(İstekli
yolcuların okunması adet olan dini dualar, her vakit dilde ve ağızda dolaşan
Allah sözleri, rızkını çıkarmak için çalışıp çabalamak, ibadet etmek, her işe
zaman ayırması, ayarlaması gereklidir)
O zaman, her işte onları bir
kontrolör gibi, alışılmış olduğu üzere bu işe çekip sürükler.
Mesela sabahleyin kalkınca, o
saatte ibadetle meşgul olması her şeyden önce gelir.
Çünkü bu zamanda nefis daha
saf ve sakindir.
Herkes kendisine yakışan ve nefsine layık olan ibadeti yerine
getirir, Allah'ın kulluğunu yapar.
Kur'an'da:
"Saf-saf dizenler biziz. Allah'ın şanını yükseltmiş olanlar biziz."
(Saffat suresi165,166) buyrulduğu gibi, yüz bin saf vardır.
Bir kimse ne kadar içini temizlerse, onu o kadar
öne alırlar ve ne kadar az temizlerse, o nispette arka sıralara atarlar.
Çünkü "Onları Allah'ın bıraktığı yere götürünüz."
(Hadis) buyrulmuştur.
Bu hikâye uzundur ve kimse bu
uzunluktan kurtulamaz.
Her kim bunu kısaltmaya
kalkarsa, kendi ömrünü ve canını kısaltmış demektir.
[Tabii] "Allah'ın korudukları müstesnadır (Kural dışı bırakılan)."
(Hud suresi 119)Bu vasılların (Hakk’a ulaşan) evradına (adet olan dini dualar, her vakit dilde ve ağızda dolaşan Allah sözleri ) gelince, sizin anlayacağınız kadarını söylüyoruz.
Bunların virdi şöyledir:
Mukaddes ruhlar ve temiz melekler,
"Sayılarını ancak Allah'ın bildiği"
(İbrahim suresi 9) ve son derece kıskançlığından isimlerini halktan gizlediği
Allah erleri, sabahleyin bunların ziyaretine
Kur'an'da:
"Ve insanların küme-küme Allah'ın dinine girdiklerini görürsün"
(Nasr suresi 2)
"ve melekler her
kapıdan onların yayına girer."
(Rad suresi 23) buyrulduğu
gibi girerler.
Onların yanına oturduğun
halde görmüyorsun, o sözlerden, selam ve gülümsemelerinden bir şey anlamıyorsun
ve duymuyorsun.
Bu olmuştur ve şaşılacak bir
şey değildir.
Mesela hasta, ölümü
yaklaşınca hayaller görür, yanına oturandan haberi olmaz, ne dediğini işitmez.
Hâlbuki bu gerçekler hayallerden bin defa daha latiftir; insan
hasta olmayınca bunu görmez ve duymaz.
O gerçekleri
ise ölmeden evvel ölmedikçe insan göremez.Ziyaretçi, velilerin durumlarının ne kadar nazik olduğunu ve onların ne kadar büyük olduklarını, sabahın erken saatinde bu kadar meleğin ve temiz ruhların ona saygı göstermek, tazim etmek için geldiklerini bilir ve böyle bir vird (Belli zamanlarda okunan Kur’an cüzleri, duaları) esnasında meleklerin gelip şeyhi rahatsız etmemeleri için pek çok bekler.
Mesela köleler padişahın
sarayı kapısında hazır bulunurlar.
Her sabah onların vird'i (Belli zamanlarda yaptıkları) şöyledir:
Her birinin belli bir yeri,
belli bir saygı duruşu vardır.
Bazısı uzaktan hizmet eder ve
padişah onlara bakmaz, görmezlikten gelir.
Fakat köleler falanın saygı
gösterdiğini görürler.
[Biri] padişah olunca, onun
vird'i, kölelerin her bir taraftan
huzuruna gelmesidir.
Çünkü onun için artık kölelik
kalmamış ve "Allah'ın huyları ile huylanınız"
(Hadis) ve "Ben onun kulağı ve gözü olurum" (Hadis) gerçeği hâsıl olmuştur.
Bu da pek yüksek bir
makamdır.
Bunu söylemek boştur.
Çünkü onun büyüklüğü,
azameti, ayn= A', za,
mim = me ve te = t harfleri
ile anlaşılmaz.
Onun azametinden,
büyüklüğünden pek az bir şey sana yol bulsa, ne ayn ne de ayn'ın çıktığı yer
kalır.
Ne el, ne de himmet (Çalışıp
çabalama, emek, gayret).
Nurlar ordusuyla vücut şehri
harap olur.
"Padişahlar bir kasabaya girdiler mi onu
altüst ederler."
(Neml suresi 34)
Bir deve küçücük bir eve girince
ev yıkılır.
Fakat bu harabede binlerce
hazine bulunabilir.Beyit:
Hazine viranede (Yıkılmış, harap olmuş) olur.
Köpek mamur (Batındır, şenlikli) olan yerde bulunur.
Saliklerin (Bir yola giren, bir yolda giden) makamını uzun uzadıya anlattığımızdan, vasılların (Hakk’a erenlerin) hallerinin şerhi (Açıklama) için ne diyelim?
Sadece saliklerin sonu
vardır, bunun yoktur; saliklerin sonu visaldir (Sevgiliye
kavuşma); vasılların (Ulaşan, erişen, kavuşan)
sonu ne olabilir?
(Bir
yolda giden yolun sonuna varır.
Hakk’a ulaşanların
sonu ne olabilir?)
Ayrılığı olmayan bir kavuşma.
Üzüm hiç koruk olur
mu? Olmuş meyve yeniden hamlaşır mı?
Beyit:
İnsanlarla konuşmayı haram sayarım;
Hâlbuki senin sözün olunca, sözü uzatırım.
Vallahi ben sözü uzatmıyorum, kısa kesiyorum!
Şiir:
Ben kan içiyorum, sen de şarap sanıyorsun.
Sen can alıyorsun ve can verdiğini zannediyorsun.
Bunu kısa kesen, doğru yolu bırakıp da falan ağaç yakındır, diye tehlikeli çöl yolunu tutana benzer.
***
FİHİ MAFİH MEVLANA HAZRETLERİMaarif basımevi 1954
Çeviren Meliha Ülker TARIKAHYA
***
Neler öğrendik:
1.
Daha önce Allah’a
gitmiş ulaşmış, kavuşmuş ve bir olmuşun bize gösterdiği yolu izlememiz
gerektiğini öğrendik.
2.
Her doğru gördüğümüzün yol olmadığını, ulaştıran,
eriştiren, kavuşturan yolu tercih etmemizin doğru olduğunu öğrendik.
3.
Birbiriyle ilişkili doğruları ve ileri
doğru götüren doğruların oluşturduğu yolu
tercih etmemiz gerektiğini öğrendik.
4.
Sevgiliye ulaşmak
için uğraşının kavuşmak ve bir olmak ve onda kendimizi yok ederek onunla var
olmak amaçlı olması gerektiğini öğrendik.
İşte
böyle yaren,
Yol uzun ve sonsuzdur.
Yüce Allah’a kavuşana kadar yolculuk ederiz, kavuşuruz ama yol bitmez.
Yüce Allah ile birlikte yolculuk başlar ki bunun sonu yoktur.
*
RAVLİ
YOL yaz Google den okumalısın.
*
RAVLİ