18 Nisan 2013 Perşembe

MAHZENİ ESRAR SIRLAR HAZİNESİ 46

Meslekle çabuk ilerleme ve dileklerin kabulü akında.

Ey bir rüzgârın önüne katılmış, bir toz parçası karşısında kalkan atmış (Kendisini savunamayan, aciz)  sevgili.

Ortada köy yok, köylünün kapısını çalışıyorsun.
Mülkün yok, Süleyman tahtından dem vuruyorsun.

(Yerini, değerini, yaptığın işi, alacağın sonucu bilmeden; sahip ve kontrolünde olmayan sözler söylüyorsun)

1840-Kılıç değilsin ama bu ölçüsüz yaralar ne?
Davul değilsin, şu gürültüler ne oluyor?

(Bilmeden, kontrolün olmayan, iyi sonuç vermeyen sözler söylüyorsun, sonucunda zarar görüyor, bundan dolayı da şikâyet ediyorsun)

Kılıç ağzı gibi parıltılar saç.
Davul gövdesi gibi afif ol.

(Söz söylediğinde yerinde, doğru kişiye doğru zamanda ve işe yarayan sözler söyle, bu sözleri söylerken de incitmemeye çalış)

Nefis şeytanı seni kendine çeker, ne düşmüş duruyorsun?
Elini ver, ölü değil dirisin.

(Kendi başına düşünüp davrandığın zaman yerinde ve ihtiyacın olmayan gereksiz isteklerin peşine düşersen ruhun ölü hale geleceğinden, erdemli birine hizmet ederek elimizden tutmasını istememiz gerekir)

(Nefis gibi) bir Mecusi’nin önünde elini aç gibi bağlama.

(İmansızlara, inanmayanlara bir kazanç sağlarım ümidiyle saygı gösterme)

Hatiplik sevdasıyla kılıç kuşanma davasına kalkışma.

(Güzel söz söyleme başkadır, konuşarak savaşmak başkadır.)

Devlet hutbesi düzgün söz bilenlere yaraşır.
Nasıl ki Âdem’in aksırığı Mesih’e ulaşmıştır.

(Refahlık, saadet, nimet sahibi olmak ancak sözün değerini bilenlere yakışacağından sözün ilk sahibine ulaşmak, öğrenmek ve sonra konuşmak gereklidir)

1845- Her kim pervane gibi (Işığa gelip, kanatları yanana kadar, ölene kadar ışıktan, ateşten ayrılmayan kelebek) halinden memnun yaşarsa tek başına ateş ordusuna saldırır.

(Tanrı’nın verdiklerine razı olanlar; memnun olarak yaşarlar, cesur davranırlar.)

Hoşça birkaç nefes al da can zevkine er!
Hırkayı al da (Derviş ol) cihanı elde et!

(Hayatın savurmasından bir an durup da verilmiş güzelliklerin farkına varmamız, hoş bir an kendine sağlamamız ancak derviş olmakla kazanılır.)

Bahşişlerinde, hayırlarında (İyiliklerinde) riya (İki yüzlülük) varsa Allah yolunda verilmiş sayılmaz.

(Karşılığını ancak Allah’tan beklemek suretiyle yapılan iyiliğin değer kazanabilir)

O her yerde görülen riyalı hayırlardan (İkiyüzlü, yani gizli karşılık beklenen iyilik) başka bir şey değildir.

(İyilik yaptım dediğin kimseden bir beklentin varsa bu iyilik değil yatırım adını alır)

Aslan ol, mutfak kedisinden korkma.
Talk (Deri hastalıklarında kullanılan beyaz bir toz, pudra) gibi ol, cehennem ateşinden korkma.

(Korkularımızı yenmemiz, nedenini bilmediğimiz kaygılardan, kuruntulardan ve bunların verdiği vesveselerden temizlenirsek ancak cesur hareket edebiliriz)

Kalp akçe (Sahte altın) isen ateşte arıklaş (Temiz, saf, iyi).
(Ne olduğunu gör, tanı, kabul et, değersiz olandan temizlen)

Yakut ve altın renkler içindesin.
Ateşten feryat etme.

(Sağlam yapıda ve değerli olan imtihandan korkmaz, çekinmez)

1850- Ey işten anlayan hilekâr!
Daha ne kadar gurur (Boş şeylerle aldanma)?

(Dışı boyalı hoş şeylerle uğraşmak yerine içine değerli şeyleri depola)

Ey birkaç batman (Bir batman=7.375 Kg) kemik yığını!
Daha ne kadar benlik davası?

