Şükür sesi işittiğin zaman daha fazla elde edilmiş olmağa hazırlan.
Tanrı bir kulunu severse, onu
belaya (Gam, keder, musibet, afet, ceza, gayet zor iş,
büyük uğraşı) uğratır.
Sabrederse, kendisi için seçer.******
Şükrederse onu daha fazla beğenir
ve ayırır.*******
İnsanların bazıları Tanrı’ya
kahrı (Zorlama, zorla iş gördürme, mahvetme, helak
etme, batırma, ezme) için, bazıları da lütfu (Hoşluk,
güzellik, iyi muamele, iyilik) için şükrederler.
Her ikisi de hayırlıdır.
Çünkü şükür, kahrı lütuf şekline koyan bir panzehirdir.
Kemale ermiş olan akıllı açıktan açığa veya gizlice cefaya
şükreden kimsedir ve bu Tanrı’nın beğenip seçtiği
bir insandır.
Eğer onun muradı ateşe
gitmekse, şükür ile maksatlarına bir an önce ulaşmış olur.
Çünkü dıştaki şikâyet içtekini azaltır.
Peygamber (Ona selam olsun):
“ Ben
çok gülen ve öldüren bir adamım”(Hadis) buyurmuştur.
Yani benim, cefa eden adamın
yüzüne karşı gülmem, onun için bir ölümdür.
Burada gülmekten maksat,
şikâyet yerine şükürdür.
Hikâye eder ki:
Ashab’dan bir adamın
yakınında bir Yahudi vardı.Yahudi bu ashaptan olan adamın evinde oturuyordu ve odasından, ashabın evine, çamaşır suları, ayakyolu pislikleri akardı.
Ashab’dan olan o zat,
yahudiye şükreder ve ailesinin de şükretmelerini emrederdi.
Böylece sekiz yıl geçti.
Nihayet bu Müslüman öldü.
Yahudi de başsağlığı için
onun evine gidince orada bu pislikleri gördü.
Bu şekilde geçmiş yıllarda
neler olup bittiğini öğrendi, çok pişman oldu ve Müslüman ailesine:
“ Allah lâyığınızı versin!
Bunu şimdiye kadar niçin
söylemediniz?Bir de bana her zaman teşekkür ediyordunuz.” Dedi.
Onlar da karşılık olarak:
“ Merhum bizi şükretmemizi
emreder ve şükrü bırakmamamız için de bizi korkuturdu” dediler.
Bunun üzerine Yahudi Müslüman
oldu, iman getirdi.
BEYİT:
“ Mutrip (şarkıcı,şarkı
okuyan) insana müzik nasıl zevk ve sevinç verirse,İyi adamları anmak da insanı iyiliğe teşvik eder.”
Bunun için Tanrı Kur’an da
Peygamberleri ve Salih kullarını zikrediyor.
(İmanda, düşünce ve davranışlarında, ahlakında, söz,
fiil ve davranışlarında dosdoğru ise, hayırlı ve faydalı düşünce ve davranışlar
işliyor, Allah’ın emir ve yasaklarına uyan kişi Salih özelliğini taşır)
Onların yaptığı işlere
muktedir olduğu halde, suçları bağışlayanlara şükrediyor.(Ankebut suresi 9)-(Nisa
suresi 69)
Şükür, nimet
memesini sağmaktır.
Meme dolu olsa bile sen
sağmadıkça süt gelmez.
Şükretmeyişin sebebi ve şükre
mani olan şey nedir?
Diye şeyhe sordu.
Şeyh buyurdu ki:
Şükretmeyişin sebebi ham bir açgözlülüktür.Aç gözlü her zaman eline geçmeden fazlasını bekler.
Onu bu hale getiren tamahkârlığıdır
ve beklediğinden az bir şey eline geçmesi, şükretmesine mani olur.
Binaenaleyh kendi kusurundan
haberi olmadığı gibi, vermek istediği (Şeyin) kusurundan ve vechinden (Yüzünden) de gafildir (Habersiz,
dikkatsiz).
Muhakkak ki tamahkârlık (Doymazlık), olmamış meyveyi, çiğ eti ve ekmeği yemek
gibidir ve mutlaka şükretmemek (Bir) hastalığın doğmasına mucip (Sebep) olur.
Zararlı bir şey yediğini
öğrenince insanın onu çıkarması lazımdır.
Ulu Tanrı kendi hikmetiyle
onu şükürsüzlük hastalığına uğratmıştır.
Bunun için istifra etmeli
(Kusmalı) ve o bozuk, kötü zandan boşalmalıdır ki bir tek hastalığı, yüz
hastalık olmasın.
“Ve
biz onları, dönebilmeleri için, iyiliklerle de kötülüklerle de denedik”
(Araf suresi 168)
Yani, biz onları
beklemedikleri yerden zırhlandırırız ki bu da gayb âlemidir.
Onların görüşleri (Nazarları), Tanrı’nın şerikleri ( Ortak) gibi olan sebepleri görmekten nefret ederler.
Bayezid-i Bistami dedi ki:
Yarabbi!Ben sana hiç ortak koşmadım.
