Dünyadaki zorluklar ve
kurtuluş çareleri:
Kalk, feleğin döşeğini topla.
Çünkü bu tavla tahtasında
vefa (Sözünde durma, sözünü yerine getirme, dostluğu
devam ettirme, doyuma ulaşma) yoktur; murat nakşını onun vuslat
kapısından bekleme.
Onun tabiatında insaf
meziyeti (Merhamete, vicdana veya mantığa dayanan
adalet) dayalı arama.
Bu âleme ayak basmanın
faydası ne?
(Dünya
âleminin sevilecek bir özelliği yoktur)
Bu dalgalar arasında yük
taşımaktan ne çıkar?
(Bir
şey yapıyorsun, bir birikim yapıyorsun, bir sebeple yok ediliyor, yaptığın iş
boşa gidiyor)
1550- Doğan, ördeğe:
“Kırlar hoştur” dedi.
Ördek cevap verdi:
“ Gecen hayrolsun, ben
yerimden memnunum”
Ey şu gam (Keder, tasa, kaygı, dert) gemisinde yerleşen zavallı!
Senin hayatın varlığının
yakasına bağlıdır.
Sana azap veren yükleri at.
Onlar sana su değil serap
gösteriyorlar.
Bu toprak üstünde kurtuluş
köşesi, bu kemiklerde vefa iliği (Sözünde durma, sözünü
yerine getirme, dostluğu devam ettirme, doyuma ulaşma) yoktur.
Cihanda naz çeken (Her istediğini yerine getiren) bir zerre bile
bulamazsın.
Bari onunla ortaklıktan geri
dur.
1515- Bu dünya nimetlerinde
bulaşık bir kâse (Tadı tuzu olmayan) ile boş bir
sofradan başka bir şey arama.
Onu görenler ağızlarını
kapadılar, ondan bahsedenlerin de dilleri yandı.(Konuştuklarına
pişman oldular)
Kervanında birkaç çıngıraktan
(Yerini bildiren), kâsesinde birkaç sinekten (Yararlanmak isteyen asalak) başka bir şey yoktur.
Zamane, bu kâseden bir parmak
yiyenlerin kafataslarından yüzük halkası yaptı.(Anlaşmayı
gösteren işaret)
Cihanda bütün ömür boyunca doğru bir şey göremezsin.
(Hayat) hep düşünce fitnesi (Bela, sıkıntı, ayartma, azdırma, ahlak bozuculuk,
arabozuculuk, karışıklık, dinsizlik, canilik, delilik), hep uyku
sevdasıdır.(Bilgisizlikten, anlayış ve akıl erdirecek olgunlukta olamamaktan, evresinde olup bitenlerin ayırımına varamayan, gerçekleri göremeyen, dalgınlık içinde kendi hayal dünyasına kaçan, gözleri açık olduğu halde uyuyan, uykuyu kendine sığınak edinen uyku sevdasındadır.)
1520- Yuvanı bir ölüm yurdu
gibi düzenle.
(Yaşadığımız
yere ölümün geleceğini, ölüm gelene kadar rahat ve huzurlu, verimli olması için
düzenleme yapmak)
Şu harap ülkeden vazgeç.
Dünya evinin penceresini keder sislerinden (Bulanıklıktan, üzüntülü düşünmekten, nedeni açık olmayan korku ya da giderilemeyen isteklerden doğan sıkıntıdan, gönül üzüntüsünden) kurtar, ev satan simsarlar gibi onu övmekte ne fayda var?
Dünyayı ne kucaklıyorsun?
Onu karnından sen doğurmadın.
Cihana bir iptal çizgisi çek
de tasasız yaşa.
Devrandan (Dünyadan, yıldızlardan, zamandan, talihten, kaderden,
devredip dönen düzenden) uzaklaş.
Hür ve kayıtsız bir hayat
geçir.
Yolun uzun, menzilin
uzaktadır.
Yokluğunu, azığını hazırla.
1525-Hele bu şeytanlar yurdu
olan çöl (Hayal) ki, bağrı yanıkları öldüren,
susuzları yakan bir cehennemdir.
Bu çölün bengisuyu ciğer
kanı, tuzluğu da güneş kaynağıdır.
Kızıl rengi zavallılar için
şarap, çorak kumları kebap gibidir.
Sonu parlak görünen o çorak
yere gönül verme.
Nasıl ki (Kuvvet ve cesaretin timsali olan) .
Öd’ün içi su, kalbin içi de
kandır, derler.
Görünüşü bile gözü kanla
dolduran o (Korkunç) yolda zayıf yüreklilerin hali ne olacak?
1530-Bu devler yatağı çölün
alevlerinden gönül evi daralır, yürek sıkıntıları artar.
Bu çölde tabiata uyanlar
ciğer gibi donar, öd gibi yanarlar.
Bu cehennem tabiatlı toprağı
ne yapacaksın?
Cehennemi ver de Cenneti al.
Bu topraktan yapılmış heykel
kurulduğu günden beri seni adım-adım ölüme götürür.
Seni insan haline koydu ama
sonunda yavaş-yavaş aradan kaybedecektir.
1535- Dönüp gideceğin yer
yine toprak olacağına göre oturup bu toprağın başını beklemenin ne lüzumu var?
Cihanda hiç kimse tam bir
murat meyvesi yiyemedi.
Bu yazıyı hiç kimse sonuna
kadar okuyamadı.
Bu sivri dikene ayak basma.
Dikkat et, kendini
dikenlerden koru.