(Vücudunun ağırlığı önemli değil, ruhunun ağırlığını gör, göster)

Senin gibi daha birçokları mevki ve rütbe sevdasıyla rahatlarını kaçırdılar.

(Başkalarına hükmetme sevdasından vazgeçersen rahat edersin)

Bu varlıklarının sonuna bak, neye vardı?
Onlar, kâr ettiler ama ne fayda ki ziyanlı gittiler.

(Sonunda kazanç sağlamayan işle uğraşma)

Güneş ve ay gibi nur saçsan, mevki ve mertebenle feleklere (Gezegenlere) yükseltsen ne çıkar?

Bu daireden gerçi uzaklaşırsın ama yine topraktansın, yine aşağı düşeceksin.

(Ne kadar hükmetmek için yükselsek de sonunda ölüm ile aşağı düşeceğiz)

1855-Kâkül gibi kendi başını kesmedikçe sakın bu tehlikeli duvarın üstüne çıkma.

Kuş değilsin yükseklere uçamazsın, canından vazgeçmedikçe o mertebeler erişemezsin.

(Dünyaya bağlı yaşam içinde olursak yücelere yükselemeyiz.)

Feleklerle hoş geçinmek yolunu tut ki, o da sana boyun eğsin.
Şarabı sen içiyorsun, dehrin (Dünya’nın) ne kusuru var?

(Hoş geçinmenin bizim elimizdedir, başkasını suçlamak yanlış olur.)

Ey güzel huylu adam!
Dehri (Dünya’yı) kınama, çünkü o ne senin ne de benim hakkımda kötülük etti.

(Başımıza gelen kötülüğü kendi yanlışlarımız meydana getirir)

1860- Adam olabilmek için nice zorluklara katlanır, çok çalışır, yuvarlanırız.

Fakat bizde bu mertebeyi elde edecek değer yoksa suçu zamaneye niçin yükleyelim?

(Özündeki mana cevheri etken etmeyenin çalışmasının karşılığını alamaz)

Lâl renkli cevher, padişah tarafından beğenilmedikçe makbul olmaz.
Dünyanın her tarafı taşlarla doludur.

Fakat yakut taşına gelince o çok azdır.

(Tanrı beğenisini kendisine ölçü alan halk tarafından da beğenilir)

Diken de, yasemin de yerde biten birer bitkidir.
Ama diken göze batar, öteki tutya (Sürme) gibi gözlere aydınlık verir.

(Güzelliklerimizi sergilememiz, başkalarını yaralamamız gerekir.)

 1865- Gerçi ırmak suyundan bir fayda gelmez, fakat has gülün renk ve kokusunu da gidermez.

(İlk kaynaktan gelen fayda sağlar)

(Diyelim ki, su güzelliği artırır.
Fakat çerçöpü nasıl yasemin yapabilir)

Eğer olayların gidişi bu kaide üzerine kurulmasaydı tabiat kanunları karmakarışık olurdu.

(Tanrı sanatını kanun ve kurallarıyla bilenin kafası karışmaz)

İrade (Dileme, isteme, maksat, niyet etme) ezeli devlet sahibinindir (Tanrı’nın).

Bizim takdirimiz de değildir.

(Takdir yetkisi Tanrı’ya aittir)

Cihanda o devletlû rızık ve devletini bak ki kimlere veriyor?

(Tanrı dilediğine dilediği kadar verir, biz sorgulamamız yanlış olur.)

“Yiğidi hor gösteren yoksulluktur” Derler.

(Basit bir çevrede yaşayan, önemsiz bir görevde çalışan her yönden değerli olan kişi önemsiz bir görevde çalışıyorsa yeteneklerini tam olarak gösteremez, bundan dolayı değeri anlaşılmaz.)

Devlet ve talihi parlak olanlar için cihanda ne kaygı var?
Bahtiyarların talihi daima diridir.
Nerede olsalar devlet kulu olurlar.

(Doğuştan şanslı olanlar korkusuz yaşar)

1870- Mülk (Adalet sağlayan düzen) ve saadet (Mutluluk) ancak gerçek devlettedir.

Fani bir oyuncak olan bu dünya devletinden bir saadet bekleme.
Gerçek devletlûların başında dolaş ki iki tarafa yalpa vurmaktan kurtulasın.

