21 Ekim 2012 Pazar

ŞEMS-İ TEBRİZİ VE MEVLANA HAZRETLERİNE MEKTUP 15

O zaman ağrı, ağrı üstüne gelirdi; sonra dayanılmaz hale gelen bir şeyin üstüne daha hangi yükü yükleyebilirsin.
O zaman tek bir ağrı yüz kat daha artar.

Dedim ki: O ağrının sona erdiğini görmüyorum ki, ağrı hakkında bir karar vereyim.

Şimdi ne oldu?
Biz Allah’ın kaza ve kaderine razı olduk, dedi ve gerçekten razı oldu.

Allah Şuayib Peygamberi gözleri görmez olarak yarattı.

Şuayib ona razı oldu.
Aziz kulların yüzlerini göremiyordu, ama mana âleminde görüyordu.

Bu zahirde (Görünür bir şekilde) hoş olur.
Bir şey eline geçmeyince, ona da razı olur.

Ama razı olmak ona derler ki, insan ağır başlı olsun ve aklını yokluk üzüntüsü ile uğraştırmasın.

Eyüp Peygamber, bedeninde yara açan o böceklere razı olmuştu; gönlünü hep onlara vermişti.
Düşünmüyordu ki, bu daha ne zamana kadar sürecek?

Yahut Yarabbi bu ıstırabın ne zamana kadar süreceğini bana bildir! Demiyordu.
Devasız (Çaresiz) bir hastalığa tutulan herkesin ilâcı şudur:

Ben yiyeyim, sen yeme!

Ama her zaman, sen yeme, demek erkekliğe yakışmaz.
Beni kaç kere sınadın.

Son derece perhiz et diyebilirim, ama son derece ne oluyor?
O son derece ne ile anlaşılır?

Görüyorsun ki, bu artıkça zarar verir.
Kendi ıstırabından bahsederken, fazla yediğin o günden beri, rahatım bozuldu diyorsun!

Ne Sema’da, ne konuşmada rahat kalmadı.
Sözde, sohbette, hulâsa her şeyde rahatsızlık belirdi.
Meğerse gayıp (Görünmeyen) âleminden bir çare olsun.

Evet, dedi, gayba iman ederiz; biz mümin kullardanız, sonuna kadar inancımızı koruruz.
Her şey gayptan meydana gelir, yoktan var olur.
Bütün doğuşlar gayp âleminden gelir.

Malik hayli paralar sarf etti; kendisine fetâ yahut ahi desinler diye, annesini derviş yapmıştı.

Ben biliyorum ki öne feta (yiğit) dır ne de ahi (kardeş).
Oldukça alçakgönüllü ve iyi adamdır, ama onun başında bir sevda var.

Annesinin güngörmez yerini düşünüyor.
Yani istiyor ki, ben annesini ziyarete gideyim.

Tanıdık, bildik kadınlar; nimet hakkını unutmayan dostlar el pençe divan dursunlar karşımda; sana ne pişireyim, ne istiyorsun, desinler. Ben de her ne olursa olsun diyeyim.

Diyorlardı ki:
Bizim oğlanlar, bizimle kavga ediyorlar.
Eğer ona danışmadan pişmişse bize çıkışıyorlar, şimdi ne arzu ediyorsunuz?

                 ***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6

                    ***
Neler öğrendik:

1.   Dayanma sınırına gelen durumlarda zorlama yapılmaması lazım geldiğini öğrendik.

2.   Karar vermek, o konuda tam görüş bildirmek için işin, olayın sonlanmasını beklemek gerektiğini öğrendik.

3.   Tanrı’nın kaza ve kader hükmünü içtenlikle kabul etmek gerektiğini, çaresizlikten mecburen katlanmaktan bu kabullenmenin farklı olduğunu öğrendik.

4.    Tanrı kaza ve kaderine razı olanın ağırbaşlı ciddi, oturaklı, soğukkanlı hareket etmek gerektiğini, yoksulluk üzüntüsü duyarak sabuklama yapılmaması gerektiğini öğrendik.

5.   Ben diye başlayan hitap ve düşüncenin oluşturduğu hastalıkların çaresinin çok zor olduğunu öğrendik.

6.   Şems Hazretlerinin ve Mevlana Hazretlerinin ruh sağlığının korunması hakkında hazırladıkları, uygulamasının güzel sonuçlar verdiği önerilerden yararlanmamız gerektiğini öğrendik.