Tanrı:
“ Ey Bayezid süt gecesi de
ortak koşmadın mı ve bu süt bana dokundu demedin mi?
Hâlbuki zarar ve fayda veren
benim” buyurdu.
Bayezid sebebe baktığı için Tanrı onu müşrik saydı ve ona
sütten evvel ve sütten sonra zarar veren benim dedi.
Fakat sütü bir günah, verdiği zararı da öğretmenin verdiği öğüt gibi yaptım.
Bir öğretmen, meyve yeme!
Dediği halde öğrenci yerse ve
öğretmen onun ayağına vurursa o öğrencinin:
“ Ben meyve yedim, bunun
zararı ayağıma dokundu” demesi doğru değildir.
İşte böyle kim dilini
Tanrı’ya ortak koşmaktan korursa, Tanrı onun ruhunu şirkten temizler.
Tanrının indinde (Yanında) az olan çoktur.
Şükür, nimetler
verildiğinde olur.
Ve ben onun güzelliğine,
yiğitliğine şükrettim denmez.
Hamd ise umumidir.
Maarif basımevi 1954
Çeviren Meliha Ülker TARIKAHYA
***
Neler öğrendik:
1.
Şükretmenin Tanrı
ile bir bağ sağladığını öğrendik.
2.
Tanrı’nın verdiği
nimetler ile kulluk yapacak kullarını avladığını öğrendik.
3.
Şükretme sesinden
Tanrı’nın hoşlandığını ve daha o kulunun sesini duymak için nimetlerini
çoğalttığını öğrendik.
4.
Tanrı’nın
şükreden kulunu daha fazla beğendiğini ve nimetini şükreden kuluna artırdığını
öğrendik.
5.
Tanrı’dan gelen
her şeyi kabul edip şükreden kişinin hayırlı bir kişi olduğunu öğrendik.
6.
Tanrı’dan gelen
bizim hoşumuza gitmeyen, hatta çok acı çektiğimiz durumlarda bile şükredersek
Tanrı’nın bağışlarına kavuşacağımızı öğrendik.
7.
Olgunluğa ulaşmış
kimselerin Tanrı’nın kahrına, cefasına, başına gelen sayısız olaya rağmen
şükredenler olduğunu öğrendik.
8.
Şükrün isteklere
kolayca ulaşma sebebi olduğunu öğrendik.
9.
Dışta olan
sıkıntının içte bir sıkıntıya sebep olmaması için şükretmemiz gerektiğini
öğrendik.
10.
Şikâyet yerine
şükür edersek dışımız ağlasa bile içimizin şükürle güleceğini öğrendik.
11.
Halkın verdiği
sıkıntıyı halktan değil, Tanrı’dan geldiği bilincine varmanın imandan olduğunu,
Müslüman olanların böyle davrandıklarını öğrendik.
12.
İyiliği ve iyi kimseleri hatırlamanın ve
onların iyiliklerini söylemenin bizi kendiliğimizden iyiliğe yönlendirdiğini
öğrendik.
13.
Şükür etmekle,
yavrunun annesini emmeye başladığı gibi Tanrı’nın nimet sütünün şükredene
akmasına sağladığını öğrendik.
14.
Tamahkârlığın (Doymazlığın) Aç güzlülüğe
yani eline geçenden fazlasını beklemeye neden olduğunu, şükür etmeye mani
olmaya sebep olduğunu öğrendik.
15.
Tamahkâr
olanın kendi yanlışlığından haberi
olmadığından ve bu yüzden habersiz olduğundan şükür etmeyi bilemediğini
öğrendik.
16.
Tamahkârlığın nimetin tamamlanmasını beklemeyenlerin bir hastalığı
olduğunu, bu şükürsüzlük hastalığına uğradığını, iyileşmek için bozuk ve kötü
zandan boşalmanın gerektiğini öğrendik.
17.
Sadece sebepler
üzerinden bekleyiş içinde olmanın yanlış bir bakış olduğunu, Tanrı’dan istemek
ve beklemek gerektiğini, çalışıp çabalamamız gerektiğini, görünmeyen âlemden
nimetlerin çalışmamızın içine konarak verildiğini öğrendik.
18.
Tanrı’ya ortak
koşmadan (Şirk) dikkatli olmamız ve korunmamız
gerektiğini öğrendik.
19.
Tanrı’nın genel
olarak herkese verdiği nimetlere bakarak yanılgıya düşmememiz gerektiğini,
öğrendik.
İşte böyle yaren,
Uğraşı vermediğimiz, aklımız
hayalimize bile gelmeyen bir iyilikle karşılaştığımız zaman bu çok özel bir şey
olduğunun farkında olarak beğendiğimizi, faydalandığımızı, dile getirmemizi, iyilik
edeni övmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.
İyilik, kullar elinden
gelmesi dolayısıyla onlara teşekkür etmek, esas bu nimeti bize göndererek
şükretmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.
Nimetin nimet olduğunu
bilmemiz, farkında olmamız, bundan sevinç duymamız, bu nimeti yerinde iyi ve
güzel şeylerde kullanmamız, bedenimizle, dilimizle ve kalbimizle şükretmemiz
gerektiğini öğrendik, anladık
*
RAVLİ