24 Ekim 2012 Çarşamba

ŞEMSİ TEBRİZİ VE MEVLANA HAZRETLERİNE MEKTUP 18

Bir ayakkabıcı vardı. Hazreti Peygamber için güzel bir pabuç dikti. Hazreti Peygamberin hoşuna gitti, güzel dikmişsin, buyurdular.

Usta susmadı, dedi ki:
Bundan daha iyisini de dikebilirim ey Allah Resulü!
Dikmeyi başarabilirim.

Buyurdular ki:
O halde onu kim için saklıyorsun? “
Bu daha iyi pabucu kime dikeceksin?
Mademki benim için dikmedin kimin için dikmek istiyorsun?

(M. 237) Hazreti Muhammed Aleyhisselâm kırk yaşına kadar davette bulunmadı.

Sonra tam yirmi üç yıl halkı İslam’a davet etti.
Bu kadar işler oldu.
Evet, her ne kadar bu müddet az idi.

Allah ile birlikte geçen her an bilirsin ki, ölümsüz ve sonsuzdur.
Ben bu zevksiz erişte pilavından yiyorsam, hep onun elindendir.

Yarabbi!
Onu parmakla göstereyim de gör!
Parmak budur, o değildir, budur, budur.

Farenin biri devenin yularına yapıştı, onu çekmeye başladı.

Deve uysallığı, alçak gönüllüğü ve ağırbaşlılığı yönünden farenin arkasından yürüdü.

Nasıl ki, "Mümin de uysal develer gibi sabırlıdır," buyrulmuştur. Devenin bu uysallığını onun yumuşak huylu ve alçakgönüllü olmasına, bazıları da onun bütün hayvanlardan daha uzun boylu olmasına rağmen akıl derecesinin düşkünlüğüne yorarlar.

Bunun sırrı başkadır.

Fare, deveyi su kenarına kadar yürüttü.
O çabuk yürüyüşlü, iri cüsseli hayvan aciz kalamazdı.

Fareye sordu:
Şimdi burada niçin durakladın?
Buradan niçin geçmiyorsun?

Sen, benim gibilerin yularına yapışmanın sana yakışmayacağını bilemedin mi?
Şimdi nasıl tuttunsa yuları, yürü bakalım!

Fare, su çok büyük ve derin, dedi.
Ayağını suya basan deve, gel dedi.

Sudan geçmek kolaydır; nihayet dizkapağında.
Fare, ama dizden dize fark var, dedi.

Şimdi sen de tövbe et ki, bir daha böyle yüzsüzlük etmeyesin!

Benim semerimin üstüne çık otur!
Benim semerimde senin gibi yüz binlerce farenin ağırlığının ne değeri var?
Bir anda suyu geçeriz.

Geldim eteğine yapıştım, kenara çekildik.

Diyorsun ki:
Nice böyle uzun boylu alçaklardan bizim için bir uzun boylu, bir yüce yaratılışlı birisi çıkmaz, çıkamaz da neden bellidir bu?

Şüphesiz konuşmak gerek, ama bunlardan konuşmaya lüzum yok, bunun sözünü etmeye değmez, ancak teslim etmek gerek 'o kadar.
Söz sözü açar, derler.

Mademki Hak razı oldu sultan yüzünü sana çevirdi, artık bağ bekçisini elde ettikten sonra bağ senin oldu demektir.
 Hangi ağaçtan meyve istersen al!

Mademki bu saatte sen konuşuyorsun, hiç kimse konuşamaz.
Diyemez ki, ben doğru konuşuyorum.
Sen akıllı kişileri dinle.

Senin buraya gelmen bizim için çok hayırlı oldu.
Ne yazık ki, ömür vefa etmiyor.

Cihan altınlarla dolu olmalıdır ki onu senin vuslatın (Buluşmanın) şerefine ayaklarına saçayım.

Bizim canlı Allah’ımız var, ölü Allahları ne yapacağız?
O eşsiz Allah'ın manası aynı manadır. (M. 238)

Allah'ın vaadi (Söz verdiği) bozulmaz, ancak o yalancı Allah’lar bozguna uğrar ve bozulur.
Allah daima gayretli (İstekli) davranır.

Biri sordu: iblis kimdir?
Öteki, sensin dedi.

Çünkü ben Allah'ım, benim tersim de sensin, başka kim olacak?
Düğünler, evlenmeler bir türlü değildir.
Bu da nefsin düğünüdür.

