«Ey Allah elçisi!
Mümin zina eder mi?»
Hazreti Peygamber şöyle
buyurdu:
«Evet,
zina eder, ama o yine mümindir.
O imanlıdır.»
Ebidderda’nın koca burnuna
rağmen yine mümindir.
Ancak mümin yalancı değildir.
«Yani, imanla yalan bir arada yürümez.» Allah gerçek müminin
yalanını doğruya çıkarır.
Adamın biri cübbesini yırttı.
«Eyvah, benim ferecim (Pardösü)
, abam yırtıldı bana bir aba (Elbise) verin!» diye sızlandı.
Adına fereci dediler.
Mevlâ’na bu kadar söz söyler,
hiç bir şey istemez. (M. 205)
Benim huyum budur, der.
Bir mezar taşında, ömür, bir
saattir diye yazılı idi.
Bir saat, üç saat nihayet ömrün bir sonu vardır.
Sofî için, vaktin çocuğu derler.
Yani vaktine
bağlı insan demektir.
Bizim de ömürden nasibimiz
ancak şu bir saattir.
Çünkü Mevlana’nın
meclisindeyiz.
Ona hizmette bulunuyoruz.
Ben onun postuna konmuş bir
böcek gibiydim.
Hiç düzgün konuşmaktan,
fesahatten (Güzel söz söyleme yeteneği) nasibim (Pay, hisse) yoktu.
Böylece diyordum ki:
«Mevlana’ya
Allah hayırlı mükâfat versin.»
Hayırlı bir işe aracılık
etti.
Bugün gereken hizmet ve
görevi bana işaret ediyorsun.
Sana anlatayım.
Cebrail yukarıya bakarsa
külahı düşer, sordu:
«Nereye gideyim?»
Şimdilik annen ile babanın
yanına gideceksin, ne zaman çağırırsam bana bir işaret et yeter.
Sofrayı eğri koymuşlar onu
düzgün koyayım dedi, başını çevirdi, yavaşça, işaretle, «Lüzum yok,» dedi.
(Söylediklerimi
başka alana kaydırıp yok ediyorlar)
Sofra yatakta tersine
kurulmuş dedim.
(Yukarıdan gelen (İlahi âlemden)
gelen bilgileri (Gıdayı) almak için, sırtın yatakta rahat ve huzurlu şekilde ve
başın ve ellerin yukarı doğru olmasıyla beslenebilineceği)
Hemen, «Ne söylüyorsun?
Yatakta sofranın ne işi var?»
dedi.
(İşareti anlayamadı)
O işten hiç başımı
kaldıramam.
(İşaret diliyle anlamayanla
karşılaşınca oradan gitmek gerekir.)
Ben hep emirle giderim.
Emir bu!
Şiir:
Bir zaman gönül
semtine doğru yürüdüm,
Gönül halinden bir
nişan arıyordum.
Acaba gönlümün hali
nicedir diye anlamak istiyordum.
Onun yüzünden
cihanı feryat ve figanla dolu görüyordum.
Eğer bu dağarcık (Bilgi
birikimi) olmasaydı, bu taifenin (Topluluk) ayak tozunu Cebrail bile bulamazdı.
Şiir:
Hikmet ehli (Gerçeği bilen, gören ve hareket eden) erenlerin sözlerini araştırdım,
Onlardan her
vadide, her şehirde bir destan var.
Hepsi de gönül
elinden feryada gelmişler
Bu sözlerden
şüpheye düştüm
Kendi aklımdan
geçtim, acele gönül tarafına sefer ettim.
Onda da hiç boş yer
göremedim.
Bu gönül arif (Bilen,
bilgili, aydın görüşlü) ile maruf (Herkesçe
bilinen) arasında çok kere sözcülük yapar.
Gönülün ne olduğunu
gönül erleri bilir.
Gönülün kadrini (Onurunu, şerefini, değerini, itibarını, rütbesini, derecesini)
her gönülsüz (İsteksiz) ve ruhsuz (Maddesiz yaşamı ilkesini bilmeyen) ne bilsin?
Gönül hakkında
Allah Peygamberi dedi ki:
Gönülden daha iyi,
gönülden daha üstün bir şey var sanma!
(M. 206) Kendisinde güzellik
olmayan, Hazreti Muhammed’in yüzünü Öper, söze başlar ve der ki:
Hazreti Muhammed (S. A.) ve
onun yoldaşları gibi ol!
Sen kendi sözünü söylüyorsun.
Başkalarını anmak,
nazar değmemek (Kendisini konu edilmekten
gizlemek) içindir.
Sen küfür dinle o benim için
başka bir anlam taşır.
Eğer öyle değilse benimle
başkaca hiç bir işin yoktur.
Şimdi bir yazı yazmak, onu
tekrar okumak içindir.
Ama tekrar okuyamazsan, buna
gerek yoktur.
Okursan o zaman düşünürsün.
Bu, te
harfidir yahut te’dir, yahut üç noktalı se’dir veya sonuncu harf olan ye
harfidir.
