Birini çalgıcılığa
çağırdılar.
Ağır davrandı.
Ona gel dediler istemiyor
musun?
Biraz su lâzım ki tencerenin
önüne koyayım der.
Arif ateşli
işlerde hep suyu yanında bulundurur.
Meğerse unutsun.
Su hazır değilse tencere
taşar yağı uçar, içinde ne yağ kalır ne de tencere.
Pişmiş et gider.
Başka bir tencere lâzım
gelir.
Meğerki unutsun.
(M. 207) Âdem Aleyhissalam
unutkandı hep:
«Ya
rabbi! Biz nefsimize zulmettik. Eğer bizim günahımızı bağışlamazsan, bize acımazsan ziyanlı çıkarız, zavallılardan oluruz,» diye yalvardı, daha başka bir şey demedi başka sözle meşgul olmadı.
İblis tutturdu:
«Ben
yaratılışta ondan hayırlıyım,» dedi. Biliyordu ki, insaflılar için özür dilemek gerekiyor.
Ama özrü kabahatinden
beterdi.
(bir suç veya
kabahat için özür dilerken daha büyük suç işleyen kimseler için söylenen bir
söz)
Allah’ı inkâr etti.
Sen bilmez misin ki, ben
şeytandan daha iyi bilirdim.
Şeytan: «Senin izzetin hakkı için onların hepsini yoldan çıkaracağım, azdıracağım,» deyince bu söz Peygamberleri, velileri ve Allah erlerini içine almaktadır.
Çünkü o kendi işini geri
bırakmaz.
Şeytan kendi işinden nasıl
vazgeçebilir?
Ulu Allah, inayetini (Karşılıksız
iyiliği) bir tarafa, şeytanı da bir tarafa koydu.
Acaba ne yapacak diye. «Onu benden götürebilirsin ama beni ondan nasıl alabilirsin,» dedi.
Terzi demircilik yaparsa sakalı yanar.
O kendi işini yapmalıdır.
Yoksa biri demirciye gelip:
«Ey
demirci bana demircilik öğret!» diye yalvarır, ondan sanatı öğrenirse o
zaman ne sakalı yanar ne de saçı.
Sakalı yanmayınca yüz dirhem
harcayıp orada Lut ve Dolkes yemeklerine tuz koymazsa hiç işe yaramaz, yerken
ağzından dökülür.
Ama bolca tuz koyarsa her ne
getirirse hep tuz olur.
Ona tuz deseler bile halinden
ve manasından tuz olmadığı anlaşılmadıkça tuz denilemez.
Onun için hiç bir riyazet (Açlıkla nefsi denetime almak) korunma ve perhiz zevki
hâsıl olmaz belki daha karanlık bir hale düşer.
Cevher gibi olmaz, belki H.
A. M. gelmez ki, onlar yokken bir şey yapsın.
Ancak haberi olanlara haber
verir ki, nihayet sende de var.
Kuran’da:«Müjdeleyici ve korkutucu olarak gönderdik,» anlamındaki ayet açıktır.
Halk o öğütleri kâh tutar,
kâh tutmaz.
Ey ulu Allah!
Ey efendi! Ey ulu Hünkâr!
Ey kâinatın en yüce sultanı!
Ey huysuz!
Sert başlı adam.
Sen benim görünen tarafımdan
bile haber veremiyorsun.
Ya benim içimi, batın (İç
âlemimi) tarafımı ne bilirsin?
Ondan nasıl haber
verebilirsin?
***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
***
Neler öğrendik:
1. Yaptığımız bir işin tamamlanmasına kadar, olabilecek
tehlikelere karşı hemen kullanabileceğimiz malzemenin yanımızda hazır olması
için ağır davranarak unutmamamız, tedbir almamız gerektiğini öğrendik.
2. Çok anlayışlı, sezgisi yüksek olanın bile tedbirsiz
davranarak yani unutarak hataya düştüğünü öğrendik.
3. Yaptığı hatanın farkına varan kişi eğer insaflı ise (Gerçeği anlayan ise) özür dilediğini
öğrendik.
