Derviş, hayır, dedi, onun hiç
bir şeyi yok.
Ben sana bin dinar vereyim,
al götür oğlumu da sana yoldaş edeyim, dedi.
Derviş evine gitti, bunu
anlattı.
Hoca keramet göstermişti. Çünkü Hoca Ahmed'in oğlu yoktu.
Babası dedi ki:
Olmaya ki ondan umut kesesin.
Onun altını da var, urbası da var.
Ama zamanenin eli onu gizlemiştir.
Ben ahvali biliyorum.
Allahü Ekber (Allah en ulu Tanrı’dır), ne demektir?
Yani en küçük Allah kim oluyor ki, onu himmeti (Çalışıp, çabalaması) ile kendine çeksin? "Kuvvet galibindir" demeyesin!
Bizim hikâyemiz onların
söyledikleridir.
Ey sultan kalk! Eğer gelirsen gidelim masrafı bana olsun yahut beni unutan zata uğrayalım.
Ben neredeyim?
Benden haberi yok.
Eğer beni görürsen selâm
söyle!
Biliyorum, ama yine
hoşlanıyorum, bakalım ne olacak? Bunlar dervişlerin hoşlandığı şeyler.
Dervişlerin kulları da benden
hoşlanıyor.
Dünya ahretin
köprüsüdür, sözünü biz kendimiz
söylüyoruz. Biri gerektir ki beni güldürsün.
Bunu anladım,
tekrar hazinenin anahtarını eline verdim, ama sen önüne perde çekiyorsun.
Hem kendin, kendi
nefsine perde oluyorsun.
Kendinden karıştırdığın
ve kendine perde ettiğin hayaller eksik değil. Bundan dolayı hayalleri dallandırıyorsun, başka hayallerle
karıştırıyorsun.
Onların seni sevmemesinden
sakın gam yeme!
Onların senden uzaklaşmak
istemesi tıpkı Yahudilerin, arzularına göre hareket etmeyen İslâm çocuklarından
tiksinmelerine benzer.
Senin, mescitten çıkarken Kuran
koltuğunda (M. 244) "Allah’tan başka Allah yoktur" diye mırıldandığını, birtakım
harfler sayıkladığını görüyorum.
Bu da ne oluyor derler,
içinden sana bir ses geliyor mu?
Manada için dışından daha
iyidir.
Böyle bir hazineden kendi fikrinle uzaklaşmak gerekmez.
Kendi bedenlerine zulmedenler
Allah'ın has kullarıdırlar.
Evet, onlar azap çekerler, büyük aşk
derdine düşmüşlerdir.
Fakat bu başkalarının işi
değildir. Böylece onların adları anılır, acaba işin sonucu ne olur?
Yusuf Peygamberin küçük kardeşi Bünyamin'in adı hırsız diye çıksaydı ne olurdu?
Derviş Bayezidî Bistami'nin türbesi başında diyordu ki:
Onun bir perdesi kalmıştı, o perde içinde dünyadan göçtü gitti.
***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
***
Neler öğrendik:
1.
Dervişlik uygun olanın yapması gereken bir hizmet olduğunu
öğrendik.
2.
Dervişliği kişinin kendi hür iradesiyle tercih
etmesi gerektiğini, yönlendirmelerle e zorlamalarla olunmayacağını öğrendik.
3.
Bir harfi bile
söylerken dikkat emmemiz gerektiğini, anlayışa çok farklı anlamlar getirdiğini
öğrendik.
4.
Allah uludur (Allahü
Ekber) derken kuvvete tapma manasına gelen bir anlayışta olmanın yanlış
olduğunu bunun için de çok dikkat etmemiz gerektiğini öğrendik.
5.
İnsanların kendi
düşünceleriyle, hayalleriyle birçok Allah diye isimlendirdikleri Allah
olduğunu, gerçek Allah’ın değişik sıfatlarla sıfatlandırılanlardan daha ulu
olduğunu öğrendik.
6.
Ruhlar âleminden
geldiğimizi yine ruhlar âlemine gideceğimiz için bu dünyanın bir köprü
olduğunu, dünyaya kurulan bu köprüden geçerken dikkat etmemiz, köprüden aşağı
düşmememiz gerektiğini, köprüyü sağ salim geçip selamete ulaşmamız gerektiğini
öğrendik.
7.
Gerçeği aramayan,
manaya önem vermeyen kişilerin görüş ve düşüncelerine hayallerini katıp
karıştırarak ve de bunu doğru kabul ederek arayış ve inceleme yolunu kapatırlar
böylece kendilerine perde oluştururlar.
8.
Allah’ın
büyüklüğünü içimizde saklamamızın daha doğru ve güzel olduğunu öğrendik.
9.
Dışa dönük Allah’ın büyüklüğünü söylediğimiz
zaman kendi fikrimizi katmış oluyoruz ki böylece Allah’tan kendimizi
uzaklaştırmış olduğunu öğrendik.
10.
Âşık olanların,
sevdiği ile buluşmak için uğraşanların acı çekenlerin unutulmadıklarını
öğrendik.
11.
Tanrı’nın koyduğu
perdelerin kolayca açılmadığını, ne kadar yol alsak da (BEN) dediğimiz zaman
perdenin açılmadığını, daha ilerisini görmemize izin verilmediğini öğrendik.
Olgunluğa ulaşmak için uygun olmak gerekmektedir.
Hevesle veya merakla uzun bir uğraşıya girilemez.
Öğretecek olanın olgun, öğrenecek olanın uygun olması gereklidir.
Herkes Allah der ve emredilenleri yaparlar.
Eğer doğru bir kişiden ve yoldan Allah’ı öğrenmemişse kendi fikrini, hayallerini, beklentilerini katarak kafasında bir Allah fikri oluşturur.
Kimi de aciz kaldığı zaman Allah’ın gücünü kullanmak fikrindedir.
Allah bu düşünceyle oluşmuş kendi adı kullanılarak anlatılandan daha ulu olduğundan iç âlemimizde bu saygıyı sevgiyi saklamamız, anlatımını bilen kişiye bırakmamızın doğru bir davranış olduğunu öğrendik anladık.
Yeteri kadar araştırmadan, olgun kişiden öğrenmeden öğrendiklerimize inanır doğrusu budur dersek, kendi kendimize perde, sınır, duvar ördüğümüzü öğrendik, anladık.
Benlik ve ben merkezli davranışların yolumuzu kestiğini hakikate giden yolculuğumuzu önlediğini, manaya ulaşmamıza perde olduğunu öğrendik, anladık.
Daha geniş bilgi için RAVLİ BEN VE BENLİK yaz Google den araştır.
*
RAVLİ