28 Ekim 2012 Pazar

ŞEMSİ TEBRİZİ VE MEVLANA HAZRETLERİNE MEKTUP 22

Hoca Ahmed'in gözü bir dervişe ilişti, alnında bir işaret görüyordu. Baban senin için doğru bir iş yapmıyor, dedi.

Derviş, hayır, dedi, onun hiç bir şeyi yok.
Ben sana bin dinar vereyim, al götür oğlumu da sana yoldaş edeyim, dedi.

Derviş evine gitti, bunu anlattı.
Hoca keramet göstermişti.
Çünkü Hoca Ahmed'in oğlu yoktu.

Babası dedi ki:
Olmaya ki ondan umut kesesin.
Onun altını da var, urbası da var.
Ama zamanenin eli onu gizlemiştir.
Ben ahvali biliyorum.

Allahü Ekber (Allah en ulu Tanrı’dır), ne demektir?

Yani en küçük Allah kim oluyor ki, onu himmeti (Çalışıp, çabalaması) ile kendine çeksin? "Kuvvet galibindir" demeyesin!

Bizim hikâyemiz onların söyledikleridir.
Ey sultan kalk!
Eğer gelirsen gidelim masrafı bana olsun yahut beni unutan zata uğrayalım.

Ben neredeyim?
Benden haberi yok.

Eğer beni görürsen selâm söyle!
Biliyorum, ama yine hoşlanıyorum, bakalım ne olacak?
Bunlar dervişlerin hoşlandığı şeyler.

Dervişlerin kulları da benden hoşlanıyor.
Dünya ahretin köprüsüdür, sözünü biz kendimiz söylüyoruz.
Biri gerektir ki beni güldürsün.

Bunu anladım, tekrar hazinenin anahtarını eline verdim, ama sen önüne perde çekiyorsun.

Hem kendin, kendi nefsine perde oluyorsun.

Kendinden karıştırdığın ve kendine perde ettiğin hayaller eksik değil. Bundan dolayı hayalleri dallandırıyorsun, başka hayallerle karıştırıyorsun.

Onların seni sevmemesinden sakın gam yeme!
Onların senden uzaklaşmak istemesi tıpkı Yahudilerin, arzularına göre hareket etmeyen İslâm çocuklarından tiksinmelerine benzer.

Senin, mescitten çıkarken Kuran koltuğunda (M. 244) "Allah’tan başka Allah yoktur" diye mırıldandığını, birtakım harfler sayıkladığını görüyorum.

Bu da ne oluyor derler, içinden sana bir ses geliyor mu?
Manada için dışından daha iyidir.

Böyle bir hazineden kendi fikrinle uzaklaşmak gerekmez.
Kendi bedenlerine zulmedenler Allah'ın has kullarıdırlar.

Evet, onlar azap çekerler, büyük aşk derdine düşmüşlerdir.
Fakat bu başkalarının işi değildir.
Böylece onların adları anılır, acaba işin sonucu ne olur?

Yusuf Peygamberin küçük kardeşi Bünyamin'in adı hırsız diye çıksaydı ne olurdu?

Derviş Bayezidî Bistami'nin türbesi başında diyordu ki:
Onun bir perdesi kalmıştı, o perde içinde dünyadan göçtü gitti.

                 ***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
 ATAÇ yayınları Tasavvuf 6

                    ***

Neler öğrendik:

1.   Dervişlik uygun olanın yapması gereken bir hizmet olduğunu öğrendik.

2.    Dervişliği kişinin kendi hür iradesiyle tercih etmesi gerektiğini, yönlendirmelerle e zorlamalarla olunmayacağını öğrendik.

3.   Bir harfi bile söylerken dikkat emmemiz gerektiğini, anlayışa çok farklı anlamlar getirdiğini öğrendik.

4.   Allah uludur (Allahü Ekber) derken kuvvete tapma manasına gelen bir anlayışta olmanın yanlış olduğunu bunun için de çok dikkat etmemiz gerektiğini öğrendik.

5.   İnsanların kendi düşünceleriyle, hayalleriyle birçok Allah diye isimlendirdikleri Allah olduğunu, gerçek Allah’ın değişik sıfatlarla sıfatlandırılanlardan daha ulu olduğunu öğrendik.

6.   Ruhlar âleminden geldiğimizi yine ruhlar âlemine gideceğimiz için bu dünyanın bir köprü olduğunu, dünyaya kurulan bu köprüden geçerken dikkat etmemiz, köprüden aşağı düşmememiz gerektiğini, köprüyü sağ salim geçip selamete ulaşmamız gerektiğini öğrendik.

7.   Gerçeği aramayan, manaya önem vermeyen kişilerin görüş ve düşüncelerine hayallerini katıp karıştırarak ve de bunu doğru kabul ederek arayış ve inceleme yolunu kapatırlar böylece kendilerine perde oluştururlar.

8.   Allah’ın büyüklüğünü içimizde saklamamızın daha doğru ve güzel olduğunu öğrendik.

9.    Dışa dönük Allah’ın büyüklüğünü söylediğimiz zaman kendi fikrimizi katmış oluyoruz ki böylece Allah’tan kendimizi uzaklaştırmış olduğunu öğrendik.

10.                  Âşık olanların, sevdiği ile buluşmak için uğraşanların acı çekenlerin unutulmadıklarını öğrendik.

11.                  Tanrı’nın koyduğu perdelerin kolayca açılmadığını, ne kadar yol alsak da (BEN) dediğimiz zaman perdenin açılmadığını, daha ilerisini görmemize izin verilmediğini öğrendik.

 İşte böyle yaren,

Olgunluğa ulaşmak için uygun olmak gerekmektedir.
Hevesle veya merakla uzun bir uğraşıya girilemez.

Öğretecek olanın olgun, öğrenecek olanın uygun olması gereklidir.
Herkes Allah der ve emredilenleri yaparlar.

Eğer doğru bir kişiden ve yoldan Allah’ı öğrenmemişse kendi fikrini, hayallerini, beklentilerini katarak kafasında bir Allah fikri oluşturur.

Kimi de aciz kaldığı zaman Allah’ın gücünü kullanmak fikrindedir.

Allah bu düşünceyle oluşmuş kendi adı kullanılarak anlatılandan daha ulu olduğundan iç âlemimizde bu saygıyı sevgiyi saklamamız, anlatımını bilen kişiye bırakmamızın doğru bir davranış olduğunu öğrendik anladık.

Yeteri kadar araştırmadan, olgun kişiden öğrenmeden öğrendiklerimize inanır doğrusu budur dersek, kendi kendimize perde, sınır, duvar ördüğümüzü öğrendik, anladık.

Benlik ve ben merkezli davranışların yolumuzu kestiğini hakikate giden yolculuğumuzu önlediğini, manaya ulaşmamıza perde olduğunu öğrendik, anladık.

Daha geniş bilgi için RAVLİ BEN VE BENLİK yaz Google den araştır.

                                      *
RAVLİ

Popüler Yayınlar