10 Nisan 2013 Çarşamba

MAHZENİ ESRAR SIRLAR HAZİNESİ 38

MARİFETE EREN İHTİYAR HİNT RAHİBİNİN HİKÂYESİ

Hindistan ülkesinden bir mûbit (Rahip) bostanlar arasından geçiyordu.
Nakışlı saraylarla süslenmiş bir mevki, sanatlı çiçeklerle donanmış bir bahçe gördü.

Goncaları felekler (Yıldızlar) gibi seyircilerinin kanını dökmek için (Tuzağa çekmek için) kemer kuşanmış (Görev olarak kabul etmiş).

Kısa ömürlü lale kendinden geçmiş, çimenden renk-renk güller fışkırmış, ince boylu kamışları şekerle dolmuş.

1545- Ağaçlar dikenlerinden kalkan yapmış, salkım söğütler can korkusuyla titreşmekte.

Menekşenin zülfü kendi boynuna bağ olmuş, parlak gözlü nergis eteklerini gümüş akçelerle doldurmuş, lale incilerle, gül yakutlarla bezenmiş.

Gül ile lale kucak kucağa, nefes nefese gelmişler.
Gülün hayatı bir aydan fazla olmadığı halde hiç de sonunu düşünmüyordu.

İhtiyar rahibin, o kutlu bahçeden geçtikten birkaç ay sonra tekrar yolu oraya düşmüştü.

1550- O bağdaki güllerle bülbüllerden birkaç karga ile çığlık kuşunun iniltisinden başka bir şey bulamadı.

O cennetin yerine bir cehennem inmiş, o sarayın sultanı “ Ateş gede” ye (Mecusilerin ibadet ettikleri mabet) göçmüş.

Yeşillik buhar olup uçmuş, gül demetleri yerinde bir deste diken kalmış.
İhtiyar, o hazan bahçesine (Sonbahar) (Derin-derin) baktı, her şeye güldü.

(Ancak) kendi benliğine ağladı.
Görünüşün hiç bakası (Kalan, kalıntı) yok imiş dedi.

1555- Toprakla sudan hâsıl olan her şey nihayet harap olmaktan başını kurtaramaz.

O halde harabat (Virane) diyarından daha güzel bir semt, haraplıktan daha iyi bir tedbir yoktur.

Rahip, gözlerini hakikat yönüne çevirince hem kendini anladı, hem de Tanrı’yı bildi.

O sırrın cevherinin (Özü, kaynağı, madeni) sarrafı (Anlayan, değer veren) oldu.
Sonuna kadar o cevhercinin tarafında kaldı.

Ey Müslümanlıktan, Mecusilikten haberi olmayan gafil, sen bir çeşmesin, fakat bir damla suyun yok.

1560- Bu Hint rahibinden daha aşağı kalma.
Cihanı bırak, dünyaya tapanlardan olma.

Gül gibi ne zaman kadar sarhoşluk edeceksin?
Daha ne kadar külah ve kemer sevdasıyla baş kaldıracaksın?

Kalk, gülün kemerini elinden bırak, çünkü gül, kemerini senin kanınla bağlamıştır.

Külah (Mevki, makam isteyişin) ile kemer aşkın (İsteklerine hizmet etmek) afetleridir.

Her ikisini de aşk meyhanesinde rehin et.
Zaman olur ki kemer, sana gönül âleminin kulluğunu bağışlar.

1565- Çalış ki, şu efendilik, kölelik kayıtlarından sıyrılasın.
Nizami gibi bir nizam altına girmek gailesinden kurtulmasın.

                                 ***
Mahzen-i Esrar
Nizami
M.E. B. Şark İslam klasikleri 13

                                 ***
Neler öğrendik:

1.   Önemseyeceğimiz, değer vereceğimiz konuların                              ömürlerinin ne kadar kısa veya uzun olduğuna bakarak değer vermemiz gerektiğini öğrendik.

2.   Topraktan var olanların tekrar toprağa döneceklerini yani her şeyin aslına döneceğini öğrendik.

3.   Gözlerimizi hakikat yönüne çevirdiğimiz zaman, yani hakikati olduğu gibi görmeye başladığımız zaman kendimizi tanıyabileceğimizi, Tanrıyı bilebileceğimizi öğrendik.

4.   Kendini bilmeyenin Tanrı’yı bilemeyeceğinden öncelikle kendimizi bilmemiz gerektiğini öğrendik.

5.   Kendimizi bilmek için nefsimizi bilmemiz gerektiğini öğrendik.

6.   Nefsini bilmeyenin Tanrı’yı bilemeyeceğini öğrendik.

7.   İsteklerimizi yok olacak şeylerden kurtarıp, ebedi olanı istemeye yönlendirmemiz gerektiğini öğrendik.

8.   Ne efendi olmak ne de köle olarak kalmak kaydından kurtularak özgür düşünceye sahip olarak doğru yolu seçmemiz ve bu yolda ilerlememiz gerektiğini öğrendik.

                                          *
RAVLİ KENDİNİ ARAYA SOKMA yaz, Googleden incelemelisin.

RAVLİ KENDİNİ BİL yaz, Googleden incelemelisin.

RAVLİ NEFS yaz, Googleden incelemelisin.

RAVLİ KONTROL yaz, Googleden incelemelisin.

RAVLİ BUNALIM yaz, Googleden incelemelisin.

RAVLİ HAKİKAT yaz, Googleden incelemelisin.

RAVLİ CEVHER yaz. Googleden incelemelisin.

İşte böyle yaren,

Tanrı her şeyi birbirine bağlamış olduğundan ve birbirine hizmet bağıyla bağladığından ilişkiler kafamızı karıştırabilir, ulaşılmaz büyüklükte ve çözülemez karışıklıkta olduğunu sanırız.

Özgür bir düşünceye sahip olmadan doğruyu bulamayız.
Özgür bir düşünceye sahip olmak için kendimizi başka biri gibi görüp değerlendirmemiz ve bu değerlendirme için de Tanrı ölçülerine göre kıyaslama yapmamız gerekir.

Kendi nefsimizi tanımadan, etkilerini bilmeden ne kendimizi ne de kendimizin dışında olanları tanıyabiliriz.

Veliler, evliyalar hep kendini bil, içine dön, dünya kargaşasından kurtul uyarısında bulunmaktadır.

                                           *
RAVLİ

Popüler Yayınlar