Ondan sonra korku kalmaz.
Üzüm asması kar altında kapalı kalırsa orada beslenir.
Rum (Anadolu) diyarında hiç
dilenci yoktur.
Sen yanlış gıda alıyorsun, hep
ekmek yiyorsun, şüphesiz ki ağırdır diyorsun, yoksa o çok ucuzdur, önce balık su tarafına giderdi, bu saatte her nerede bir
balık yürürse oradan su da akar.
Ömrün gölgesi üzerine
düştükçe şeytan kaçar, onun gölgesinde yaşar.
"Sizin himmetinizle
(Gayretinizle, emeğinizle, çalışmanızla)," dedi.
Onda şan vardır, diye Senâî'yi
yermeye başladı ve dedi ki: (M. 214)
“ O oturmuş tevhit ediyor. Tevhidi kime ediyor?
Tekrar bir vakitte şahadet getirirdi."
Onun sözüne göre bu yollardan
bu umutlardan maksat nedir?
O nakıştan hangisi çirkin,
hangisi güzel diyorsun? Bunu neden kabul ediyorsun?
Onun sözlerinden bazısı iyidir diyorsun!
Etin, şarabın, karpuzun
değeri, bedenin sağ veya hasta olmasına göre değişir.
Beden sağlam ise bunlar
yararlıdır.
Hasta ise
Bazen zararlıdır.
Bundan dolayıdır ki hastaya
etten perhiz etmesini tavsiye ederler. Doğan kuşuna şundan ötürü bâz
demişlerdir:
Şahin yanından murdar
tarafına gittiği zaman orada durmaz, tekrar Şahın yanına döner; eğer o geri
dönmez ve rast geldiği leşin yanında kalırsa, ona bâz, yani doğan demezler.
Doğan burada yaşantının ve
temaşanın (Gözlemin) remzi (İşaret edilen)' dir.
Şan (Güzel huy) ondadır, dedi.
Şan (Güzel huy) ondadır, dedi.
Bizim himmetimiz (Gayretimiz,
çalışmamız) ya vardır yahut yoktur.
İslam’ın gözü üzerindedir. Görüyorum ki, Eminüddin Mikâil sevimlidir.
Sevimlidir (Hoşa giden), çok sevimli.
Devlet büyüklerinin onun
makamına gelişi şuna delildir ki, o gayb âleminin uluları, o velilerin gayb
âlemindeki ruhları birlikte gelmiyor.
Bu ilk işin deliliydi, ama
olgunlaşınca o hal kalmadı.
Hem bu taraftan gelir, hem o
taraftan gelmez.
Bir cemaate geç geldi. "Namaz kılındı mı?'' diye sordu.
"Evet,"dediler.
Bir "ah” çekti.
Oradaki bir Allah eri,
“ah!" dedi "bütün ömür boyunca kıldığım namazları sana vereyim sen o ahı bana ver." Dedi ki;
"Bak ki bu ne işarettir.
Onu söyleyen' dosttur.
Şüphe yok ki, dünya ile ahret
bir araya gelmeyen iki hemşiredir (Kız kardeş).
Onda hemşirelik kalmadı, o
halini değiştirdi.
O babalık dıştan olunca,
hemşirelik (Sütleri bir olan) kalmaz.
O hal değişmesi ölümdür ve o
hemşireyi boşamaktır (Aynı sütü içmemiş olur).
Yine “Halk uykudadır, öldükleri vakit uyanırlar,” buyrulmuştur.
Böyle bir ölüm nasıl olur?Hazreti Muhammed’e (S.A.) uymak ona derler ki, o Miraca gidince sende arkasından yürüyesin.
Çalış ki gönüllerde bir yurt kurasın.
Dünyayı istersen
ziyanlı çıkarsın, belki sebeplerini
aramış olursun. Dini de ararsan hiç ziyanlı çıkmazsın,
Hakkı arar, Allah erlerine hizmet yolunu tutarsın!
Mısra:
Sana yoldaşlık eden senden üstün olmalı!
***
MAKÂLÂT. Şems-i
Tebrizi.
Çeviren Mehmed
Nuri Gençosman.ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
***
Neler öğrendik:
1. Olgunlaşmış bir insanın ölü
gibi davranmasıyla kendisini koruyabileceğini, İlahi âlemden beslenmeye
başlayabileceğini öğrendik.
