Bizden kaçın ve bize yaklaşmayın.
Siz benim muhtaç olduğum şeysiniz, ben sizden nasıl kaçabilirim?
İyice bilinmelidir ki her insan nerede olursa olsun, daima kendi ihtiyacının
yanında bulunur ve ondan ayrılmaz.
Hayvan da böyledir, daima
ihtiyacı ile beraberdir.
Bu ona, anasından babasından
daha yakındır.
Adeta ona yapışıktır, onun
bağıdır.
Onu şu tarafa, bu tarafa
doğru çeker.Tıpkı gem gibi.
(Söz
dinlemeyen, hırçın, her türlü taşkınlık yapan, isteği, hevesi peşinde
koşan ancak asil olan, faydalı işler yapacak yetenekte olan kişiye; kendi
davranışından büyük zararını görmemesi için kontrol edilmesi gerekir ve buna
gem vurmak diyoruz.)
İnsanın kendi kendisini bağlaması mümkün olmaz.
Çünkü her zaman o bu bağdan
kurtulmak ister.
Bu bakımdan kurtulmak isteyen
bir kimsenin kendisini bağlatması lazımdır.
Şu halde onu başka birinin bağlamış olması muhakkaktır.
Mesela sağlık isteyen
birinin, kendi kendisini hasta etmemesi lazım gelir.
Çünkü insanın hem hastalığı hem sağlığı bir
arada istemesi muhaldir (Olanaksız).
İnsan daima kendi ihtiyacının
yanında bulunduğuna göre, bu ihtiyacı sağlayanın da
yanında olur.
Yulara yapışık olduğundan bu
yuları çekene yapışmıştır.
Yalnız şu kadar var ki gözü
yularda olduğu için bir değeri, itibarı olamaz.
Gözü eğer yuları çekende
olsaydı ve bu yulardan kurtulsaydı yuları, yularını çeken olurdu.
Yularcının peşinde yularsız
gitmediği ve gözü onda olmadığından dolayı ona yular vurdular.
“ Biz
onun burnunu damgalayacağız”
(Kalem suresi 16) buyrulduğu
gibi, ağzına gem vuralım ve istemediği halde onu çekelim.Çünkü o gemsiz olarak arkamızdan gelmiyor.
Nazım:
Onlar:Seksenden sonra oyun olur mu? Diyor.
Ben de onlara cevap
olarak:
Seksenden evvel
oyun olur mu? Dedim.
Ulu Tanrı kendi fazlından (İyiliğinin üstünlüğünden), ihtiyarlara çocukluk
bağışlar.
Çocukların bundan haberi
yoktur.
Onlar dünyayı
görmediklerinden ve dünyadan bıkıp usandıklarından, çocukluk insana tazelik ve
oynamak arzusu verir.
İnsanı güldürür, sıçratır.
İşte ihtiyar da dünyayı taptaze
görür.Oynamak, sıçramak ister.
Cildi tazelenir, kanı ve eti
artar.
İhtiyarlığın ehemmiyeti
ve şerefi büyüktür.
İhtiyarlık alametleri
büyüdükçe eğlenmek, oynamak hevesi artar.
O halde ihtiyarlığın
büyüklüğü Tanrı’nınkinden de fazla olur.
Çünkü Tanrı’nın Celalinin (Büyüklük, ululuk) baharı ortaya çıkıyor ve ihtiyarlık
sonbaharı onu yeniliyor, bırakmıyor.
Binaenaleyh, Tanrı’nın
fazlının baharı (Üstünlük göstermesi) zayıftır.
Bir (İnsan) dişinin
dökülmesiyle, Tanrı’nın baharının gülümsemesi eksilir ve bir saçın ağarması ile
Tanrı’nın fazlının yeşilliği solar.
Sonbahar yağmurunun ağlaması
içinde, gerçekler bağı bozulur ve hayatının zevki kaçar.
Tanrı zalimlerin (Haksızlık edenlerin) dediğini çok yükseltir.
***
FİHİ MAFİH MEVLANA HAZRETLERİMaarif basımevi 1954
Çeviren Meliha Ülker TARIKAHYA
***
Neler öğrendik:
1.
Muhtaçlığın
birbirine yaklaştırdığını öğrendik.
2.
İhtiyaçların
yönlendirdiğini öğrendik.
3.
Bir insanın kendi
kendine kaldığı zaman yanlışa düşebileceğini, onun için kendi dışında doğruyu
olduğu gibi söyleyebilen, doğru yola yönlendiren başka birine bağlanması
gerektiğini öğrendik.
4.
Doğru yolu, Tanrı
yolunu kendiliğinden bulamayana yardım etmek, yönlendirmek gerektiğini
öğrendik.
5.
Birbirine zıt
olan iki şeyin bir arada olamayacağını öğrendik.
6.
Bizi yönlendiren
ihtiyacımıza bakarak kalırsak yatay gelişme sağlayabileceğimizi öğrendik.
7.
Bizim ihtiyacımızı sağlayana (Allah’a)
bakmamız lazım geldiğini, çünkü ihtiyacımızla birlikte yanımızda olduğunu
öğrendik.
8.
Tanrı’nın
ihtiyarlara çocukluk zevki vererek ölüm korkusunun dehşetinden kurtardığını
öğrendik.
9.
Haksızlık
edenlerin söyledikleri sözü yükselterek onları kendi sözlerine ve
davranışlarına bağladığını öğrendik.
İnsan ve hayvan ilişkilerinde
temel yaklaşımın ihtiyacın belirlediğini, kim kimin yanında ise aralarında
ihtiyaç ve ihtiyacın karşılanması olduğunu öğrendik, anladık.
İnsan olarak daha üstün bir
yol izlemek isteyenlerin yalnız maddesel ihtiyaca bağlı kalmadıklarını, ruhsal
ihtiyaçlarının da karşılanacağı kişilere yaklaştıklarını, yakınlık duyduklarını
öğrendik, anladık.
Olgunluk yolunda olanların
sadece ihtiyacın karşılanması sınırında kalmadığını, ihtiyacı karşılayanın
kimliği ve kişiliği ile ilgilenip onu tanımaya ve sevmeye çalıştıklarını
öğrendik, anladık.
Sadece görünen iyiliği görüp önemseyip,
görünmeyen iyilikleri görmezlikten gelenlerin olgunluktan nasibi olamayacağını
öğrendik.
Tanrı yolunda olanların
Tanrı’nın iyiliklerinin farkında olacağından ruh sağlığına kavuşacaklarını ve
beğenilen seçkin olan şimdi yaşayan veya ahrete gitmiş büyüklere
bağlandıklarını öğrendik.
Her ihtiyacın Allah
tarafından karşılandığının bilincine varanlar olgunluğa ulaşırlar.
*
Yaşlılığın ikinci çocukluk
olduğunu, Tanrının çocuk sevinci bağışladığını öğrendik, anladık. *
RAVLİ