7 Şubat 2013 Perşembe

FİHİ MAFİH 34. fASIL

Ben onu yırtıcı bir hayvan şeklinde gördüm.
Üstü tilki postu ile örtülüydü.

Almak istedim.
O ufak bir odada deliklerden dışarı bakıyor ve öteye beriye sıçrıyordu.
 

Sonra Celâl-üt Tebrizi de onun yanında bir hayvan suretinde göründü.
O benden sıçrayıp kaçtı, fakat ben onu yakaladım.  

Beni ısırmak istiyordu.
Başını ayağımın altına aldım, adam-akıllı ezdim onu; içinde ne varsa dışarıya fırladı.

Ondan sonra derisinin güzelliğine baktım.
Bu altın, cevher, inci, yakut, bunlardan da kıymetli şeylere layık olduğunu gördüm.  

Ona:
“Ben alacağımı aldım, şimdi sen, ey ürkek hayvan, nereye istersen kaç, neresini gözün kestiriyorsa fırlayıp oraya git!”

O yenilmekten kaçıyordu.
Hâlbuki saadeti, mağlubiyetindedir.

Her halde bunu dekayik-i sehabiye (Peygamberin yanında olanların incelikleri) v.s. gibi tasavvur etti.
O bunun her istediğini öğrenmek için çalıştığı ve onunla zevk aldığı yol ile elde edeceğini düşündü.
Bu ise mümkün değildir.

Çünkü arif, öyle bir halde bulunur ki onu tuzakla avlamak mümkün olmaz.
Bu tuzaklar ne kadar sağlam ve düzgün de olsa bu avı yakalamağa layık değildir..

Arifin ihtiyarı ( Kendi ister, seçer ve gönlüyle hareket eder) elindedir.
Hiç kimse onun ihtiyarı (Kendi isteği) elinde olmadan yakalayamaz.

Mesela sen gözetme yerinde bir av avlamak için otursan, av senin oturduğun yeri ve yaptığın hileleri görür.

Avın ihtiyarı (Kendi seçimi) elindedir.
İstediği yerden ve yoldan geçip gider.

Senin yanından belli bir yoldan geçmek zorunda değildir.

Çünkü:
Allah’ın toprağı geniştir.“
(Zümer suresi 10)

Hiç kimse O’nun ilminden, onun istediğinden fazla ihata (Tam kavrayış, anlayış, geniş bilgi) edemez  
(Bakara suresi 55)

Sonra bu dakikalar senin dil ve idrakine (Anlama ve bilme) geçti mi, artık onlar hakiki olarak kalmaz.
Bir temasla bozulur.

Her bozulmuş ve bozulmamış şey arifin ağzına düşünce ve idrakine (Anlama ve bilme) ulaşınca olduğu gibi kalmaz, başka bir şey olur.

Tanrı’nın inayetleri (Yardımı) ve kerametleri (Büyük bağışı) ile örtülüdür.
Asayı görmedin mi?

Musa’nın elinde nasıl bambaşka bir şey oldu.
Onda asa mahiyetinde bir şey kalmadı.

O inleyen direk, Peygamberin elindeki o dal, Musa’nın ağzındaki o dua, Davud’un elindeki demir ve o dağlar bu dokunma ile eski halleri ile kalmadılar, olduklarından başka bir şey oldular.

İşte bu dakikalar ve dualar bu karanlık ve cismani elde olduğu gibi kalmazlar.

“ Kâfir yedi mide ile yemek yer”
(Hadis)

Bu cahil Ferraş’ın (Temizlikçi) seçip eve soktuğu eşek sıpası yetmiş mide ile yemek yiyor.
Eğer bir mide ile yese de, yetmiş mide ile yiyormuş gibi geliyor.

Çünkü sevilmeyen bir adamın yaptığı her şey sevilmez ve sevilen adamın yaptığı her şey de sevilir.

Eğer Ferraş (Temizlikçi) orada olsaydı, yanına girer kendisine öğüt verirdim.

Ve bu herifi evden kovup, atıncaya kadar evden çıkmazdım.
Çünkü bu onun, dinini, ruhunu, kalbini ve aklını bozuyor.

Keşke bu onu bu fesatlara sevk edecek yerde şarap içmek v.s. gibi kötü şeylere sevk etseydi, hakkında inayet sahibi (İyilik yapanın) inayetine mazhar olmak şartıyla daha hayırlı olurdu.

Fakat o, evi namazlıklarla doldurdu.
Keşke Ferraş onu bu namazlıklara sarıp yaksaydı ne iyi olurdu?

Bu yolla Ferraş (Temizlikçi) da ondan ve onun şerrinden kurtulurdu.