4. Her kişinin bir işi olduğunu, işini iyi yapmaya
çalıştığını, iyi kötü ayrımı yapmadan sahiplenip işini yaptığını öğrendik.
5. Bilen bir ustadan öğrenmekten kaçanların, ben yaparım diye ustayı önemsemeyip işe sarılanların
zarar gördüğünü öğrendik.
6. Sanatın inceliklerini öğrenmek için hırsızlama
şeklinde öğrenmek yerine, ustaya yalvararak işi öğrenmemiz gerektiğini
öğrendik.
7. Yapacağımız işin zamanlamasını, sınırlarını ve kimin
ne miktarda ve nasıl katkı sağlayacak belirlenmesi gerektiğini öğrendik.
8. Müjde ve korkuyu bir arada düşünüp işin gereklerini
yapmamız gerektiğini öğrendik.
9. Gördüğümüz kişinin görünen yanlarını iyi görmez ve
bilmezsek onun iç âlemini hiç bilemeyeceğimizi öğrendik.
10.
Unutmayla büyük
hataya düşüldüğünü ve bunun ağır bedeli olduğunu öğrendik.
11.
Unutmayla oluşan
zarar ziyanın karşılanması ve af dilemekle normale dönülmesi gerektiğini
öğrendik.
12.
Tanrı erlerinin
de unutmak ile hataya düşeceklerini, şeytanın Tanrı erlerini hataya düşürmek
için çok uğraştığını dikkat edilmesi ve hataya düştükleri zaman suçlama ve
aşağılama yerine yardım edilmesi gerektiğini öğrendik.
13.
İbadetimizi
aklımızı kullanarak, zararlardan korunarak, ölçü ve sınırlara dikkat ederek
lazım olan beğeni ve mükafatı alabileceğimizi, amacımıza ulaşabileceğimizi
öğrendik.
14.
Açıkta olanı
göremeyenin gizleneni görmesinin mümkün olamayacağını öğrendik.
15.
Tanrı yolunda
olanların görüneni iyi görmeleri ve değerlendirmeleri sonrasında doğru
sonuçlara vardıktan sonra iç âlemi anlayıp değerlendirebileceklerini öğrendik.
16.
Görünen ve
bilinen üzerinden görünmeyen ve bilinmeyen anlatıldığını ve anlaşılır ve kabul
edilir kılındığını öğrendik.
Eskiden öğrendiğimizi hatırlayamayız.
Hatırlamak için de unutmak gerekir.
Belleğimiz bilgileri düzenler, değersiz gördüklerini
de kendiliğinden atar.
Unutma olmasaydı düşünme de olanaksız olurdu, unutulan şey
düşünülür.
Ayrıntıların unutulması, düşünmenin işleyişini
hızlandırır.
Unutma sözü yaşanmışın, öğrenilmişin tümüyle tamamen
yok olmadığını ancak bilinç dışına itilir ve bastırılır.
Tarı yolunda yolculuk edenler
ezberleme yerine öğrenip unutarak düşünmeyi baskıdan kurtarıp görüşlerinin daha
net olmasını, bilincinin her an yeni bir meseleyi kolayca düşünmesi için hazır
tutarlar.
Hazreti Mevlana bize
kavramlar üzerinden öğretiyi havuz misali ile öğretmiştir.
Nasıl ki bir havuza değişik
tat ve kokuda sıvılar dökersek sonra da o havuzdan bir damla ağzımıza
koyduğumuz zaman havuzdaki değişik tüm tatları algılayabileceğimizi öğrendik.
Bu metot daha fazla bilgi
edinmemizi ve farklılıkların bir arada olarak algılanabileceğine misaldir.
Önemsediğimiz bilgilerle
beyin kimyamız oluşacağından alacağımız bilgileri tercih ederek ve kaliteli
olarak seçmeliyiz ve almalıyız.
Hazreti Mevlana:
“ Bize sevgiyle bağlananın beyin kimyasını
değiştirerek Tanrı’nın ve insanların beğendiği yeni bir kişilik veririz”
anlamındaki sözünü hatırlamalıyız.
*
RAVLİ