Herkes aynayı sever ve aynada kendi sıfatlarını (Görev ve ödev bakımından özellik) ve faydalarını görmeğe âşıktır.
O yüzünün
hakikatinden haberdar değildir.
Örtüyü kendi yüzü zanneder.
Örtünün aynası onun yüzünün
aynasıdır.
Beni yüzünün aynası
gör.
Sence de benim ayna
olduğum sabit olsun.
O.
“ Nebiler ve veliler bozuk ve
yanlış bir zan içindedirler.Bunlarda da kuru bir davadan başka bir şey yok” dediği zaman,
Mevlana:
“ Sen bunu bir latife (Şaka) olarak mı söylüyorsun, yoksa sen de bu fikirde
misin?
Eğer böyle düşünüyorsan vücutta
görmek bir gerçek olmuştur.
Bu vücuttaki şeylerin en
azizi ve şereflisidir (Yüz).
Bununla nebileri de tavsif (Nitelemek) etmiş oluruz.
Çünkü onlar da görmekten başka bir şey iddia etmediler.
Sen de bunu itiraf ediyorsun.
Görmek, görülen bir şey olmadan vücut bulmaz.
Çünkü görmek müteaddi ( Geçişli fiil, düşündürmek, anlamak gibi ) fiillerindendir.
Görmek için mutlaka onun
yanında görülen bir şey olmalıdır.
Burada görülen matlup ( İstenilen, aranan), gören taliptir (İsteyen, istekli).Yahut aksinedir.
İşte bu senin inkârınla (Reddetme, tanımama), vücuttaki talip (İsteyen, istekli) matlup (İstenilen,
aranan) ve görmek sabit oldu demektir.
Bununla Allahlık ve kulluk,
nefyinde (Sürme, sürgün etme) ispatı bulunan bir
kaziyye ( Önerme, dava ) olur.
Bunun elbette sabit olması
vaciptir (Mecbur).
Bu cemaat, bu gafil (Habersiz, dikkatsiz) şeyhe mürit (Bağlanmış) olmuş, ona tazim (Saygı
gösterme) ediyor, dediler.
Ben de:
“ Pekâlâ!Bu gafil (Habersiz, dikkatsiz) şeyh, taştan yapılmış bir puttan daha aşağı değil ya!
Taştan bir putun önüne gidip ona saygı gösteriyorlar, tapınıyorlar.
Ondan bir şeyler istiyorlar.
O put ise bundan bir şey
duymuyor, bir şey anlamıyor.
Bunların aşkı bu battal ( İşe yaramaz) şeyhin hayaliyledir.
Hayal, bu müritlerin
birleşmesinden, ayrılığından hiçbir hallerinden haberdar değildir.
Bu atlatıcı hayalin aşkı,
insanı böyle vecde (Kendinden geçirse); her şeyden
haberi olan geçek sevgilisi ile buluşan kişinin duyduğu lezzeti bulamaz.
Maarif basımevi 1954
Çeviren Meliha Ülker TARIKAHYA
***
Neler öğrendik:
1.
Herkesin
kendisini doğru, iyi, güvenilir, beğenilen işler yapan biri olarak gördüğünü ve
inandığını öğrendik.
2.
Kişinin kendini
kendisi değerlendirdiği zaman kendi gerçeğini göremeyeceğini öğrendik.
3.
Kişinin kendini
doğru, haklı, bilinçli gördüğü kanısıyla kendine sevdiği perde oluşturduğunu,
devamlı o perdeye baktığını, doğru olarak kendine öz eleştiri yapamadığını
öğrendik.
4.
Kendimize
baktığımız zaman Mevlana hazretlerinin yüzünü görmemiz gerektiğini, yani
Mevlana hazretlerinin gerçeğini bilmemiz, görmemiz taklit olsa bile böyle
davranmamız gerektiğini öğrendik.
5.
Yüzümüzün bütün
gerçekleri gösteren bir yer olduğunu, görünmeyenlerin görünür olan yerin yüz
olduğunu öğrendik.
6.
Yüzü görmenin
kişiyi düşündürmeye ve anlamaya sürdüğünü, sürüklediğini öğrendik.
7.
Bilinen
gerçeklerin yüzde toplandığını, yüzün üstünden bilinmeyen, gizli, örtülmüş,
karanlıkta kalmış, perde arkasında kalmış gerçeklere buradan hareketle
gidildiğini, görülebilen ve anlaşılabilen şekle soktuklarını, söze
getirdiklerini öğrendik.
8.
Allah’ın yüzünü görmek isteyen isteklinin
görebileceğini çünkü var olanın bir şekilde kendini gösterdiğini, tanıttığını,
bilinmek istediğini öğrendik.
İşte böyle yaren,
Allah’ın yüzünü nasıl görmek
istiyorsan Yüce Allah da sana o şekilde kendini gösterir.
Eğer biz görmenin kuralını,
adabını, yolunu doğru yapar ve isteğimizi aşk halini getirmekle Allah’ın yüzünü
bu dünyada görebileceğimizi Mevlana Hazretlerin müjdesinden öğrendik, anladık.
*
RAVLİ