(Tanrıdan devlet sahibi olmuş evliyaların, velilerin, peygamber vekillerinin akıl ve mantıklarına yakın olmak ve ayrılmamak gerekir)

Birtakım himmetsizlerle (Beceriksiz, çalışmayan, gayret etmeyen, emek vermeyen, çabalamayan) düşüp kalkmaktan ne çıkar?

(Cahillerin sohbeti akla zarar verir, uyan!)

Zamanenin bahtiyarı ol da ün sal kendin baht ol da Cevza burcundan doğ.

(İkizler burcu, semanın kuzey yarım küresinde görünen iki parlak yıldızlı bir burç olup Güneş, mayıs ayında bu burca girer)

(Astrologlara göre 12 burçtan Cevza burcu, ilim ve ikbal yıldızı olan Utârid’in (Merkür) durağıdır.

Pazar gecesi ile Çarşamba hâkimdir.
Bunun altında doğanlar anlayışlı, kavrayışlı, zeki, kurnaz olurlar)

İyi talihlilerin yıldızı olan bu gezegene “ Debîr-ifelek” felek kâtibi derler.)

Devlet kapısını çalmak istiyorsan bir kenara çekil.
Dünya işlerinin düğümlerinden kendini kurtar.

(Önce sakin bir yer bul, sakinleş, dıştan bak da neler oluyor gör)

1875- Sel, hoşça akıp gittiği için gönlü rahattır.
Ödağacı pek düğümlü olduğundan daima ateşe atılır.

(Bulanıklıktan kurtulup sevince doğru akmalısın)

Keskin akıllı ol da kimseye gönül verme.
Zaten kendi vücudun bile bu yolda (Tanrı yolunda) sana kâfi bir ağırlıktır.

(Akıllı kişi vücuduna kendini hapsedip esir etmez, Tanrı yolunda yürür, ilerler)

Daha ne kadar öteye beriye el atıp da:
Keşke bundan daha yüce bir devlete ereydim, diyeceksin?

(Tanrı yolunda her kazanımında bunu daha önce kazansaydım diye pişmanlık gösterirsin)

Bütün cihanı eline geçirsen bile giderken yine bırakacaksın.
O halde bu arayıp didinmenin ne yeri var?

(Bırakıp gideceğimizi toplayıp biriktirmemiz mantıksızlıktır)

Hırsı bırak.
Çünkü o kulluk (Sevgiyle bağlanma) yolunu keser.

Hırsının boynunu vuracak ancak kâinattır.

(Büyük düşünenler küçük yanlışlıklarda takılıp kalmazlar)

1880- Bu firuze renkli kubbenin merkezi (Yer yuvarlağı) sana pek geniş ise de senin uçsuz bucaksız kuruntuların onu darlaştırmamıştır.

Ya düşünmeden onu yakala yahut bir kuruntu ile onu başına dar et.

(Yanlış düşünce büyük bir şeyi küçültür, küçük bir şeyi büyütür.)

Ne çare ki Âdemoğlunun kalbinde marifet (Ustalık), cihanda bir gönül ehli kalmadı.

Dokuz feleğin (Gezegenin) iki “Hüner namesinde (Gece ve gündüzünde) manalı bir suret yoktur.

(Burçlarda, yıldızlarda sana yön veren, seni yükseltecek güç arama, çünkü yok.

Bilmeyenler, zayıf karakterli olanlar burçları önemseyerek yaşamlarına bir mana katamazlar)

Mana âlemine düşman olandan dostluk arama.
Yılan kuyruğundan bengi su (Ölümsüzlük suyu) fışkırmaz.

(Anlamayan ahmaklarla dostluk yapma ve dostluk bekleme, çünkü özünde yoktur)

1885- Bilgili düşman, can kaygısı olsa da, cahil dosttan daha iyidir.

                                  ***
Mahzen-i Esrar
Nizami
M.E. B. Şark İslam klasikleri 13

                                 ***
Neler öğrendik:

RAVLİ SÖZ yaz Googleden incelemelisin.

RAVLİ DERVİŞ yaz Googleden incelemelisin.

RAVLİ ADAM GİBİ ADAM OLMAK yaz Googleden incelemelisin.

RAVLİ MANA yaz Googleden incelemelisin.

                                      *

Yaren, MANA çok önemlidir.

Her öğreneceğin, bileceğin, etkileneceğin, etkileyeceğin, yaşam için en gerekli olanın MANA olduğunu anlamadıysak hiçbir şey anlamıyor, anlatamıyoruz demektir.

                                       *
RAVLİ

Popüler Yayınlar