Üstü tilki postu ile örtülüydü.
Almak istedim.
O ufak bir odada deliklerden
dışarı bakıyor ve öteye beriye sıçrıyordu.Sonra Celâl-üt Tebrizi de onun yanında bir hayvan suretinde göründü.
O benden sıçrayıp kaçtı, fakat ben onu yakaladım.
Beni ısırmak istiyordu.
Başını ayağımın altına aldım,
adam-akıllı ezdim onu; içinde ne varsa dışarıya fırladı.
Ondan sonra derisinin
güzelliğine baktım.
Bu altın, cevher, inci,
yakut, bunlardan da kıymetli şeylere layık olduğunu gördüm.
Ona:
“Ben alacağımı aldım, şimdi
sen, ey ürkek hayvan, nereye istersen kaç, neresini gözün kestiriyorsa fırlayıp
oraya git!”
O yenilmekten
kaçıyordu.
Hâlbuki saadeti, mağlubiyetindedir.
Her halde bunu dekayik-i
sehabiye (Peygamberin yanında olanların incelikleri)
v.s. gibi tasavvur etti.
O bunun her istediğini öğrenmek için çalıştığı ve onunla zevk aldığı yol ile elde edeceğini düşündü.
Bu ise mümkün değildir.O bunun her istediğini öğrenmek için çalıştığı ve onunla zevk aldığı yol ile elde edeceğini düşündü.
Çünkü arif, öyle bir halde
bulunur ki onu tuzakla avlamak mümkün olmaz.
Bu tuzaklar ne kadar sağlam
ve düzgün de olsa bu avı yakalamağa layık değildir..
Arifin ihtiyarı ( Kendi ister, seçer ve gönlüyle hareket eder) elindedir.
Hiç kimse onun ihtiyarı (Kendi isteği) elinde olmadan yakalayamaz.
Mesela sen gözetme yerinde
bir av avlamak için otursan, av senin oturduğun yeri ve yaptığın hileleri
görür.
Avın ihtiyarı (Kendi seçimi) elindedir.
İstediği yerden ve yoldan
geçip gider.
Senin yanından belli bir
yoldan geçmek zorunda değildir.
Çünkü:
“ Allah’ın
toprağı geniştir.“(Zümer suresi 10)
“ Hiç
kimse O’nun ilminden, onun istediğinden fazla ihata (Tam kavrayış,
anlayış, geniş bilgi) edemez “
(Bakara suresi 55)
Sonra bu dakikalar senin dil ve
idrakine (Anlama ve bilme) geçti mi, artık onlar
hakiki olarak kalmaz.
Bir temasla bozulur.
Her bozulmuş ve bozulmamış
şey arifin ağzına düşünce ve idrakine (Anlama ve bilme)
ulaşınca olduğu gibi kalmaz, başka bir şey olur.
Tanrı’nın inayetleri (Yardımı) ve kerametleri (Büyük
bağışı) ile örtülüdür.
Asayı görmedin mi?
Musa’nın elinde nasıl
bambaşka bir şey oldu.
Onda asa mahiyetinde bir şey
kalmadı.
O inleyen direk, Peygamberin
elindeki o dal, Musa’nın ağzındaki o dua, Davud’un elindeki demir ve o dağlar
bu dokunma ile eski halleri ile kalmadılar, olduklarından
başka bir şey oldular.
İşte bu dakikalar ve dualar bu
karanlık ve cismani elde olduğu gibi kalmazlar.
“ Kâfir yedi mide ile yemek
yer”
(Hadis)
Bu cahil Ferraş’ın (Temizlikçi)
seçip eve soktuğu eşek sıpası yetmiş mide ile yemek yiyor.
Eğer bir mide ile yese de,
yetmiş mide ile yiyormuş gibi geliyor.
Çünkü sevilmeyen bir adamın yaptığı her şey sevilmez ve sevilen adamın yaptığı her şey de sevilir.
Eğer Ferraş (Temizlikçi) orada
olsaydı, yanına girer kendisine öğüt verirdim.
Ve bu herifi evden kovup, atıncaya kadar evden çıkmazdım.
Çünkü bu onun, dinini, ruhunu, kalbini ve aklını bozuyor.
Keşke bu onu bu fesatlara sevk edecek yerde şarap içmek v.s. gibi kötü şeylere sevk etseydi, hakkında inayet sahibi (İyilik yapanın) inayetine mazhar olmak şartıyla daha hayırlı olurdu.
Fakat o, evi namazlıklarla
doldurdu.
Keşke Ferraş onu bu
namazlıklara sarıp yaksaydı ne iyi olurdu?