                 ***

MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6

                    ***
Neler öğrendik:

1.   Elimizden gelen hizmetin en iyisini Peygamberimize ve onun mirasçısına yapmamız gerektiğini öğrendik.

2.   Tanrı ile geçen her anın değerli olduğunu bunu İslam dininde daha kolay yapılabileceğini öğrendik.

3.   Tanrı ile beraberlik zevkine varanların başka zevkler aramadığını öğrendik.

4.   Tüm işaretlerin Tanrı şahadetini (Tanrı varlığının doğruluğuna inanmak) gösteren işaretler olduğunu öğrendik.

5.   Müminin uysal, yumuşak huylu ve alçakgönüllü olduğunu bu huyunun büyüklüğünden, güçlülüğünden oluşacağını öğrendik.

6.   Başkalarına kolayca uyabilen, sözlerini dinleyip karşı gelmeyen, yumuşak başlı kişiye uysal dendiğini, müminin aptal, bön, başkasının sözüyle davranan kişi olarak görülmemesi gerektiğini öğrendik.

7.   Müminin hoş, tatlı, okşayıcı davrandığını, kendisinden istenileni geri çevirmediğini, kızgınlığının ve öfkesinin gizli düşmanlığa dönmeden geçtiğini böyle davranarak yumuşak huylu olduğunu gösterdiğini ancak kolayca başkaları tarafından etkilenerek şekil değiştirmeyeceğini öğrendik.

8.    Kendi değerini olduğundan aşağı gösteren, başkalarını küçük görmeyen, büyüklenmeyen, gösteriş yapmayan, kibirlenmeyen kişi olarak alçak gönüllü olduğunu öğrendik.

9.   Büyük kişiyi kendi istediği şekle ve yola getirmek isteyenin yüzsüzlük (Utanmazlık, sıkılmazlık, çekinmezlik, arsızlık ) yaptığını öğrendik.

10.                  Her insanın yapısına göre yeteneklerinin, güçlerinin farklı olduğunu, birisinin boğulacağı bir sorun karşısında diğerinin o sorunu kolayca aşabileceğini öğrendik.

11.                  Akıllı kişileri dinlememiz, sözlerini ve önerilerini dikkatle değerlendirmemiz gerektiğini öğrendik.

12.                  Bir yerden bir şey elde etme yerine sahibini elde etmemiz gerektiğini, sahibini elde edersek oradan istediğimiz her şeyi alabileceğimizi öğrendik.

13.                  İsteyeceğimiz, arayacağımız Allah’ın pasif, bir şey yapmayan, karışmayan, cansız, resim gibi duran bir Allah olmaması gerektiğini öğrendik.

14.                  Kimi arıyorsak, aradığımız her ne ise kendimizin ölçüsü, değeri ve göstergesi olanı gösterdiğimizi öğrendik.

15.                  Aradığımız, bütünleşmek, birleşmek istediğimize dikkat etmemiz ters isteklerin yanlışına düşmememiz gerektiğini öğrendik.

İşte böyle yaren,

Ne ararsak elbette onu buluruz ve ona ulaşırız.

Tanrı’yı arayan Tanrı’yı bulur, İblisi arayan iblisi bulur.
Arama birleşme ile son bulur ve kişi o aradığı her ne ise onunla bütünleşerek bir olur.
Bu bakımdan arayışımıza dikkat etmeliyiz.

İstediğimizi öncelikle doğru tespit edip arayışımızı bu maksada göre yönelinmesi, bundan söz edilmesi, sözün de dallanıp budaklandırılmadan tek bu isteğe yönlendirilmesi gerekiyor.

Allah’ı arayan dostlarımız bizimle beraber yaşayan Allah olduğunu, her an bizimle ve bize yakın ve de bizim için güzel bir şeyler yapmaya çalıştığının bilincine varması ve gözlemlerini yaparak örneklere sahip olup tereddütlerini gidermesi lazımdır.

 Allah’ı kendi kafamızda, hayallerimizle, duygusallığımızla ve korkularımızla oluşturursak böyle tanım yanlış olur.

Doğru tanım Allah’ın gerçekliğini görmek, tanımak, yaşamak, bilincinde olmakla ve Allah ile bir olmakla olur.

Allah bizden ayrı değil ki biz onu kendimizden ayırarak başka bir konum ve duruma sokalım.

Arayış aslında kendimizi aramak ve kendimizi bulmakla gerçekleşir.

Yarenlerimizin RAVLİ MANTIK AL-TAYR 1 FERİDÜDDİN-İ ATTAR ve RAVLİ MANTIK AL-TAYR 2 FERİDÜDDİN-İ ATTAR Hikâyelerini okumalarını öneririm.

                                       *

RAVLİ

 

Popüler Yayınlar