Hindistan ülkesinden bir
mûbit (Rahip) bostanlar arasından geçiyordu.
Nakışlı saraylarla süslenmiş
bir mevki, sanatlı çiçeklerle donanmış bir bahçe gördü.
Goncaları felekler (Yıldızlar) gibi seyircilerinin kanını dökmek için (Tuzağa çekmek için) kemer kuşanmış (Görev olarak kabul etmiş).
Kısa ömürlü lale kendinden
geçmiş, çimenden renk-renk güller fışkırmış, ince boylu kamışları şekerle
dolmuş.
1545- Ağaçlar dikenlerinden
kalkan yapmış, salkım söğütler can korkusuyla titreşmekte.
Menekşenin zülfü kendi
boynuna bağ olmuş, parlak gözlü nergis eteklerini gümüş akçelerle doldurmuş,
lale incilerle, gül yakutlarla bezenmiş.
Gül ile lale kucak kucağa,
nefes nefese gelmişler.
Gülün hayatı bir aydan fazla olmadığı halde hiç de sonunu düşünmüyordu.
İhtiyar rahibin, o kutlu
bahçeden geçtikten birkaç ay sonra tekrar yolu oraya düşmüştü.
1550- O bağdaki güllerle
bülbüllerden birkaç karga ile çığlık kuşunun iniltisinden başka bir şey bulamadı.
O cennetin yerine bir
cehennem inmiş, o sarayın sultanı “ Ateş gede” ye (Mecusilerin
ibadet ettikleri mabet) göçmüş.
Yeşillik buhar olup uçmuş,
gül demetleri yerinde bir deste diken kalmış.
İhtiyar, o hazan bahçesine (Sonbahar) (Derin-derin) baktı, her şeye güldü.(Ancak) kendi benliğine ağladı.
Görünüşün hiç bakası (Kalan, kalıntı) yok imiş dedi.
1555- Toprakla sudan hâsıl olan her şey nihayet harap olmaktan başını kurtaramaz.
O halde harabat (Virane)
diyarından daha güzel bir semt, haraplıktan daha iyi bir tedbir yoktur.
Rahip, gözlerini hakikat yönüne çevirince hem kendini anladı,
hem de Tanrı’yı bildi.
O sırrın cevherinin (Özü, kaynağı, madeni) sarrafı (Anlayan, değer veren) oldu.
Sonuna kadar o cevhercinin tarafında kaldı.
Ey Müslümanlıktan,
Mecusilikten haberi olmayan gafil, sen bir çeşmesin, fakat bir damla suyun yok.
1560- Bu Hint rahibinden daha
aşağı kalma.
Cihanı bırak, dünyaya tapanlardan olma.
Gül gibi ne zaman kadar
sarhoşluk edeceksin?
Daha ne kadar külah ve kemer
sevdasıyla baş kaldıracaksın?
Kalk, gülün kemerini elinden
bırak, çünkü gül, kemerini senin kanınla bağlamıştır.
Külah (Mevki, makam isteyişin) ile kemer aşkın (İsteklerine hizmet etmek) afetleridir.
Her ikisini de aşk meyhanesinde rehin et.
Zaman olur ki kemer, sana gönül âleminin kulluğunu bağışlar.
1565- Çalış ki, şu efendilik,
kölelik kayıtlarından sıyrılasın.
Nizami gibi bir nizam altına
girmek gailesinden kurtulmasın.
***
Mahzen-i Esrar Nizami
M.E. B. Şark İslam klasikleri 13
***
Neler öğrendik:
1.
Önemseyeceğimiz,
değer vereceğimiz konuların ömürlerinin ne kadar kısa veya uzun olduğuna bakarak
değer vermemiz gerektiğini öğrendik.
2.
Topraktan var
olanların tekrar toprağa döneceklerini yani her şeyin aslına döneceğini
öğrendik.
3.
Gözlerimizi
hakikat yönüne çevirdiğimiz zaman, yani hakikati olduğu gibi görmeye
başladığımız zaman kendimizi tanıyabileceğimizi, Tanrıyı bilebileceğimizi
öğrendik.
4.
Kendini
bilmeyenin Tanrı’yı bilemeyeceğinden öncelikle kendimizi bilmemiz gerektiğini
öğrendik.
5.
Kendimizi bilmek
için nefsimizi bilmemiz gerektiğini öğrendik.
6.
Nefsini
bilmeyenin Tanrı’yı bilemeyeceğini öğrendik.
7.
İsteklerimizi yok
olacak şeylerden kurtarıp, ebedi olanı istemeye yönlendirmemiz gerektiğini
öğrendik.
8.
Ne efendi olmak
ne de köle olarak kalmak kaydından kurtularak özgür düşünceye sahip olarak
doğru yolu seçmemiz ve bu yolda ilerlememiz gerektiğini öğrendik.
*
RAVLİ KENDİNİ ARAYA SOKMA yaz,
Googleden incelemelisin.
RAVLİ KENDİNİ BİL yaz,
Googleden incelemelisin.
RAVLİ NEFS yaz, Googleden
incelemelisin.
RAVLİ KONTROL yaz, Googleden
incelemelisin.
RAVLİ BUNALIM yaz, Googleden
incelemelisin.
RAVLİ HAKİKAT yaz, Googleden
incelemelisin.
RAVLİ CEVHER yaz. Googleden
incelemelisin.
İşte böyle yaren,
Tanrı her şeyi birbirine
bağlamış olduğundan ve birbirine hizmet bağıyla bağladığından ilişkiler
kafamızı karıştırabilir, ulaşılmaz büyüklükte ve çözülemez karışıklıkta
olduğunu sanırız.
Özgür bir düşünceye
sahip olmadan doğruyu bulamayız.
Özgür bir düşünceye sahip
olmak için kendimizi başka biri gibi görüp değerlendirmemiz ve bu değerlendirme
için de Tanrı ölçülerine göre kıyaslama yapmamız gerekir.
Kendi nefsimizi tanımadan,
etkilerini bilmeden ne kendimizi ne de kendimizin dışında olanları
tanıyabiliriz.
Veliler, evliyalar hep kendini bil, içine dön, dünya kargaşasından kurtul
uyarısında bulunmaktadır.
*
RAVLİ