Getir, der.
Evvelce sende ondan var idi
getir.
Yanında taşıdığın altını
inkâr ediyorsun. O ben bir şey değilim dedi.
Evet, dedi, var yokluğu ister mi?
Ben de ağlıyorum, dedi, biri de olmalı ki beni güldürsün.
Şimdi sarhoş olacaksın ki ayılasın.
Ah ve figan çocukların
işidir, onlara yaraşır.
Dedi ki: Yol senin gittiğin yoldur.
Benim gittiğim bu yolda her
ne kadar bir yol arkadaşım var, ama o da buradan değil.
Şimdi onlar neye yararlar?
Dine yaramazlar, dünyaya
yaramazlar.
Soğuk ve donuk şeyler,
müsaade et de biraz gönlümü avutayım, senin yanında onlar gerektir.
Yahut onlara sen yaraşırsın!Siz bizimsiniz, biz de sizin.
Nereden bu söz?
Allah'a ant içerim ki, ne
onlar bizimdir, ne de biz onlardanız.
Onun da sakalı var, benim de.
İşte böyle şimdi ne yapalım;
ona biri, Yarabbi!
Sana ne dua edeyim; “Yarabbi gönlümün dilediğini ver” diye yalvarır.
Benim gönlüm her şeyi
istemez.
Bir derviş dedi ki:
Ben Ebu Abdullah Mustafa
Aleyhisselâmdan şunu öğrendim ki, Ebubekir onu bilmez, o belki, Hazreti Mustafa
Aleyhisselâmdan öğrenmemiş ve haber vermemiştir.
Benden bunu öğren ki, yemeğin karşısında
sabredesin, perhiz edesin ilk işin budur.
Bu nedir zayıflık mıdır?(M. 245)
***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
***
Neler öğrendik:
1.
Varlıklı olanın
yokluğu istemediğini öğrendik.
2.
Ağlamaktan sonra
gülmenin geldiğini öğrendik.
3.
Sarhoşluktan
sonra ayıklığın geldiğini öğrendik.
4.
Sahip olunanın
elden gitmesine çocukların ıstırap ile bağırıp çağırdıklarını öğrendik.
5.
Şems hazretlerinin
gittiği yolun doğru olduğunu ancak yol arkadaşlarının eğlenceli olmadıklarını,
canlılığı az, uyuşuk (Donuk) olduklarını öğrendik.
6.
Bu yolda yolculuk
edeceklerin ilk işi çok istediğimiz, ihtiyaç duyduğumuz bir şeyde perhizi ve
onun getirisini yaşayarak anlamamız gerektiğini öğrendik.
İşte böyle yaren,
Mülk Allah’ındır.
(Ev, dükkân, arazi gibi
taşınılmaz ve gelir getiren mal)
İstediğine verir veya vermez,
verdiğini de istediği zaman alabilir, az verir, çok verir her ne ederse etsin mülkün
sahibi olduğu için hüküm de onundur.
Bizim Allah’ın hükmüne razı
olmamızdan hoşça karşılamamızdan başka çare yoktur.
Döngü böyledir ve böyle
olacaktır.
Sabrı perhiz yoluyla
öğrenmemiz ve uygulamamız gerekmektedir.
Sabırlı olan kuvvetlidir.
Çaresizlikten katlanmak sabır
değildir.
Ancak ümidi kaybetmeden
bekleyiş ve çare arayışı içinde Tanrı yardımı gelene kadar isyan etmeden
beklemek gerekmektedir.
İtiraz etmek, şikâyet etmek,
bağırıp çağırmak aslında Allah’ın hükmüne itirazdır, şikâyettir.
Dünya hayatı imtihan yeridir.
Her şekilde imtihan
edildiğimizin uyanık ve farkında olmamız gerekir.
Nasıl olsa bir zaman sonra
elinden tamamı alınacak.
*
Allah’ın bir sıralı bir döngü
içinde bir düzenle hükmettiğini gözlemliyoruz.
Yokluktan sonra varlık,
varlıktan sonra yokluk gelir ve devam eder.
Karanlıktan sonra aydınlık,
aydınlıktan sonra karanlık gelir ve devam eder.
Ağlamaktan sonra gülmek,
gülmekten sonra ağlamak gelir ve devam eder.
Bolluktan sonra darlı,
darlıktan sonra bolluk gelir ve devam eder.
Sarhoşluktan sonra ayıklık,
ayıklıktan sonra sarhoşluk gelir ve devam eder.
*
Yaren,
Dünyalık mal para ve sağlık
için kullanılan yokluk anlamı elde olmayıştır.
Yokluk âlemi dediğimiz dünyaya gelen her şeyin önce yokluk âleminde
var edildiğini ancak bunun görülmediğini, sonra dünyaya gelerek görünür ve
kullanılır görüldüğünü bilmemiz ve birbiri ile karıştırmamamız gerekir.
Yokluk konusunun iyice
bilinmesi ve anlaşılması gerekir.
RAVLİ YOKLUK yaz ve Google dan evvelde büyüklerimizin anlatımını
okumalısın.
*
RAVLİ