2. Hakkın rahmetini bereketini alan kişi nereye gitse
oraya Hakkın rahmeti be bereketinin gideceğini öğrendik.
3. Şeytanın yaşlı kişiden kaçtığını öğrendik.
4. Sahlıklı kişiye her yiyeceğin faydalı olduğunu, hasta
olan kişinin perhiz etmesi gerektiğini öğrendik.
5. Tanrı’dan gelip kendi isteği ile yine Tanrı’ya gitmek
için uğraşanların huyu doğan kuşu gibi olduğunu, yani Tanrı elinden beslenen,
leş aramayan, leş bulsa bile ilgilenmeyen kişi anlamında olduğunu öğrendik.
6. Olgunlaşan kişiye devlet büyükleri geliyorsa gayb
(Görünmeyen âlem) uluları, o velilerin gayb âlemindeki ruhları birlikte büyüklerinin
gelmeyeceğini öğrendik.
7. Babalığın fiziksel olarak yetmediğini, ruhsal olarak
da babalık yapmak gerektiğini öğrendik.
8. Dünya ve ahretin Tanrı tarafından yapıldığını, aynı
özelliklerin olduğunu, aynı şekilde büyüme olduğunu ikisinin bir araya
gelmediğini öğrendik.
9. Dünyayı isteyenlerin sebeplerle uğraştıklarını
öğrendik.
10.
Dini arayan,
ibadetle uğraşanın zarar görmeyeceğini öğrendik.
Doğan kuşu ile şahin bilgi
donanımı ve yetenek bakımından aynı kuştur.
Ama aralarındaki fark huy
bakımındandır.
Doğan kuşu ölmüş bir tavşan
görünce avın yanına konmaz, kendi avladığının yanında durur.
Şahin ise ölmüş avın (Leş)
yanına konar, onu avlamış gibi davranır.
Yani bu işaretten
anlayacağımız olgun kişi kendi avladığı ile ilgilenirse, kendi sözünü söylerse,
kendi çalışmasının sonucunu sunarsa beğenilen kişi olur.
Başkalarının sözleriyle
uğraşan olgun kişinin kendisi avcı olmadığı için başkasının sözünü tam
anlayamaz ve kavrayamazsa, işaret ettiği şeyi göremezse rezil olur.
Elbette ki başlangıçta yolu
öğreten ve aydınlatan büyüklerin işaretleri ve öğütleriyle hareket etmeliyiz.
Bağlandığımız sevgi ve saygı
gösterdiğimiz, hizmet ettiğimiz büyüğümüz bizi korur ve kollar ama devamlı bizi
taşımaz.
Belli bir olgunluğa
geldiğimiz zaman avcı kişiliğe bürünmemiz ve büyük av peşine düşmemiz
gerekmektedir.
Sadece görünen değil,
görünmeyen âlemin de uluları ve velilerin temiz ruhlarının bize gelmeleri için
kendimizi hazırlamamız gerekiyor.
Ey yaren,
Dünya işleri sebeplere
bağlanmıştır.Elbette ki yaşadığın müddetçe sebeplerle uğraşacaksın.
Fakat sebeplere çok bağlı
kalırsan dini aramaktan,
ibadetle uğraşmaktan, Hakkı aramaktan, Tanrı erlerine hizmet etmekten
uzak kalırsın ve bu alandan sana lazım olanı göremeden, alamadan ömrünü
tüketirsin.
Sebepleri aramalıyız ve
bilmeliyiz ama burada kalmamalıyız.
Bize yol gösterecek, yolumuzu
aydınlatacak ulu insanları bulup olgunluğa çabucak ulaşmamız gerekmektedir.
Yol uzun ve sonsuzdur.
Önce Tanrı’ya kadar giden bir
yol vardır, sonra Tanrı ile yoldaşlık ederek gidilen yol vardır.
Hazreti Muhammet’e
(S.A.)uymak demenin; Tanrı ile görüşen, gören peygamberimizin hareketlerini
taklit etmek değil, onun arkasından aynı yoldan yürümemiz gerekmektedir.
*
RAVLİ MEVLANA AH yaz Google den oku.
RAVLİ