlar)
1880- Bu firuze renkli
kubbenin merkezi (Yer yuvarlağı) sana pek geniş
ise de senin uçsuz bucaksız kuruntuların onu darlaştırmamıştır.
Ya düşünmeden onu yakala
yahut bir kuruntu ile onu başına dar et.
(Yanlış
düşünce büyük bir şeyi küçültür, küçük bir şeyi büyütür.)
Ne çare ki Âdemoğlunun
kalbinde marifet (Ustalık), cihanda bir gönül
ehli kalmadı.
Dokuz feleğin (Gezegenin) iki “Hüner namesinde (Gece ve gündüzünde) manalı bir suret yoktur.
(Burçlarda,
yıldızlarda sana yön veren, seni yükseltecek güç arama, çünkü yok.
Bilmeyenler, zayıf
karakterli olanlar burçları önemseyerek yaşamlarına bir mana katamazlar)
Mana âlemine düşman olandan
dostluk arama.
Yılan kuyruğundan bengi su
(Ölümsüzlük suyu) fışkırmaz.
(Anlamayan
ahmaklarla dostluk yapma ve dostluk bekleme, çünkü özünde yoktur)
1885- Bilgili düşman, can kaygısı olsa da, cahil dosttan daha iyidir.
Nizami
M.E. B. Şark İslam klasikleri 13
***
Neler öğrendik:
RAVLİ SÖZ yaz Googleden incelemelisin.
RAVLİ DERVİŞ yaz Googleden incelemelisin.
RAVLİ ADAM GİBİ
ADAM OLMAK yaz Googleden incelemelisin.
RAVLİ MANA yaz Googleden incelemelisin.
*
Yaren, MANA çok önemlidir.
Her öğreneceğin, bileceğin,
etkileneceğin, etkileyeceğin, yaşam için en gerekli olanın MANA olduğunu
anlamadıysak hiçbir şey anlamıyor, anlatamıyoruz demektir.
*
RAVLİ