8 Şubat 2013 Cuma

FİHİ MAFİH 35. fASIL

Bu hafızlar nasıl olup da ariflerin ahvalini (Durumunu) anlamıyorlar, buna şaşarım.

Yemin edip duran düşkün
(Kalem suresi 10) diye şerh ettiği gibi, kovucu (Dedikoducu, yerici, gammaz) bilhassa kendisidir:

“ Falanın sözüne bakma, o her ne derse seninle yine şöyledir, böyledir.” Der.

Kusurlar araştırıcı, kovuculukla söz gezdirici, iyiliği önleyici, saldırgan günahlara dadanmıştır
(Kalem suresi 11,12)

Hele Kur’an ne garip, kıskanç bir sihirbazdır.
İnsanı kendisine öyle bağlar ki hasmın (Düşmanın) kulağına anlayacağı şekilde, açıktan fısıldar.

Fakat hasmın (Düşmanın) ondan (O manadan) ve tadından haberi olmaz yahut da bu tadı gerisin geriye alır, çalar.

Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir
(Bakara suresi 7) buyrulduğu gibine kadar hoş işitiyor, hatmediyor (Ezberliyor) ve anlamıyorlar!

Ondan (Kur’an dan) söz ediyor, fakat yine kavramıyor.

Allah latiftir (Yumuşak, hoş, güzel, nazik), kahrı (Zorla iş gördürmesi) ve anahtarı (Kapıları açması) da latif, o kadar latiftir ki anlatılamaz.

Eğer benim parçalarım bütünümden çözülecek, açılacak olursa, bu onun sonsuz lütfundan (Hoşluk, güzellik, iyi muamele, iyilik) ve açıcılığından, eşsiz fatihliğindendir.

Ölüm ve hastalığı sakın benim için suçlandırmayınız.
Çünkü o, arada işin gerçeğini örtmek için bulunuyor.

Beni asıl öldüren O’nun (Allah’ın) benzeri olmayan lütfudur (Hoşluk, güzellik, iyi muamele, iyilik).

Bu ileri sürülen bıçak veya kılıç, yabancıların gözlerini, bu uğursuz gözlerin katlin (Ölümün) hakikatini görmemeleri bakımından, uzaklaştırmak ve kapatmak içindir.

                               ***
FİHİ MAFİH MEVLANA HAZRETLERİ
Maarif basımevi 1954
Çeviren Meliha Ülker TARIKAHYA

                     ***
Neler öğrendik:

1.   Kur’an’ı Kerimi ezberleyenlerin yürüyen Kur’an olduklarını öğrendik.

2.   Hafız olanın ezberlediğinin manasından uzak olmaması gerektiğini öğrendik.

3.   Hafızların kendileri gibi olmadığı için arif kişileri aşağılamaya çalıştıklarını öğrendik.

4.    Kur’an-ı Kerimin okuyana ve dinleyene kendisine bağladığını, manasını açıkça verdiğini, bir tat, bir lezzet verdiğini, öğrendik.

5.   Allah sözlerine dost olanın Kur’an vasıtasıyla verilen tad ve lezzeti kalbinde muhafaza ettiğini ve etkilendiğini öğrendik.

6.   Allah sözlerine düşman olanın veya kendi kişiliğini Kur’an’dan daha fazla öne çıkarana verilen bu lezzetin, tadın gerisin geriye alındığını öğrendik.

7.   Kalbine mühür vurulanların, yani İlahi kapı o kişilere kapatılmış olanlar parlak sözler söyleseler bile Kur’an sözlerini anlayamadıklarını, kavrayamadıklarını, birbirisi arasında olan güzelliklere, hoşluklara, yumuşaklıklara, nazikliklere ilişki kuramadıklarını öğrendik.

8.   Tüme varım, tümden gelim dediğimiz anlama, kavrama ve yerinde kullanmanın sadece ezberlemek ve ezberleneni söylemekle ulaşılamayacağını öğrendik.

İşte böyle yaren,

Yaptığımız bir işi anlayarak, kavrayarak, ne işe yaradığını, ne elde edileceğini, nereye götüreceğini bilerek ve bilinçli bir şekilde yapmamız gerekmektedir.

 İçteki beş duyu ile dıştaki beş duyu Kur’an dinlemek ve okumakla duygulanır sevinç duyar.

 Duygulanma etkisi ile His dünyası gelişmiş olanlar anlatılması güç haz duyar, sevincinin veya coşkusunun son noktasına varır.

 Hislenmenin son noktasına vardıktan sonra coşku, sevinç gittikçe azalarak sona erer.

 Eğer bu hislenmede sevgi dostluk varsa manası ile gönle yerleşir ve kalıcı olur.

 Manası anlaşılmadan gönlün sahiplendiği güzellik daha sonra yerini, değerini ve gücünü aklın tam anlaması ve kayraması için söze çevrilir.

 Mutluluk hormonu salgılayan bu okumanın ve dinlemenin gönlümüzde bu nurun ne kadar uzun kalmasını sağlarsak o kadar iyi olduğunu, öğrendik, anladık.

                                         *
RAVLİ ÖLÜM yaz Google den ölümün hakikatini öğrenmelisin.

                                         *
RAVLİ

Popüler Yayınlar