Bu yolla Ferraş (Temizlikçi) da
ondan ve onun şerrinden kurtulurdu.
Çünkü bu onun Sahib-ül İnaye
(İyilik yapanın) hakkındaki inancını bozuyor.
Önünde onunla alay ediyor.
Bu adam Ferraş’ı tespihler,
dualar (Virdler) ve salâvatlarla avlamış İnşallah Tanrı bir gün Ferraş’ın gözlerini açar da, onun yüzünden ne zarara uğradığını,
Sahib-ül İnaye’nin (İyilik yapanın) rahmetinden (Acıma, esirgeme, koruma, merhamet) ne kadar
uzaklaştığını görür ve kendi eliyle kafasını uçurur ve ona:Bütün bu kötü işlerin suret (Kendini gösterdi) buldu.
Benim kötü işlerimi ve bozuk
inançlarımı mükâşefe ile (Allah sırlarının görünmesi,
kendilerinin Allah’ın nurunu görmeleri) benim arkamdan evin bir
köşesinde toplamış bir halde gördüler.
Ben bunları Sahib-ül İnaye’den
(İyilik sahibinden) saklıyordum ve onları
arkamda gizliyordum.
Hâlbuki o bu sakladığım bütün kötülükleri öğretiyor ve bana:
Sen bunları niçin saklıyorsun?
Nefsin elinde olan Tanrı’ya
yemin ederim ki, eğer ben senin kötü işlerin habis (Kötü,
alçak, pis, soysuz) suretlerini çağırırsam, onlar birer-birer benim
gözümün önüne gelirler, kendilerini bana gösterirler, hallerinde bana haber
verirler.
Tanrı bu mazlumları ibadet yoluyla yolundan alıkoyan, yol kesen bu gibi günahkârların elinden kurtarsın.
Padişahlar meydanda gûy-u
çevgan (Oyuncular at üstünde olmak üzere ellerinde eğri
değneklerle takım halinde oynanan top oyunu) oyunu oynarlar.
Bu, savaşlarda, dövüşlerde
hazır bulunmayan şehir ahalisine, savaş erlerinin nasıl savaştıklarını,
düşmanların kafasını nasıl kestiklerini ve kafalarının, topun meydanda
yuvarlanmasıyla nasıl yerlerde yuvarlandıklarını, düşmana nasıl saldırdıklarını
ve nasıl geri çevirdiklerini göstermek, bir örnek vermek içindir.
Meydanda oynanan bu oyun
gerçek savaşı göstermek için bir usturlap (Yüksekliği
gösteren ölçü) gibidir.
Tanrı erleri için namaz
kılmak, sema etmek de, onların gizlice Tanrı’nın emirlerine uymak ve
nehiylerine (Yasaklarına) uymamanın bir
misalidir.
Sema’da muganni (Güzel sesli okuyucu), namazda imam gibidir.
Eğer muganni (Güzel sesli okuyucu), ağır söylerse, Sema da ağır,
hafif söylerse hafif olur.
Bu onların içinde emir ve
nehyin münadisine (Güzel sesle söylenen emir ve
yasaklara) nasıl uyduklarının bir misalidir.”
***
FİHİ MAFİH MEVLANA HAZRETLERİMaarif basımevi 1954
Çeviren Meliha Ülker TARIKAHYA
***
Neler öğrendik:
1.
Temiz insanları
ibadet yoluyla, tespihler, dualar (Virdler) ve salâvatlarla avlayıp Allah sırlarının görünmesinin yolunu, kendilerinin de Allah’ın
nurunu görmelerine engel olan, Allah’ın hakikatine giden yolunu kesenler
olduğunu öğrendik.
2.
Sevilenin her
hareketinin sevildiğini öğrendik.
3.
Oyunlarla gerçek
savaşa hazırlanıldığını öğrendik.
4.
Mevcut
bilgilerden yararlanarak Allah’ın sevgisini kazanmamız, onun verdiklerinin
bizim kazandığımızdan, hak ettiğimizden çok daha üstün olduğunu öğrendik.
5.
Bir şekilde Allah
hitabını almamız gerektiğini öğrendik.
İşte böyle yaren,
Bu dünyada gördüğümüz,
tanıdığımız, oynadığımız her ne ise bizim seviyemizi belirlemek olduğunu
öğrendik.
Bu dünya imtihan dünyasıdır.
Bu dünyadaki her örnek ahret
dünyasının bir örneğidir.
Sevgiyle, aşk ile kazanımların
beklenilenden çok daha fazla olacağını öğrendik, anladık.
Yaren
RAVLİ ARİF yaz Google den arifliğin özelliğini en azından tanı,
olamıyorsan bile yakınlaş.
*
RAVLİ