4 Ekim 2012 Perşembe

ŞEMSİ TEBRİZİ VE UNUTKANLIK

Şems Hazretlerinin bir sohbette söyledikleri:

Birini çalgıcılığa çağırdılar.
Ağır davrandı.

Ona gel dediler istemiyor musun?
Biraz su lâzım ki tencerenin önüne koyayım der.

Arif ateşli işlerde hep suyu yanında bulundurur.
Meğerse unutsun.

Su hazır değilse tencere taşar yağı uçar, içinde ne yağ kalır ne de tencere.
Pişmiş et gider.

Başka bir tencere lâzım gelir.
Meğerki unutsun.

(M. 207) Âdem Aleyhissalam unutkandı hep:
«Ya rabbi! Biz nefsimize zulmettik.
Eğer bizim günahımızı bağışlamazsan, bize acımazsan ziyanlı çıkarız, zavallılardan oluruz,» diye yalvardı, daha başka bir şey demedi başka sözle meşgul olmadı.

İblis tutturdu:
«Ben yaratılışta ondan hayırlıyım,» dedi.
Biliyordu ki, insaflılar için özür dilemek gerekiyor.

Ama özrü kabahatinden beterdi.
(bir suç veya kabahat için özür dilerken daha büyük suç işleyen kimseler için söylenen bir söz)

Allah’ı inkâr etti.

Sen bilmez misin ki, ben şeytandan daha iyi bilirdim.
Şeytan:
«Senin izzetin hakkı için onların hepsini yoldan çıkaracağım, azdıracağım,» deyince bu söz Peygamberleri, velileri ve Allah erlerini içine almaktadır.

Çünkü o kendi işini geri bırakmaz.
Şeytan kendi işinden nasıl vazgeçebilir?

Ulu Allah, inayetini (Karşılıksız iyiliği) bir tarafa, şeytanı da bir tarafa koydu.
Acaba ne yapacak diye.

«Onu benden götürebilirsin ama beni ondan nasıl alabilirsin,» dedi.
Terzi demircilik yaparsa sakalı yanar.

O kendi işini yapmalıdır.
Yoksa biri demirciye gelip:

«Ey demirci bana demircilik öğret!» diye yalvarır, ondan sanatı öğrenirse o zaman ne sakalı yanar ne de saçı.

Sakalı yanmayınca yüz dirhem harcayıp orada Lut ve Dolkes yemeklerine tuz koymazsa hiç işe yaramaz, yerken ağzından dökülür.

Ama bolca tuz koyarsa her ne getirirse hep tuz olur.
Ona tuz deseler bile halinden ve manasından tuz olmadığı anlaşılmadıkça tuz denilemez.

Onun için hiç bir riyazet (Açlıkla nefsi denetime almak) korunma ve perhiz zevki hâsıl olmaz belki daha karanlık bir hale düşer.
Cevher gibi olmaz, belki H. A. M. gelmez ki, onlar yokken bir şey yapsın.

Ancak haberi olanlara haber verir ki, nihayet sende de var.
Kuran’da:
«Müjdeleyici ve korkutucu olarak gönderdik,» anlamındaki ayet açıktır.

Halk o öğütleri kâh tutar, kâh tutmaz.

Ey ulu Allah!
Ey efendi!
Ey ulu Hünkâr!
Ey kâinatın en yüce sultanı!
Ey huysuz!
Sert başlı adam.

Sen benim görünen tarafımdan bile haber veremiyorsun.
Ya benim içimi, batın (İç âlemimi) tarafımı ne bilirsin?

Ondan nasıl haber verebilirsin?

                  ***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6

                    ***
Neler öğrendik:

1.   Yaptığımız bir işin tamamlanmasına kadar, olabilecek tehlikelere karşı hemen kullanabileceğimiz malzemenin yanımızda hazır olması için ağır davranarak unutmamamız, tedbir almamız gerektiğini öğrendik.

2.   Çok anlayışlı, sezgisi yüksek olanın bile tedbirsiz davranarak yani unutarak hataya düştüğünü öğrendik.