SABUKLAMA

Görülen sabuklama temelde bir düşünce bozukluğudur.
Abuk sabuk söyleme, anlamsız davranışta bulunmak bunun göstergesidir.

Makam ve mevkilerini kaybetme korkusu duyanlar,
Makam ve mevkisi olmadığı halde kaybedeceğini düşünme,

Zenginliğini kaybetme korkusu duyanlar,
Zengin olmadığı halde zenginliğini kaybedeceğini düşünmek,

Sevgisini kaybetme korkusu duyanlar,
Çok sevilmediği halde sevgiyi kaybedeceğini düşünmek,

Değersizleştiğini düşünenler,
Değersiz olduğu halde değersizleşeceğini düşünenler,

Haksızlığa uğradığını düşünenler,
Haksızlığa uğramadığı halde uğramış gibi düşünenler.

Yeteneksiz ve beceriksiz olduğunu düşünenler,
Kendi beceri ve yeteneğini bulamayanlar.

Umutsuz bir durumda olduğunu düşünenler,
Hastalığın çaresi aramak yerine üzüntüyü seçenler.

Hasta olmadığı halde kendisinin hasta olduğunu düşünenler,
İlgi odağı olmak için hastalığı bahane bulanlar.

Herkesin kendisine düşman olduğunu ve zarar vereceğini düşünenler,
Kendini etken ve doğruları yapan bunun için düşmanı çok olduğunu sananlar.

Aşırı kıskançlık düşüncesinde olanlar,
İlgi ve sevgiyi çoğaltmak isteyenlerin kullandıkları bahaneler.

Kötülük ve acıların hiç bitmeyeceğini düşünenler,
Karamsar düşüncelerle acı çekmeyi kendine zevk aracı edenler.

Kendini suçlu ve günahkâr düşünüp şiddetli şekilde cezalandırılacağını düşünenler,
Özgüveni olmayanların yaptıklarının doğruluğundan emin olmayanların düşüncesi.

Bunlar ve bunlara benzeyen birçok düşünce bozuklarının çevremizde ve kendimizde değişik derecede ve şiddetle olduğunu görmekteyiz.

Tüm bu bozukluklardan kurtulmak için kaza ve kadere inanarak Tanrının bize sebebini bilmediğimiz uygulamalar olduğunu kabul etmeliyiz.

Ne kadar şüpheden arınarak kabul edersek o kadar ruh sağlığımızı koruruz.
Kabul ettikten sonra pasif olarak durmak yanlıştır.

Tanrı hükmüdür kabul ettim diyerek ve sebeplere yapışarak bizi rahatsız eden, Tanrı’nın verdiği çarelere yönelmeliyiz.

Hastalık varsa tedavisi de vardır.
Dert varsa derman da vardır.

Geceden sonra nasıl gündüz geliyorsa, bir zıt döngü sürecinde kurulan bu dünya yaşamını tanımalıyız, kabul etmeliyiz ve çare arayışı içinde başımıza gelen problemleri çözmek için uğraşmalıyız.

Ruh sağlığı karma karışık ve içinden çıkılmaz hale gelmiş durumlarda Mevlana Hazretleri Tanrı aşkı önerir.

Bir hastalığın olsun o da aşk olsun diye değerini hiç kimsenin tespit edemeyeceği güzel bir öneride Mevlana Hazretleri bulunur ve bize sözleriyle ince-ince izah etmiştir.

Şems Hazretleri üzüntünün içinde kontrolümüzü kaybetmemizi,
 ciddi, ağırbaşlı, oturaklı, soğukkanlı hareket etmek gerektiğini önermektedir.

Bir sorunumuz varsa ağır-ağır ama güvenilir adımlarla hareket etmeliyiz.
Maddi ve manevi zararı en az seviyede tutmak için gücendirmemeye dikkat ederek uygun olanı yapmamız gerekmektedir.

Ağırbaşlı davranan itibarlı olur.
Ağırbaşlı ol ki büyüğümüz diye sana saygı göstersinler.

Ağırbaşlı insan kimsenin oyuncağı olmaz, onu yıpratmaya kimsenin gücü yetmez.
Ağırbaşlı kimseye ufak tefek olaylar etki edemez, zarar veremez

Ağırbaşlı olmalı ve dedikoduları dinlememelidir.

 Daha çok bilgi istersen RAVLİ KONTROL yaz RAVLİ HİKMET yaz

RAVLİ RUH SAĞLIĞI yaz RAVLİ GAYB yaz Google den oku.

                                   *

RAVLİ

Popüler Yayınlar