Çünkü bu onun Sahib-ül İnaye (İyilik yapanın) hakkındaki inancını bozuyor.

Önünde onunla alay ediyor.
Bu adam Ferraş’ı tespihler, dualar (Virdler) ve salâvatlarla avlamış İnşallah Tanrı bir gün Ferraş’ın gözlerini açar da, onun yüzünden ne zarara uğradığını, Sahib-ül İnaye’nin (İyilik yapanın) rahmetinden (Acıma, esirgeme, koruma, merhamet) ne kadar uzaklaştığını görür ve kendi eliyle kafasını uçurur ve ona:

 “ Sen beni mahvettin.
Bütün suçların üzerinde toplandı.
Bütün bu kötü işlerin suret (Kendini gösterdi) buldu.

Benim kötü işlerimi ve bozuk inançlarımı mükâşefe ile (Allah sırlarının görünmesi, kendilerinin Allah’ın nurunu görmeleri) benim arkamdan evin bir köşesinde toplamış bir halde gördüler.

Ben bunları Sahib-ül İnaye’den (İyilik sahibinden) saklıyordum ve onları arkamda gizliyordum.

Hâlbuki o bu sakladığım bütün kötülükleri öğretiyor ve bana:
Sen bunları niçin saklıyorsun?

Nefsin elinde olan Tanrı’ya yemin ederim ki, eğer ben senin kötü işlerin habis (Kötü, alçak, pis, soysuz) suretlerini çağırırsam, onlar birer-birer benim gözümün önüne gelirler, kendilerini bana gösterirler, hallerinde bana haber verirler.

Tanrı bu mazlumları ibadet yoluyla yolundan alıkoyan, yol kesen bu gibi günahkârların elinden kurtarsın.

Padişahlar meydanda gûy-u çevgan (Oyuncular at üstünde olmak üzere ellerinde eğri değneklerle takım halinde oynanan top oyunu) oyunu oynarlar.

Bu, savaşlarda, dövüşlerde hazır bulunmayan şehir ahalisine, savaş erlerinin nasıl savaştıklarını, düşmanların kafasını nasıl kestiklerini ve kafalarının, topun meydanda yuvarlanmasıyla nasıl yerlerde yuvarlandıklarını, düşmana nasıl saldırdıklarını ve nasıl geri çevirdiklerini göstermek, bir örnek vermek içindir.

Meydanda oynanan bu oyun gerçek savaşı göstermek için bir usturlap (Yüksekliği gösteren ölçü) gibidir.

Tanrı erleri için namaz kılmak, sema etmek de, onların gizlice Tanrı’nın emirlerine uymak ve nehiylerine (Yasaklarına) uymamanın bir misalidir.

Sema’da muganni (Güzel sesli okuyucu), namazda imam gibidir.
Eğer muganni (Güzel sesli okuyucu), ağır söylerse, Sema da ağır, hafif söylerse hafif olur.

Bu onların içinde emir ve nehyin münadisine (Güzel sesle söylenen emir ve yasaklara) nasıl uyduklarının bir misalidir.”

                               ***
FİHİ MAFİH MEVLANA HAZRETLERİ
Maarif basımevi 1954
Çeviren Meliha Ülker TARIKAHYA

                     ***
Neler öğrendik:

1.   Temiz insanları ibadet yoluyla, tespihler, dualar (Virdler) ve salâvatlarla avlayıp Allah sırlarının görünmesinin yolunu, kendilerinin de Allah’ın nurunu görmelerine engel olan, Allah’ın hakikatine giden yolunu kesenler olduğunu öğrendik.

2.   Sevilenin her hareketinin sevildiğini öğrendik.

3.   Oyunlarla gerçek savaşa hazırlanıldığını öğrendik.

4.   Mevcut bilgilerden yararlanarak Allah’ın sevgisini kazanmamız, onun verdiklerinin bizim kazandığımızdan, hak ettiğimizden çok daha üstün olduğunu öğrendik.

5.   Bir şekilde Allah hitabını almamız gerektiğini öğrendik.

İşte böyle yaren,

Bu dünyada gördüğümüz, tanıdığımız, oynadığımız her ne ise bizim seviyemizi belirlemek olduğunu öğrendik.

Bu dünya imtihan dünyasıdır.
Bu dünyadaki her örnek ahret dünyasının bir örneğidir.

Sevgiyle, aşk ile kazanımların beklenilenden çok daha fazla olacağını öğrendik, anladık.

Yaren
RAVLİ ARİF yaz Google den arifliğin özelliğini en azından tanı, olamıyorsan bile yakınlaş.

                                  *
RAVLİ

Popüler Yayınlar