14 Şubat 2013 Perşembe

FİHİ MAFİH 43. fASIL

Seyfül-Buhari Mısır’a gitti.
Herkes aynayı sever ve aynada kendi sıfatlarını (Görev ve ödev bakımından özellik) ve faydalarını görmeğe âşıktır.

O yüzünün hakikatinden haberdar değildir.
Örtüyü kendi yüzü zanneder.

Örtünün aynası onun yüzünün aynasıdır.

Beni yüzünün aynası gör.
Sence de benim ayna olduğum sabit olsun.

O.
“ Nebiler ve veliler bozuk ve yanlış bir zan içindedirler.
Bunlarda da kuru bir davadan başka bir şey yok” dediği zaman,

Mevlana:
“ Sen bunu bir latife (Şaka) olarak mı söylüyorsun, yoksa sen de bu fikirde misin?

Eğer böyle düşünüyorsan vücutta görmek bir gerçek olmuştur.

Bu vücuttaki şeylerin en azizi ve şereflisidir (Yüz).
Bununla nebileri de tavsif (Nitelemek) etmiş oluruz.

Çünkü onlar da görmekten başka bir şey iddia etmediler.
Sen de bunu itiraf ediyorsun.

Görmek, görülen bir şey olmadan vücut bulmaz.
Çünkü görmek müteaddi ( Geçişli fiil, düşündürmek, anlamak gibi  ) fiillerindendir.

Görmek için mutlaka onun yanında görülen bir şey olmalıdır.
Burada görülen matlup ( İstenilen, aranan), gören taliptir (İsteyen, istekli).
Yahut aksinedir.

İşte bu senin inkârınla (Reddetme, tanımama), vücuttaki talip (İsteyen, istekli) matlup (İstenilen, aranan) ve görmek sabit oldu demektir.

Bununla Allahlık ve kulluk, nefyinde (Sürme, sürgün etme) ispatı bulunan bir kaziyye ( Önerme, dava ) olur.

Bunun elbette sabit olması vaciptir (Mecbur).

Bu cemaat, bu gafil (Habersiz, dikkatsiz) şeyhe mürit (Bağlanmış) olmuş, ona tazim (Saygı gösterme) ediyor, dediler.

Ben de:
“ Pekâlâ!
Bu gafil (Habersiz, dikkatsiz) şeyh, taştan yapılmış bir puttan daha aşağı değil ya!
Taştan bir putun önüne gidip ona saygı gösteriyorlar, tapınıyorlar.

Ondan bir şeyler istiyorlar.
O put ise bundan bir şey duymuyor, bir şey anlamıyor.

Bunların aşkı bu battal ( İşe yaramaz) şeyhin hayaliyledir.
Hayal, bu müritlerin birleşmesinden, ayrılığından hiçbir hallerinden haberdar değildir.

Bu atlatıcı hayalin aşkı, insanı böyle vecde (Kendinden geçirse); her şeyden haberi olan geçek sevgilisi ile buluşan kişinin duyduğu lezzeti bulamaz.

                                ***
FİHİ MAFİH MEVLANA HAZRETLERİ                         
Maarif basımevi 1954
Çeviren Meliha Ülker TARIKAHYA

                     ***
Neler öğrendik:

1.   Herkesin kendisini doğru, iyi, güvenilir, beğenilen işler yapan biri olarak gördüğünü ve inandığını öğrendik.

2.   Kişinin kendini kendisi değerlendirdiği zaman kendi gerçeğini göremeyeceğini öğrendik.

3.   Kişinin kendini doğru, haklı, bilinçli gördüğü kanısıyla kendine sevdiği perde oluşturduğunu, devamlı o perdeye baktığını, doğru olarak kendine öz eleştiri yapamadığını öğrendik.

4.   Kendimize baktığımız zaman Mevlana hazretlerinin yüzünü görmemiz gerektiğini, yani Mevlana hazretlerinin gerçeğini bilmemiz, görmemiz taklit olsa bile böyle davranmamız gerektiğini öğrendik.

5.   Yüzümüzün bütün gerçekleri gösteren bir yer olduğunu, görünmeyenlerin görünür olan yerin yüz olduğunu öğrendik.

6.   Yüzü görmenin kişiyi düşündürmeye ve anlamaya sürdüğünü, sürüklediğini öğrendik.

7.   Bilinen gerçeklerin yüzde toplandığını, yüzün üstünden bilinmeyen, gizli, örtülmüş, karanlıkta kalmış, perde arkasında kalmış gerçeklere buradan hareketle gidildiğini, görülebilen ve anlaşılabilen şekle soktuklarını, söze getirdiklerini öğrendik.

8.      Allah’ın yüzünü görmek isteyen isteklinin görebileceğini çünkü var olanın bir şekilde kendini gösterdiğini, tanıttığını, bilinmek istediğini öğrendik.

İşte böyle yaren,

Allah’ın yüzünü nasıl görmek istiyorsan Yüce Allah da sana o şekilde kendini gösterir.

Eğer biz görmenin kuralını, adabını, yolunu doğru yapar ve isteğimizi aşk halini getirmekle Allah’ın yüzünü bu dünyada görebileceğimizi Mevlana Hazretlerin müjdesinden öğrendik, anladık.

                                            *
RAVLİ

Popüler Yayınlar