7 Şubat 2013 Perşembe

FİHİ MAFİH 33. fASIL

Dediler ki:
Bizden kaçın ve bize yaklaşmayın.
Siz benim muhtaç olduğum şeysiniz, ben sizden nasıl kaçabilirim?

İyice bilinmelidir ki her insan nerede olursa olsun, daima kendi ihtiyacının yanında bulunur ve ondan ayrılmaz.

Hayvan da böyledir, daima ihtiyacı ile beraberdir.
Bu ona, anasından babasından daha yakındır.

Adeta ona yapışıktır, onun bağıdır.
Onu şu tarafa, bu tarafa doğru çeker.
Tıpkı gem gibi.

(Söz dinlemeyen, hırçın, her türlü taşkınlık yapan, isteği, hevesi peşinde koşan ancak asil olan, faydalı işler yapacak yetenekte olan kişiye; kendi davranışından büyük zararını görmemesi için kontrol edilmesi gerekir ve buna gem vurmak diyoruz.)

İnsanın kendi kendisini bağlaması mümkün olmaz.
Çünkü her zaman o bu bağdan kurtulmak ister.

Bu bakımdan kurtulmak isteyen bir kimsenin kendisini bağlatması lazımdır.
Şu halde onu başka birinin bağlamış olması muhakkaktır.

Mesela sağlık isteyen birinin, kendi kendisini hasta etmemesi lazım gelir.
Çünkü insanın hem hastalığı hem sağlığı bir arada istemesi muhaldir (Olanaksız).

İnsan daima kendi ihtiyacının yanında bulunduğuna göre, bu ihtiyacı sağlayanın da yanında olur.

Yulara yapışık olduğundan bu yuları çekene yapışmıştır.
Yalnız şu kadar var ki gözü yularda olduğu için bir değeri, itibarı olamaz.

Gözü eğer yuları çekende olsaydı ve bu yulardan kurtulsaydı yuları, yularını çeken olurdu.

Yularcının peşinde yularsız gitmediği ve gözü onda olmadığından dolayı ona yular vurdular.

Biz onun burnunu damgalayacağız
(Kalem suresi 16) buyrulduğu gibi, ağzına gem vuralım ve istemediği halde onu çekelim.
Çünkü o gemsiz olarak arkamızdan gelmiyor.

Nazım:
Onlar:
Seksenden sonra oyun olur mu? Diyor.

Ben de onlara cevap olarak:
Seksenden evvel oyun olur mu? Dedim.

Ulu Tanrı kendi fazlından (İyiliğinin üstünlüğünden), ihtiyarlara çocukluk bağışlar.

Çocukların bundan haberi yoktur.
Onlar dünyayı görmediklerinden ve dünyadan bıkıp usandıklarından, çocukluk insana tazelik ve oynamak arzusu verir.

İnsanı güldürür, sıçratır.
İşte ihtiyar da dünyayı taptaze görür.
Oynamak, sıçramak ister.

Cildi tazelenir, kanı ve eti artar.
İhtiyarlığın ehemmiyeti ve şerefi büyüktür.

İhtiyarlık alametleri büyüdükçe eğlenmek, oynamak hevesi artar.
O halde ihtiyarlığın büyüklüğü Tanrı’nınkinden de fazla olur.

Çünkü Tanrı’nın Celalinin (Büyüklük, ululuk) baharı ortaya çıkıyor ve ihtiyarlık sonbaharı onu yeniliyor, bırakmıyor.

Binaenaleyh, Tanrı’nın fazlının baharı (Üstünlük göstermesi) zayıftır.
Bir (İnsan) dişinin dökülmesiyle, Tanrı’nın baharının gülümsemesi eksilir ve bir saçın ağarması ile Tanrı’nın fazlının yeşilliği solar.

Sonbahar yağmurunun ağlaması içinde, gerçekler bağı bozulur ve hayatının zevki kaçar.

Tanrı zalimlerin (Haksızlık edenlerin) dediğini çok yükseltir.

                     ***
FİHİ MAFİH MEVLANA HAZRETLERİ
Maarif basımevi 1954
Çeviren Meliha Ülker TARIKAHYA

                     ***
Neler öğrendik:

1.   Muhtaçlığın birbirine yaklaştırdığını öğrendik.

2.   İhtiyaçların yönlendirdiğini öğrendik.

3.   Bir insanın kendi kendine kaldığı zaman yanlışa düşebileceğini, onun için kendi dışında doğruyu olduğu gibi söyleyebilen, doğru yola yönlendiren başka birine bağlanması gerektiğini öğrendik.

4.   Doğru yolu, Tanrı yolunu kendiliğinden bulamayana yardım etmek, yönlendirmek gerektiğini öğrendik.

5.   Birbirine zıt olan iki şeyin bir arada olamayacağını öğrendik.

6.   Bizi yönlendiren ihtiyacımıza bakarak kalırsak yatay gelişme sağlayabileceğimizi öğrendik.

7.    Bizim ihtiyacımızı sağlayana (Allah’a) bakmamız lazım geldiğini, çünkü ihtiyacımızla birlikte yanımızda olduğunu öğrendik.

8.   Tanrı’nın ihtiyarlara çocukluk zevki vererek ölüm korkusunun dehşetinden kurtardığını öğrendik.

9.   Haksızlık edenlerin söyledikleri sözü yükselterek onları kendi sözlerine ve davranışlarına bağladığını öğrendik.

 İşte böyle yaren,

İnsan ve hayvan ilişkilerinde temel yaklaşımın ihtiyacın belirlediğini, kim kimin yanında ise aralarında ihtiyaç ve ihtiyacın karşılanması olduğunu öğrendik, anladık.

İnsan olarak daha üstün bir yol izlemek isteyenlerin yalnız maddesel ihtiyaca bağlı kalmadıklarını, ruhsal ihtiyaçlarının da karşılanacağı kişilere yaklaştıklarını, yakınlık duyduklarını öğrendik, anladık.

Olgunluk yolunda olanların sadece ihtiyacın karşılanması sınırında kalmadığını, ihtiyacı karşılayanın kimliği ve kişiliği ile ilgilenip onu tanımaya ve sevmeye çalıştıklarını öğrendik, anladık.

Sadece görünen iyiliği görüp önemseyip, görünmeyen iyilikleri görmezlikten gelenlerin olgunluktan nasibi olamayacağını öğrendik.

Tanrı yolunda olanların Tanrı’nın iyiliklerinin farkında olacağından ruh sağlığına kavuşacaklarını ve beğenilen seçkin olan şimdi yaşayan veya ahrete gitmiş büyüklere bağlandıklarını öğrendik.

Her ihtiyacın Allah tarafından karşılandığının bilincine varanlar olgunluğa ulaşırlar.

                                            *
Yaşlılığın ikinci çocukluk olduğunu, Tanrının çocuk sevinci bağışladığını öğrendik, anladık.
                                                            *
RAVLİ

Popüler Yayınlar