Eğer bu harfleri okumak
zevkini kendinde bulamazsan bu Allah erlerinin gelmesi sana ayıp değildir.
Bir hikmet (Gerçeği bilmek, görebilmek ve buna göre hareket edebilmek)
içindir.
Teklif zor değildir ama
aceleye gelmez.
Neşeli olduğun vakit içinde
keder kalmaz.
Hoş hutbeler okursun.
Ama o neşeli anlarda olur.
O varlıkla dopdolu olunca,
vücudu böyle olur.
Ben her ne kadar onu kabul ve
sözlerini gerçeklemek istersem, sözlerimden ürker ve bana dönerek, hiç gözünü
başını çevirme!
Tevhid (Birlik) âleminden
sana ne? Der.
Onun, Tanrısının tek ve eşsiz
olmasından sana ne?
Çünkü sen onu yüz bin gibi
görüyorsun.
Sana göre her parçasında
başka bir yön, her bir parçasında başka bir âlem var.
Ama sen bu parçaları o bir tek varlıkta toplayamazsın! (Tevhid
yapamazsın)
Anlayamazsın!
O kendi eşsizliğini birliğini
tek renkte gösterir mi hiç?
Bu sana sır olarak kalsın ve
seni sevindirsin.
Yaptığın secde acaba makbul
müdür?
Bugün mademki yolu
biliyorsun, bir konuk geldiği zaman ona tekrar söyle ki, nasipsiz kalmasın.
Bizim için en iyisi budur.
***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
***
Neler öğrendik:
1. Müminin zina suçunu işlese bile yine mümin olacağını,
bu suçun cezasının karşılığını alacağını, dinden çıkmayacağını öğrendik.
2. Müminin asla yalan söylemeyeceğini, yalan söyleyenin
mümin olamayacağını öğrendik.
3. Gerçek mümin yalan söylese bile Tanrı’nın o müminin
dediği gibi olayı gerçeklediğini öğrendik.
4. Mevlana hazretlerinin söylediklerinden hiçbir karşılık
istemediğini öğrendik.
5. Mevlana hazretlerine yapılan hizmetin ve birlikte
olunan zamanın ömür sayılacağını diğer vakitlerin önemsiz olduğunu öğrendik.
6. Gönlü aramamız ve bilmemiz, bulmamız gerektiğini
öğrendik.
7. Kendisine bakılmaması için insanların başkalarından
söz ettiğini öğrendik.
8. Kendisine küfür edilse bile hiç söz edilmemekten daha
iyi olacağını öğrendik.
9. Not almak, yazı ile kayıt etmenin sonra ve sakin bir
zamanda okuyup düşünmek için olduğunu, okumayı zevk edinenlerin davranışı
olduğunu öğrendik.
10.
Tanrı erlerinin
gerçeği görebilmemiz ve gerçeğe göre yaşamamız için bize söz söylemesinin
ayıplanacak bir davranış olmadığını öğrendik.
11.
Tevhid âleminin
bir olduğunu, bütünlük içinde olduğunu, parça-parça anlatılsa da bir bütünlük
ve birbirini doğrulayan sözlerden olduğunu öğrendik.
12.
Tanrı’nın
parça-parça kendini göstermesini bir bütünlük içinde değerlendirilmesini
yaparsak o eşsiz güzelliğini anlayabileceğimizi öğrendik.
*
Duygu
ve istekleri yüce ve temiz, karşılık beklemeden, zorunlu olmadığı halde işin
tehlikesine aldırış etmeden bir sevgiyle ve hoşlukla çalışılmasına, yapılmasına
gönüllülük ve onu yapanın gönüllü olduğunu biliyoruz.
Tanrı’nın
eşi benzeri olmadığını, güzelliğinin tarif edilemeyecek kadar güzel olduğunu
ancak gönülden bir istekle ve düşence ile anlayabileceğimizi öğrendik, anladık.
Hayatımıza
yalanı katmadığımız zaman müminlik sınırından çıkmayacağımızı öğrendik,
anladık.
Bize
söylenen sözün küfür bile olsa değerli olduğunu, değerlendirip doğru yolu
bulmamız için, yanlışımızın ve eksikliğimizin farkına varmak için bir sebep
olduğunu öğrendik, anladık.
Bize
sadece aklın bilmeye, görüş sahibi yapmaya yetmediğini, gönlümüzü tanımamız ve
etkin hale getirmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.
Yaren,
Tanrı
bizi yarattığında maddeye bağlı değildik.
Tanrı
dünya yaşamında bizi maddeye bağlı ve bir şekilde süresi belli olan bir zamanda
yaşamamızı istedi.
Hayat
sadece dünya yaşamı ile sınırlı değildir.
Maddeye
bağlı olmadan önce ki hayatımız vardı ve ruhumuz bedenden ayrıldığı zaman da
hayatımız devam edecektir.
Hayatın
içinde var olan gönülle onurumuzu, şerefimizi, değerimizi, itibarımızı, rütbemizi,
derecemizi yükseltme olanağını veren GÖNÜL
konusunu önemsememiz gerekmektedir.
*
RAVLİ