Makamın mademki güvenli ve
devamlı değil, korkulu bir tuzaktır, o halde böyle korkunç bir yeri ne
yapacaksın?
1540- Burası fena menzillidir
(Yoldaki konak yeri).
Bunda sebat (Yerinde durma, sözünde ve kararında durma) arama.
Esen güz (Sonbahar) rüzgârıdır.
Ondan bahar (Kokusu) bekleme!
Nizami
M.E. B. Şark İslam klasikleri 13
***
Neler öğrendik:
1.
İnsanların
sözünde durmadıklarını öğrendik.
2.
İnsanların
verdikleri sözü yerine getirmediklerini öğrendik.
3.
İnsanların
dostluğa devam ettirmediklerini öğrendik.
4.
İnsanların
beklediği ve istediği sonuçlara ulaşamadıklarını öğrendik.
5.
İnsanların
acıyarak esirgeyerek korumadıklarını öğrendik.
6.
İnsanların
hakikati olduğu gibi göremediğini, görse bile korku ve çıkarı için dile
getirmediklerini öğrendik.
7.
İnsanların
mantıklı düşünseler bile çıkarı için adaletli davranmaktan kaçındıklarını
öğrendik.
8.
Dünyaya ait
yaptığımız birikimleri, işleri bir şekilde elimizden alındığını, onca
çalışmanın, zorlanmanın boşa gittiğini öğrendik.
9.
Her insanın
hoşlandığı ve memnun olduğu, işine yarayan, geçimini sağlayan, memnun olacağı
bir alan, bir aydınlık, bir karanlık ortam olduğunu öğrendik.
10.
Dünya yaşamının
dertlerle, kederlerle, tasalarla, kaygılarla dolu olan ve kaçamayacağı bir
ortamda yaşamaya mecbur olduğunu öğrendik.
11.
Sözünde durulmasını,
verilen sözün yerine getirmesini bekleyenlerin, dostluğu devam edileceğini
beklemenin, isteklerimize ulaşabileceğimizi beklersek bir gerçek olmayan hayal
âleminde yaşayacağımızı ve bunların bize büyük yük olacağını öğrendik.
12.
Dünyada her
istediğimizi yerine getiren birini bulamayacağımızı öğrendik.
13.
Tadı tuzu
olmayan, temel ihtiyaçların hazırlanmış olarak verilmeyen bir yaşamı yaşamaya
mecbur olduğumuzu öğrendik.
14.
Hayat
yolculuğunda akraba, hısım, arkadaş, dost, komşu, hemşeri dediğimiz kimselerle
beraber olduğumuzu bunun anlamının da bizim güzelliklerimizden, imkânlarımızdan
yararlanmak isteyen asalaklardan başka bir şey olmadığını öğrendik.
15.
Hayatımız boyunca
hep tanık olup başımıza gelenlerin belalar, sıkıntılar, ayartmalar, azdırmalar,
ahlak bozukluğu, arabozuculuk, karışıklık, dinsizlik, canilik, delilik olduğunu
öğrendik.
16.
Dünyadan elde
edeceklerimizden, yıldızların etkilerinden, ait olduğumuz zamandan, talih
beklentilerinden, kaderin yazdıklarından, devredip dönen, göz boyayıp tuzağa
düşüren düzenden kendimizi kurtarmamız gerektiğini öğrendik.
Kurmamız, ebedi hayata
kavuşmamız gerekmektedir.
Tanrı vermedikçe istediğimizi
elde edemeyiz, kalbimiz ancak Tanrı’nın verdiği ile sakinleşir ve kabul ederek
sakinleşiriz.
Hayatın hayal ettiğimiz gibi
olamayacağını, gerçekleri olduğu gibi kabul edip istemesek de, sevmesek de,
kabul etmekte zorlansak da düşüncelerimizi ve davranışlarımızı buna göre
ayarlamamız gerektiğini öğrendik, anladık.
Hayatın hakikatini görüp
anlayanların sustuklarını, konuştuklarında kendini denetleyemiyor, aşırı
konuşuyor, kendini beğeniyor, gevezelik ediyor diye suçlandıklarını öğrendik.
Yaşadığımız yere ölümün her
an geleceğini, ölüm gelene kadar rahat ve huzurlu, verimli olması için
düzenleme yapmamız gerektiğini öğrendik.
Bulanıklıktan, üzüntülü
düşünmekten, nedeni açık olmayan korku ya da giderilemeyen isteklerden doğan
sıkıntıdan, gönül üzüntüsünden kendimizi kurtarmamız gerektiğini öğrendik.
Devredip bir düzen içinde
olduğumuz müddetçe buradaki şartlara ister istemez uyum sağlarız, boyun eğeriz.
Yaren,
Bu okuduğun ve seni uyaran,
rahatsızlık veren bu görüşten kurtulmak istiyorsan Tanrı’ya yönelmelisin, Tanrı’yı
aramak için yola çıkmalısın.
Görecek ve yaşayacaksın ki
canını sıkan dünyaya ait kısa süren zevk ve heyecanlardan kurtulup hem bu
dünyada hem de ahrette sevinç içinde yaşamayı öğreneceksin, göreceksin ve
yaşayacaksın.
Bu öğüt bütün din büyüklerinin
bize müjdesidir.
Büyüklerimiz bu yolu hem
göstermişler, hem anlatmışlar, hem yol inceliklerini anlayabileceğimiz şekilde
bize kolaylık sağlamışlardır.
Sıradan bir insan olmaktan
kurtulup sayılan bir insan olmak için bu önerileri iyice anlamalısın.
*
RAVLİ