3.   Yaptığı hatanın farkına varan kişi eğer insaflı ise (Gerçeği anlayan ise) özür dilediğini öğrendik.

4.   Her kişinin bir işi olduğunu, işini iyi yapmaya çalıştığını, iyi kötü ayrımı yapmadan sahiplenip işini yaptığını öğrendik.

5.   Bilen bir ustadan öğrenmekten kaçanların, ben yaparım diye ustayı önemsemeyip işe sarılanların zarar gördüğünü öğrendik.

6.   Sanatın inceliklerini öğrenmek için hırsızlama şeklinde öğrenmek yerine, ustaya yalvararak işi öğrenmemiz gerektiğini öğrendik.

7.   Yapacağımız işin zamanlamasını, sınırlarını ve kimin ne miktarda ve nasıl katkı sağlayacak belirlenmesi gerektiğini öğrendik.

8.   Müjde ve korkuyu bir arada düşünüp işin gereklerini yapmamız gerektiğini öğrendik.

9.   Gördüğümüz kişinin görünen yanlarını iyi görmez ve bilmezsek onun iç âlemini hiç bilemeyeceğimizi öğrendik.

10.           Unutmayla büyük hataya düşüldüğünü ve bunun ağır bedeli olduğunu öğrendik.

11.           Unutmayla oluşan zarar ziyanın karşılanması ve af dilemekle normale dönülmesi gerektiğini öğrendik.

12.           Tanrı erlerinin de unutmak ile hataya düşeceklerini, şeytanın Tanrı erlerini hataya düşürmek için çok uğraştığını dikkat edilmesi ve hataya düştükleri zaman suçlama ve aşağılama yerine yardım edilmesi gerektiğini öğrendik.

13.           İbadetimizi aklımızı kullanarak, zararlardan korunarak, ölçü ve sınırlara dikkat ederek lazım olan beğeni ve mükafatı alabileceğimizi, amacımıza ulaşabileceğimizi öğrendik.

14.           Açıkta olanı göremeyenin gizleneni görmesinin mümkün olamayacağını öğrendik.

15.           Tanrı yolunda olanların görüneni iyi görmeleri ve değerlendirmeleri sonrasında doğru sonuçlara vardıktan sonra iç âlemi anlayıp değerlendirebileceklerini öğrendik.

16.           Görünen ve bilinen üzerinden görünmeyen ve bilinmeyen anlatıldığını ve anlaşılır ve kabul edilir kılındığını öğrendik.

 İşte böyle yaren,

Eskiden öğrendiğimizi hatırlayamayız.
Hatırlamak için de unutmak gerekir.

Belleğimiz bilgileri düzenler, değersiz gördüklerini de kendiliğinden atar.

Unutma olmasaydı düşünme de olanaksız olurdu,                               unutulan şey düşünülür.

Ayrıntıların unutulması, düşünmenin işleyişini hızlandırır.

Unutma sözü yaşanmışın, öğrenilmişin tümüyle tamamen yok olmadığını ancak bilinç dışına itilir ve bastırılır.

Tarı yolunda yolculuk edenler ezberleme yerine öğrenip unutarak düşünmeyi baskıdan kurtarıp görüşlerinin daha net olmasını, bilincinin her an yeni bir meseleyi kolayca düşünmesi için hazır tutarlar.

Hazreti Mevlana bize kavramlar üzerinden öğretiyi havuz misali ile öğretmiştir.

Nasıl ki bir havuza değişik tat ve kokuda sıvılar dökersek sonra da o havuzdan bir damla ağzımıza koyduğumuz zaman havuzdaki değişik tüm tatları algılayabileceğimizi öğrendik.

Bu metot daha fazla bilgi edinmemizi ve farklılıkların bir arada olarak algılanabileceğine misaldir.

Önemsediğimiz bilgilerle beyin kimyamız oluşacağından alacağımız bilgileri tercih ederek ve kaliteli olarak seçmeliyiz ve almalıyız.

Hazreti Mevlana:
 “ Bize sevgiyle bağlananın beyin kimyasını değiştirerek Tanrı’nın ve insanların beğendiği yeni bir kişilik veririz” anlamındaki sözünü hatırlamalıyız.

                                      *
RAVLİ

Popüler Yayınlar